Teröristin oğlu

ZAC Ebrahim, 1990’da Yahudi Savunma Ligi’nin lideri haham Meir Kahane suikastını yapan ve 1993’teki Dünya Ticaret Merkezi bombalama eyleminin mimarlarından olan El-Seyyid Nusayr’ın oğlu.

Haberin Devamı

Daha 7 yaşındayken babasıyla poligonda hedef pratiği yapan, etrafı fanatiklerle dolu, beyni bağnaz öğretilerle şekillenen bir çocuk düşünün.
680 kg patlayıcı yüklü bir minibüsü Dünya Ticaret Merkezi’nin otoparkına yerleştiren adamlara ‘amca’ diyerek büyüyen bir çocuk düşünün.
19 yaşına kadar 20 kez taşınmak zorunda kalmış, sosyal beceriler geliştirememiş, kimliğini hep gizli tutmuş bir ergen düşünün.
İşte Zac o.
*
Zac bugün 32 yaşında ve barışa katkı sağlamak için hikâyesini anlatıyor.
Peki bir teröristin oğlu nasıl oluyor da bu kadar koşullanmaya, insanların ırkı ve dini ile değerlendirilmesi gerektiğine dair beyninin yıkanmasına rağmen çevresinin etkisinden kurtulup bir tür ‘barış elçisine’ dönüşebiliyor? Nasıl oluyor da bir teröristin oğlu insanlara ilham verebiliyor?
Ne oluyor da gözü açılıyor?
TED konuşmasında bu sorunun cevabını veriyor Zac.
*
Üç aşamalı değişiminin ilki 2000 Başkanlık seçimlerine denk geliyor. Üniversiteye hazırlık programı kapsamında Philadelphia’da katıldığı Ulusal Gençlik Toplantısı’nda bir gençle ahbap oluyor. Birkaç gün sonra onun Yahudi olduğunu öğrendiğinde aralarında doğal bir husumet olmadığını fark ediyor. Hayatı boyunca aşılmaz gördüğü bir engeli yıkıyor.
*
İkinci aşama, birçok farklı inanç ve kültürden insanla bir arada çalışma fırsatı bulduğu bir lunapark. Kendisine eşcinsellerin topluma zarar veren günahkârlar olduğu öğretilmişken, lunaparkta eşcinsellerle çalışma fırsatı oluyor. Çok geçmeden anlıyor ki eşcinsellerin çoğu o güne kadar tanıştığı en nazik ve en az yargılayıcı insanlar.
*
Zac’in değişiminde belki de en çok Jon Stewart’ın sunduğu ‘The Daily Show’ rol oynuyor. Bu TV programı Zac’i her gece bağnazlığına karşı zihinsel açıdan dürüst olmaya zorluyor. Bu sayede Zac, insanların ırkının, dininin veya cinsel yöneliminin karakterinin kalitesiyle ilgisi olmadığını anlıyor.
“İlham çoğunlukla beklenmedik yerlerden gelebilir. Yahudi bir komedyenin dünya görüşümü kendi aşırıya kaçmış babamdan daha fazla olumlu etkilemesi boşa gitmedi” diyor.
*
Zac Ebrahim’in kendini ifşa ederek olası tehlikelere kapı aralamasının tek bir nedeni var: “Bunu, belki bir gün, şiddet kullanmaya meyilli birisi hikâyemi duyup daha iyi bir yolun olduğunu fark edebilir diye yapıyorum. Şiddetli, hoşgörüsüz bir ideolojiye maruz kalmama rağmen fanatikleşmediğimi görür diye yapıyorum.”
*
Zac’in ilham kaynakları her gün insanlığın acılarına barışçıl çözümler bulmak için canla başla çalışan insanlar.
Zac, şiddeti “Zayıflık” diye tanımlıyor. Çatışmanın baş gösterdiği yerde hemen şiddete sarıldığımızı düşünüyor; yumruklarımızdan önce zihinlerimizi kullanmamız gerektiğine inanıyor.
Hayatlarımızı “Kendine nasıl davranılmasını istiyorsan başkalarına da öyle davran” temel felsefesi üzerine kurmamız gerektiğini savunuyor.
Sorunlara ve çatışmalara eski, bildik yöntemler dışında, gerçek çözümler geliştirmek için standart düşünce sistemimizden kurtulmamız gerektiğini söylüyor.
*
Hem toplumumuzun hem de siyasetçilerimizin Zac Ebrahim’in hikâyesinden alacağı ders çok.
Sokaklara dökülüp “Operasyon değil, katliam istiyoruz” diye bağıranlar geçmiş nesillerin, onların şiddet soslu ideolojisinin, kutuplaştırıcı siyasetin yıkıcılığının etkisinde kalmış; zihinlerini çevrelerinin ve ailelerinin yarattığı erozyondan özgürleştirememiş gençler.
30 yılda geldiğimiz nokta, eskisinden
milim ileri değil.
Sürekli aynı şekilde formatlanan bir
gençlik var.
Oysa ne diyor Zac?
“Burada, şiddetin insanın dininin veya ırkının doğasında olmadığının ispatı olarak duruyorum. Oğul babasının yolundan gitmek zorunda değil. Ben babam değilim.”

Yazarın Tüm Yazıları