Siyasetçisiyle medyasıyla trolleriyle sorumlular bellidir

Haberin Devamı

BÜTÜN hikâye aslında yayın politikalarını beğenmedikleri gazete temsilcilerini uçağa almadıklarında başladı.
İşte o zaman gazetecileri ‘Benden/Senden’ diye böldüler.
Sonrasında suçlamalar başladı...
“Bunlar suç makinesi. Bunlara dava açsak cezalara boğulurlar” dediler...
“Bizim dedelerimiz dün Çanakkale’de süngüyle topla mücadele ederken bugün bizler basınla mücadele ediyoruz” dediler...
“Zehri atıyor, virüsü salıyorlar” dediler.
“Ajan bunlar, casusluk faaliyeti yapıyorlar. Haberi yapan bunun bedelini ödeyecek, öyle bırakmam onu” dediler.
“Bunlarda kök yok, köksüz bunlar. Gazeteci kılıklı militanlar. Edepsizler” dediler.
“Bundan sonra eylemleriniz cevapsız kalmayacak. Ta ki gazetecilik yapana kadar” dediler...
“Bunlar dayak yememişler hiç. Bizim hatamız bunlara zamanında dayak atmamak oldu!” dediler...
“Tırnaklarınızı da dişlerinizi de sökmeyi
biliriz” dediler...
“‘Gelin bize saldırın’ diyorlar” dediler...
“Hem yalan söyleyen hem terörü öven hem halkı tahrik eden bu tipleri şikâyet edin, ihmal etmeyin” dediler...
“Bu adamları kovun” dediler...


*

Haberin Devamı


Valileri sorularını beğenmediği gazetecileri gözaltına aldırdı.
Polisleri küfürler ederek gazeteciyi herkesin gözü önünde tekmeledi.
Polisleri onları eleştiren gazetecinin evini bastı, bilgisayarına, telefonuna el koydu; akabinde o gazeteci ofisinde darp edildi.


*


Yandaş medyaları...
Gazetecileri isim vere vere “PKK sempatizanı, Gezici” diye etiketledi.
“Gezi kalkışmasının bir numaralı tetikçilerinden, peygamber sövgücüsü Cumhuriyet yazarı kızıl komünist terör örgütü DHKP-C’ye destek veren paylaşımı infiale neden oldu” diye haberler yaptı.
Gazeteleri ‘DHKP-C’nin resmi yayın organı gibi hareket etmekle’ suçladı.
“Sivil cuntacılara yargı hâlâ kör” diye manşetler attı.
“Şehit savcıya değil, teröristlere üzüldüler” diye yazdı.
Gazetecileri ‘Gezi olaylarından bu yana devletin güvenlik güçlerine karşı yapılan her türlü eylemi sonuna kadar desteklemekle’ suçladı.
Haber ajansına polis baskınını “Polis, PKK’nın ajansına ait bürolarda 32 kişiyi gözaltına aldı” diye servis etti.
“Al sana gazeteci” başlıklı haberinde hedef tahtasına oturttuğu gazeteci ertesi gün sokakta saldırıya uğradı.
Yandaş kalemleri, gazetecileri ‘darbeci’, ‘terörizm kuyrukçusu’, ‘terör örgütü militanı’, ‘vatan haini’; medya gruplarını ‘bozguncu’ diye yazdılar.
Gazeteciyi “İstersek seni sinek gibi ezeriz. Bugüne kadar merhamet ettik de hâlâ hayatta kalabiliyorsun” diyerek alenen ölümle tehdit ettiler.


*

Haberin Devamı


Ve binlerce trolden oluşan saldırı timlerini gazetecilerin üzerine püskürttüler.


*


Sonra Ahmet Hakan evinin önünde meşum saldırıya uğradı.
Gazeteci ahlakı, bu tür olaylarda dayanışmayı gerektirir.
Yandaş basının vahşi kalemleri saldırının ardından kınama mesajları verseler de bu mesajların satır arasında daha ziyade “Bize bakmayın, biz yaptırmadık” vardı.
Haliyle, bir gün bile sabredemediler...
Ertesi gün yayımlanan yazılarında kimi “Burnunda kırık var diye ‘kahraman’ ilan etmeyelim onu. Sen ‘gel gel’ yaparsan gelecekleri tutar ve gelirler. Haddini bileceksin. Basın özgürlüğü diye kafa ütülemesinler” diyerek saldırganların (ikisinin AKP üyesi olduğu ortaya çıkmasına rağmen) HDP’li olabileceğine işaret etti.
Kimi, bir sürü şehit varken gazeteciye yapılan saldırının mevzu edilmesinden şikâyet etti. Bir diğeri “Hergelenin burnu için yapılan haber sayısı dört askerimizin şahadet haberlerini 10’a katlamış!” diye yazdı.
Kimi “Aydın Doğan yaptırmıştır” imasında bulunacak kadar düştü.
Gerçi neye şaşırıyoruz ki?
Bu kalabalık Suruç’taki, Diyarbakır’daki saldırıları “HDP kendi kendine yapmıştır” diye mesajlar veren, “Ali İsmail’i arkadaşları dövmüştür” diyen kalabalık değil mi?


*

Haberin Devamı


Hâlâ bir gazetecinin evinin önünde saldırıya uğramasının sorumlularını mı arıyoruz?
O dört failin cesaret aldığı yere bakarsak, bu iklimi yaratanları ve kalemlerinden zehir akıtarak hunharca yayanları görürüz.

Yazarın Tüm Yazıları