Silahla kalemi karıştıranlar hukuku ve vicdanı ezip geçiyorlar

OHAL ilan edildiğinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “Bu kesinlikle demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere karşı bir uygulama değil, tersine bu değerleri koruma ve güçlendirme amacına yönelik” dedi, hukuk konusunda kimsenin en ufak endişesi olmaması gerektiğinin altını çizdi.

Haberin Devamı

Darbe girişimi ertesindeki hengamede OHAL’de tüm muhalif seslerin kısılabileceğine dair uyarılar çok duyulmadıysa da, yapıldı.

 

Ama Cumhurbaşkanı temin etmişti, OHAL sadece demokrasi ile hukuk devletinin korunmasına yönelik bir tedbirdi.

 

Hukuk devleti hukuku çiğneyerek korunamazdı ya?

 

*

 

Ne var ki, bugün geldiğimiz noktada; pek çok kişinin hukuka sığmayan biçimde suçlandığına, gözaltına alındığına veya tutuklandığına şahit oluyoruz.

 

OHAL sonrasında 50 gazeteci hakkında gözaltı kararı çıktı. Öncesini de eklersek, şu anda 100’den fazla gazeteci cezaevinde.

 

Haberin Devamı

Gazetecilerin pek çoğu ‘terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmekle’ suçlanıyor.

 

‘Elde delil namına ne var’ derseniz...

 

Genellikle sosyal medya paylaşımları ve yaptıkları haberler.

 

Epey soyut.

 

Örneğin, Hürriyet gazetesi muhabiri Arda Akın’ın tutuklanması için savcının mahkemeye sunduğu delil -birkaç haberinin yanı sıra- bu yazın çok sıcak olacağına dair bir tweet idi. Sabah gazetesinde çıkan iklim haberine gönderme yapan bir tweet.

 

Hukuk devletinde tutuklama, güçlü şüphe emareleri ve somut deliller gerektirir. Ama biz OHAL’de, birkaç alakasız tweet’in insanın özgürlüğüne mal olabildiğini gördük. Neyse ki, Arda’nın tutukluğu 26’ncı günde son buldu.

 

*

 

Tutuklanan gazetecilerle ilgili elde başka deliller var da biz mi bilmiyoruz?

 

Savcıların gazetecileri tutuklamaya sevk ederken avukatlara, gizlilik kararı uyarınca paylaşamadıkları belgeler olduğunu söylediklerini biliyoruz.

 

Haberin Devamı

Ve “Biz bu filmi gördük” diye düşünmeden edemiyoruz.

 

Ergenekon’un firari savcısı Zekeriya Öz de vaktiyle Ahmet Şık’la ilgili “Açıklanması mümkün olmayan bir kısım deliller var” demişti. O zaman da devletin savcısı diye ona inananlar olmuştu. Nihayetinde, delil falan olmadığı anlaşıldı. Şık’ın boşu boşuna bir yıllık ömründen çalındı.

 

*

 

Murat Aksoy, Atilla Taş gibilerinin tutuklanması, Evrensel gazetesi muhabirlerinin iki hafta gözaltında tutulması ve Kürt basınına yönelik operasyonları üst üste koyunca, teröre yönelik incelemenin doğru bir şekilde yapılmadığına veya taraflı yapıldığına dair herkeste bir hissiyat oluşuyor.

 

*

 

Tutuklama kararı, kişilerin tutuksuz yargılanmaları halinde yeniden bir eyleme kalkışma veya kalkışılan bir eylemi aktif destekleme, kaçma, delilleri karartma ihtimaline karşı veriliyor.

 

Haberin Devamı

Darbeci bir binbaşı serbest kalsa belki özel yazışmaları silebilir, bir süreç işletebilir. Ya da küçücük bir cunta bile boş bırakılsa yeniden bir kalkışmayı hareketlendirebilir. Ama bir gazeteci serbest kalsa ne yapabilir? Genelkurmay Başkanı’nı arayıp “Hadi hareketleniyoruz” mu diyecek? Serbest bırakılan gazeteci delilleri nasıl karartabilir? Arşivleri ya da tweet’leri mi silecek? Hepsi kayıt altına alındı, bitti. Silse ne fark eder?

 

*

 

Şu aşamada fiilen yeni bir kalkışmayı yapma ya da bir cunta oluşturma imkânı olmayan gazetecilerin ve diğer sivillerin tutuklanması, tutuklamanın esas amacına aykırı.

 

Soruşturma sürsün, yurtdışı yasağı konsun, imza şartı getirilsin ama gazetecilerin sanki fiilen ülkeyi kaosa sürükleyebilecek bir yetkisi varmışçasına veya bu süreci yeniden başlatabilecek ana aktörmüşçesine tutuklanması ne vicdana ne hukuka sığıyor.

 

Haberin Devamı

Karşınızdaki darbeci asker değil, gazeteci.

Yazarın Tüm Yazıları