Narmanlı Han’ı korumak kamusal bir sorumluluk

200 yaşındaki Narmanlı Han Beyoğlu’nun en eski yapılarından biri. Bu heybetli binanın İstiklal Caddesi’ne bakan ön cephesi 1’inci derece, diğer iki bloğu ise 2’nci derece tarihi eser.

Haberin Devamı


İsmi, 1933’teki sahipleri Avni ve Sıtkı Narmanlı kardeşlerden geliyor.
Bir dönem odalarını kiralayan yayınevleri ve sanatçıları ile ruhunu kazanmış bir yapı bu. Kimler geçmedi ki içinden... Macar heykeltıraş Fidzek Karoly’den ressam Aliye Berger’e, Ahmet Hamdi Tanpınar’dan Bedri Rahmi Eyüboğlu’na bir dolu tanıdık isim. Hatta Tanpınar meşhur ‘Huzur’ romanını bu handa yaşarken yazdı.
Sadece bu özelliği bile Narmanlı Han’ı sonsuza dek muhafaza etmek için bir neden.
1980’lerin sonundan itibaren kitapseverler, plakseverler, fanzinciler, müzisyenler, avludaki kediler, Noter’e koşuşturanlar, banklarda çayını yudumlayanlar ve hanın emekçileri bu efsane yapının son canlı döneminin tanıkları.
Narmanlı Han ilk ‘dönüştürülme’ tehlikesini 1990’larda yaşadı. Bu dönüşüm için, hem Taksim Kışlası replikasının hem de Emek Sineması’nı yıkıp AVM’ye dönüştürmeyi hedefleyen projenin mimarı olan Halil Onur seçilmişti.
Beyoğlu sakinleri ve STK’ların tepkileriyle hanı üstüne 4 kat çıkarak tanınmaz hale getirecek bu proje engellendi.
Ne var ki, şimdi yeniden yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
Bina, bir süre önce eski hissedarları tarafından 57 milyon dolara satıldı. “7 dükkan, 2 restoran” deniyor, “Kalite” deniyor, “Sanat kurumları tarzı bir yer” deniyor, “Arz-talep meselesi” deniyor.
‘Piyasa şartları’ gerekçesiyle olan biten rasyonalize ediliyor.
O ‘piyasa şartları’ devreye girdiğinde tarihi ve kültürel varlıkların nasıl yok olduğu veya tanınmaz hale geldiği, kültürün nasıl metalaştığı hepimizin malumu.
En son, restorasyon projesinin koruma kurulundan geçmesiyle hanın avlusuna dozerle girdiler, şimdiden iki ağacı kestiler. İçeride usulsüz kazı yapıp yapmadıkları bilinmiyor.
Narmanlı Han sadece eski bir yapı değil. Onu benzersiz yapan sadece fil ayakları veya avlusundaki mor salkımlar değil. O eşsizliğini yaşanmışlığına, sessiz tanıklığına borçlu. Tarihselliği, mimarisi, kültürü ve yansıttığı toplumsal değerlerin bir araya gelmesi o hanı Narmanlı Han yapıyor.
Kamusal sorumluluk onu piyasaya uydur-mayı değil, onu olduğu gibi korumayı gerektiriyor.
Gerçekten korunmak isteniyorsa halka kapatılması engellenmeli; kültürüne, tarihine sahip çıkılmalı. Geçmiş hoyratça silinmemeli.
Burada ilk başta görev Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne düşüyor.
Dünyada bir tane Beyoğlu var; başka yok.
Ve ne yazık ki, son 10 yıldır yapılan müdahaleler ve ‘soylulaştırma’ çalışmalarıyla ruhunu hızla yitiriyor.
Bu tarihi semti korumak hepimizin sorumluluğu.
Narmanlı Han’daki yıkım projesi durdurulmalı. Han bütünüyle kamulaştırılmalı.
Odaları eskiden olduğu gibi sahaf-lara, bağımsız tiyatro gruplarına, müzisyenlere ve ressamlara kiralanmalı.
Narmanlı Han’ı olduğu gibi geleceğe taşımak bu kentin yöneticilerinin yarına borcu.

Yazarın Tüm Yazıları