Berbat bir tasarımın içinde yaşıyoruz

İNSANLIK tarihi 200 bin yıl eskiye uzanıyorsa tasarım tarihi de bir o kadar geriye gidiyor. İnsanlar var oldukça tasarlamışlar.

Haberin Devamı


Çağımızda kıyafetler, makyaj veya estetik müdahaleyle kişisel görünümümüzü tasarlıyoruz. Dijital kimliğimizi tasarlıyoruz; sosyal medya hesaplarımızda yarattığımız profiller gerçek benliğimizden çok farklı olabiliyor. Etrafımızdaki cihazları tasarlıyoruz. Arayüzler, ağlar, sistemler, altyapılar, veriler, kimyasallar, genetik kodlar tasarlıyoruz.

 

Kendi salgılarıyla bir ağ örüp içinde yaşayan örümcek gibi, etrafımızı tasarımla örmüşüz.

 

Sualtı fiber optik kablolardan gemicilik rotalarına, uçuş rotalarına, uydu ve uzay çöpünün bulutlarına kadar gezegeni ve etrafını baştan tasarladık.

 

Peki bunlar iyi tasarımlar mı?

 

*

 

Haberin Devamı

Mesela, bağımlısı olduğumuz cep telefonlarının sayısı dünyadaki insan nüfusundan fazla. Bakınca, süper ince yapısıyla dünyaya ulaşmamızı sağlayan mükemmel bir tasarım. Ama iyi bir tasarım mı? Gezegendeki derin kuyulardan çıkan nadir madenlerle ve kölelik koşullarında çalışan insanlar tarafından üretilen bir cihaz iyi tasarım olabilir mi? Ama bir yandan da bu tasarım mültecilerin tek sığınağı. Onu kullanarak geleceklerini tasarlıyorlar.

 

İnsanların ve kaynakların sömürüldüğü Ortadoğu ve Afrika politik ve ekonomik tasarımların ürünü. Bunlar, iyi tasarımlar olabilir mi?

 

*

 

Milyonlarca mülteci, doğanın talanı, okyanuslara yayılan mikroplastik, atmosferdeki atomik testlerden kalan radyoaktif izotoplar, hava ve topraktaki kara karbon iyi tasarımlar mı?

 

*

 

Madem her şeyi, politikayı, ekonomiyi, iklimi, hatta virüsleri tasarlıyoruz ve madem sonuç bu, demek ki ‘iyi tasarım’ diye bir şey yok. Çünkü dünya eşitsizliklerle, savaşlarla, felaketlerle dolu.

 

Haberin Devamı

Dünya ısınıyor, tıka basa dolu, ormanlarını ciddi oranda kaybetmiş, hiç olmadığı kadar zehirli ve uçtan uca borularla, kablolarla örülü. Sınırlar ortadan kalksa bile bizim bu ağlarla yarattığımız sınırlar acaba değişebilir mi?

 

*

 

Gezegende insanın tasarlamadığı bir yer yok denecek kadar az. Kanada’nın ortası bomboş görünse de altından binlerce boru hattı geçiyor. Ya da Antarktika çoğumuzun boş olduğunu düşündüğü bir yer. Oysa Antarktika’nın yüzeyi de epeydir insan tasarımı ve insan faaliyetleriyle biçimleniyor. Orada da sanayileşme var; ulaşım ve iletişim üzerinden bir tasarımımız var. Antarktika’da duyduğunuz rüzgârın sesi değil, mekanik sesler, endüstriyel ve askeri yapının çıkardığı sesler.

 

*

 

Haberin Devamı

Zararı boyutundan büyük binlerce kilometre çapta rafineriler tasarlıyoruz.

 

Petrol çıkarılan yerlerde, misal Ortadoğu’nun büyük kısmında ot bitmiyor. Bütün savaşların, yıkımın olduğu, toprağın özelliğini kaybettiği, sadece petrolün kaldığı ve petrol ilişkilerinin sarmaladığı bir yer nasıl iyi bir tasarım olabilir?

 

*

 

Sadece gezegen mi? Gök kubbeyi de sömürerek tasarlıyoruz. Soğuk Savaş sırasında güç gösterisi olarak fırlatılan uydulardan tutun da boş yakıt tanklarına, kopmuş metal parçalardan astronotların kaybettiği el aletlerine kadar milyonlarca insan üretimi nesne şu anda yörüngede. Bunlar bizim tasarlayıp uzaya gönderdiğimiz, uzaydaki çöplerimiz. Dünyanın etrafını, uzayı da tasarlıyoruz.

 

*

 

Haberin Devamı

2008’de Nuh’un Gemisi misali Norveç’in kuzeyindeki bir adada buzulların altına tohum deposu kuruldu ve en erken 50 yıl sonra bir doğal afet veya kıtlıkta ihtiyaç olursa diye dünyanın her yerinden toplanan tohumlar burada biriktirilmeye başlandı.

 

Bu depo daha kuruluşunun 7’nci yılında, 2015’te Suriye’deki savaş yüzünden kullanıma açıldıysa, demek ki biz insanlar epey yeteneksiz tasarımcılarız. Çünkü berbat bir dünya tasarımına imza atmışız.

 

*

 

İnsan tasarlayan bir canlı, evet.

 

Bana tüm bu soruları İKSV’nin düzenlediği ‘Biz İnsan Mıyız?’ başlıklı İstanbul Tasarım Bienali’nin Galata Rum İlkokulu’ndaki sergisi sordurdu.

 

Sergiden çıkarken, ‘Biz İnsan Mıyız?’ın sonundaki soru işareti benim için yerini ünleme bıraktı: “Biz İnsan Mıyız!”

 

Haberin Devamı

‘İyi tasarım’ dediğimiz şey bizi felakete sürüklediğine göre, onu yeniden tasarlamanın vakti geldi galiba. Ki insan olalım.

 

(Galata Rum İlkokulu’ndaki sergi yarın son. Kaçırmayın.)

 

Yazarın Tüm Yazıları