Kodları iyi okumak lazım

Çelik, çıplak vaziyette kontrbas çaldığı fotoğrafla ilgili pek çok şey söylemiş.

Haberin Devamı

Sanatçının hayal gücünün, tarih boyunca yaptığı devinimden bahsediyor.
Müzik sektöründeki düzeni ‘fast food’ olarak tanımlıyor, sanatçıların kalbini anlatmakta yetersiz bulduğunu belirtiyor.
“O büyük aletin arkasına kendini ürkek bir şekilde saklayan gönülde neler var anlaşılmalı...” diyor.
Pek güzel. Yanlış değil bu sözler. Fakat belli ki takım elbiseyle söylese pek ses getirmeyecek, medyada yer bile almayacak. Çıplak fotoğrafın rüzgarıyla birlikte kitleler sesini duyacak, “Vay be, adam haklı” diyecek. “Çıplak fotoğraf çektirmiş adam ama bak bunu sesini duyurmak için yapmış, ne güzel şeyler söylüyor, helal olsun” diye alkışı tutacak.
Fotoğraflar patladı, doğru. Fakat infilak, Çelik’in istediği yönde mi oldu?
Hiç sanmam.
Patlayan bir konu varsa o da herhalde Çelik’in bugünü anlamaya dair girişimi.
Eskiden belki mümkündü bu tip sansasyonel hareketlerle “esasında anlatılmaya çalıştığın konu başka” manevrası yapmak.
Gazetelerin elle dizilen harflerle basıldığı, internetin uzak bir hayal bile olmadığı zamanlarda bir ihtimal mümkündü o rüzgarı estirmek. Sadece basılı gazetelerden haber alınan, kimsenin birbiriyle bağlantıda olmadığı televizyon kanallarının iki elin parmaklarını geçmediği zamanlarda oluru vardı.
Fakat 2015 senesinde, soyunarak “esasında verilmek istenen mesajı iletmek” çabası tek kelimeyle günü anlayamamak demek. İnternet çağında alay konusu olacağını, ciddiye alınmayacağını düşünememek demek.
Daha da ötesi, toplumun kodlarını da okuyamamak demek.
Soyunarak Türkiye’ye mesajını doğru anlatabilmiş bir kişi gösterebilir misiniz?
Bu biraz Aylin Nazlıaka’nın 14 Şubat’taki One Billion Rising etkinliğinde dans ederken görüntülendiğinde, Özgecan’ın katledilişinin hemen ertesi günü sadece böyle bir fotoğrafın toplum nazarında nasıl bir algıya yol açacağını görememesine benziyor.
Dünyanın birçok ülkesinde büyük ses getirmiş etkinlikler, farklı toplumlarda kültür kodlarına göre farklı etkiler yaratabilir. Bazen hiç işe yaramayabilir.
Hatta tepki çekebilir.

***

“Toplum kodları” demişken, bir örnek vereyim. Mesela obezite yolundaki şişmanlık.
Ortadoğu ülkelerinde, şişmanlık “Refahın, zenginliğin göstergesi” olarak algılanır.
Bugün bu görüş, sağlık sebeplerinden ötürü kimileri için değişse de, toplum genelinde yerleşik bir algı olarak varlığını sürdürüyor. Fakat Amerika veya Avustralya gibi ülkelerde, zenginlik göstergesi olmaktan çok uzak, “hastalık” kategorisinde yer alır.
Kimi toplumlarda refahın göstergesi olan şişmanlık, dünyanın başka bir yerinde rahatsızlık olarak değerlendirilir. Kodları farklıdır. Karısının şişmanlığını “zenginliğinin göstergesi” olarak gören bir adama “Karının tedavi olması lazım” diyemezsiniz. Başka yerden yaklaşmalısınız.
Dansın toplum hafızasında bir “ifade biçimi” olarak yer etmediği bir topluma, dansla dert anlatmaya çalışmak ters etki yaratabilir. Cenaze gününe denk gelirse üstelik, daha da fena.
Çıplaklığın çocukluktan beri “ayıp” olarak öğretildiği bir toplumda soyunarak dert anlatmaya çalışmak, en iyi ihtimalle alay malzemesi olmakla sonuçlanır.
Türkiye’nin, dansın, aynı yazmak gibi, müzik yapmak gibi bir ifade biçimi olarak algılandığı bir ülke olmasını çok isterdim.
Türkiye’nin, kendi ahlak modellerini dayatmayan insanların yaşadığı, küçücük çocuklara çıplaklığın “ayıp” olduğunun yerleştirilmediği bir ülke olmasını çok isterdim. Fakat değil. (“Henüz değil” diyelim, olumlu düşünmeye çalışalım.)
Bir işe girişecekken toplumun kodlarını iyi okumak lazım.

Yazarın Tüm Yazıları