Çatlak

Üzerimize sinen rehavet kalkmış, o puslu hava, koyu sis, pis hava uzaklaşmış...

Haberin Devamı

Nefes alıyoruz.
Kitaplardan konuşuyoruz. Sinemadan konuşuyoruz. Tiyatrodan konuşuyoruz.
Güzel şeylerden konuşuyoruz.
İnsanı insan yapan, bir süredir unuttuğumuz konuları yeniden, gönül rahatlığıyla düşünüyoruz.
Atatürk Kültür Merkezi’nin açılma ihtimalini, orada izleyeceğimiz temsilleri düşünüyoruz.
Tarafsızlığın, sağduyunun geri geleceği televizyon kanallarını, gazeteleri düşünüyoruz.
Nefes alıyoruz.
Elimizdeki işe, okuduğumuz kitaba, izlediğimiz filme, o lanet ruhi çöküntü olmadan odaklanabiliyoruz.
150 yıllık bir ağacın altında, bir bankta oturuyor, o yorgunluk, o ümitsizlik, o iç sıkıntısı olmadan denize bakıyor, temiz havayı içimize çekiyoruz.
Unuttuğumuz hisler geri geliyor.
Üç yıldır, içimizde ağırlık taşımadan sevinmeyi unuttuk. Başımıza güzel bir olay geldiğinde, kişisel bir mutluluk yaşadığımızda bile bastıran bir karanlığın varlığında “gerçekten iyi hissedebilmek” nedir, unuttuk.
“Kullanışlı olmayan” tüm sesleri susturan bir karanlığın yokluğunda hayat neye benzerdi, unuttuk.
Pek çok şey geliyor insanın aklına. Aynı anda.
Bilim ekseninde yeniden şekillendirilecek okullarımızı düşünüyoruz mesela. Bilgi toplumu olacağımız günlerin neye benzeyeceğini hayal etmeye çalışıyoruz.
Nefes alıyoruz.
¡ ¡ ¡
Bundan sonrası için dünyanın en pembe tablosunu çizemem ama... Yine de halihazırdaki tablo, tüm renkleri solmuş, bastırılmış, susturulmuş bir Türkiye’den iyidir.
En azından bu güzel hisleri bize yeniden tattıran Türkiye halkına minnet borçluyuz.
¡ ¡ ¡
Ufacık bir çatlaktan kapkara bir su sızar bazen. Çatlak görünmezdir, küçüktür, önce aldırmazsınız.
Sonra bir bakmışsınız kapkara bir su boyamış, sevdiğiniz, size siz olduğunuzu hatırlatan, insanlığınızı hatırlatan ne varsa.
Küçücük çatlağı dikkate almadığınız an, sizi ele geçirivermiş o kirli sular.
¡ ¡ ¡
Bazen de başka şeyler olur o “çatlak”larda.
Toprağın, doğanın üzerini asfalt kaplarız...
Bir bakarsınız, dünyanın en “gri”, en beton şehrinde, minicik, ufacık bir çatlaktan dünyanın en güzel renklerini barındıran bir çiçek açıvermiş.
“Nereden buldu yolunu, çıkıverdi betonun içinden” dersiniz.
¡ ¡ ¡
Umutsuzluğa kapıldığımız her günün yarını, betonla kaplandığımız her zeminin bir çatlağı olacağını düşünmekte fayda var.
Hem iyi, hem kötü yerlere götürebiliyor bizi o çatlaklar.
Her zaman dikkatli olmakta fayda var.

Yazarın Tüm Yazıları