Barış kazanacak, başka ihtimal yok

Bazen gündem içinde boğulurken bir an geliyor, keskin bir ruh sızısı hissediyorsun.

Haberin Devamı

İlla bir tetikleyicisi oluyor bu keskin ve ani sızının.
Kötü bir haber geldiğinde “Bu kötü haber ve sonuçlarını yaşamak yerine bambaşka bir gündemimiz olabilirdi” derken vuruyor o sızı.
Bir şehit haberi geldiği zaman “Evinde oğluyla vakit geçiriyor olabilirdi” diyorsun mesela.
“Kişisel hesaplar, zenginlik veya güç için değil, hakikaten ülkeye hizmet etmek için meclise girme imkanı yakalamış bazı milletvekilleri, ‘Nasıl daha başarılı oluruz?’ diye kafa yorabilir, çocukların yeteneklerini keşfedecek bir eğitim sistemi üzerinde çalışıyor olabilirlerdi” diyorsun...
Fakat şu anda var olma savaşı veriyorlar. Gücü elde tutabilmek uğruna sonradan yaratılmış ve ülkeyi ateşe veren sorunlarla mücadele ediyorlar.
Eğitim, deprem, işsizlik gibi büyük ve önemli sorunları bir yana koymak zorundalar, çünkü insan eliyle bile bile üretilmiş ve herkesi alev alev yakan sorunlarla uğraşıyorlar.
Sırf kendi gücünü korumak için ülkeyi ateşe atanlar arasında kalan milletvekilleri, “kafanızı ezeriz”ci güç sarhoşlarıyla aynı çatı altında var olma savaşı vermek yerine Türkiye’nin geleceğini değiştirecek kararları tartışıyor olabilirlerdi.
Milletvekilleri, “Nasıl tek tipleştirmeden uzaklaşırız?” cümlesini tartışıyor olabilirlerdi.
Her anlamda birbirinden farklı insanlardan oluşan bir ülkede, aynı çatı altında yaşayan insanların aklına “Dil, din, ırk, köken ayrımı yapmadan bu devletin içinde yaşayan herkes eşittir” tohumlarını nasıl atacakları konusunda bir strateji geliştiriyor ve bunu eğitim sistemine adapte ediyor olabilirlerdi.
Nefret tohumları atanların sayesinde bugün karşılaştığımız sonuç ortada.
Şunu biliyoruz ki taraftar toplamak için barış dili pek tutulmuyor Türkiye’de. Milleti birbirine düşürmek, palavralarla dolduruşa getirerek şiddetle “sorun çözmek” geçer akçe oldu.
Sorunlar, yalnızca barış diliyle çözülebiliyor.
Sorunların çözülmemesi, kaostan faydalanacakların işine gelmiyor olabilir ancak barış isteyen, çözüm isteyen; otoriterliğin değil, gerçek demokrasinin iskeleti oluşturduğu bir ülkede, temel insan hakları çerçevesinde yaşamak isteyenler çoğunlukta.
Hepimiz daha güzel günler görmek için çalışıyor, geleceğe umutla bu yüzden bakabiliyoruz. Yalnız değiliz, sadece sayıca iyileri bastıramayacak kadar az olanların sesi daha çok çıkıyor.
Bağırıyorlar sadece, avaz avaz bağırıyorlar. O kadar.
O yüzden korkmayın.
Barış kazanacak, başka bir ihtimal yok.

Haberin Devamı

Dünyanın en güzel insanı

Haberin Devamı

Suna Yıldızoğlu’nun önceki gün Twitter’dan yayınladığı mesajını okuyanların gözleri dolu dolu oldu. “Bunu yazan insan, ancak dünyanın en güzel insanı olabilir” dedirtti.
Olduğu gibi aktarıyorum:
“41 yıl önce Türk oldum. Türkiye’deki insanların kültürüne, misafirperverliğine aşık oldum. Derken işimden dolayı onların sevgisine şahit oldum ve gerçekten müteşekkirim. Her toplumda olduğu gibi kötülerle karşılaştım. Sanırım bir halk genelde çok iyi olunca kötüleri çok kötü oluyor. Kindar duygular yayılmış... Hakaretlerde hep ırkçılık var... Aramızdaki ‘kötülere’ uymamak lazım.
Sizler beni, dışarıdan gelen 19 yaşındaki kızı kabul ettiniz. Kariyerimde hep destek oldunuz. Bu topraklarda beraber büyüyenler birbirlerine destek olmalı... Bana verdiğiniz şansı birbirinize vermelisiniz... Lütfen o güzel özünüzü yok etmeyin.”
Sizi alkışlıyoruz Suna Yıldızoğlu.
Herkesin kalbine, aklına sizin duygularınızdan birer parça düşmesini dileriz.

Yazarın Tüm Yazıları