40’tan, 50’den sonra annelik

Evlendikten sonra bitmek bilmeyen “Çocuk düşünmüyor musunuz?” sorusuna bugüne kadar hep aynı cevabı verdim: “Annem beni 43 yaşında doğurmuş, daha yolum var...” Ebeveynlerimin, iki erkek çocuk ve uzun-yorucu bir çalışma hayatının ardından 40’larda sakinleşmesini öngördükleri hayat, iki erkekten sonra bir kız bebekle tekrar hareketlenmiş.

Haberin Devamı

Bugün 70’lerinin sonlarındaki annem de, 80’lerinin başındaki babam da yaşlarından çok genç gösterir.
Genç yaşar, genç konuşur. Geç çocuk sahibi olmanın etkisi bu işte. Sizi dinç bırakıyor...
Gençlik meseleleri bir yanda dursun. Dünyanın en büyük sorumluluğu, çocuk yetiştirmek.
Her çocuk, kendisine bakabilecek, iyi bir eğitim ve iyi bir hayat sağlayabilecek, ona her şeyden önce düşünmeyi öğretecek anne babayı (ve ülkeyi) hak ediyor.
Böyle düşündükçe insan kendini asla hazır hissetmeyebilir.
Ha bir de şu var tabii: Evhamdan kaynaklanan “hazır hissetmemek” ile gerçekte olan koşullar yüzünden “hazır hissetmemek” farklı.
“Neden çocuk yapmıyorsun?” sorusuna “çünkü hazır hissetmiyorum” gibi makul ve somut bir cevap verdiğinizde, çocuklu kadınlar Bruce Willis gülüşü eşliğinde “Hiçbir zaman hazır hissetmeyeceksin” cevabını veriyorlar genellikle.
Hazır olmadığını anlatamıyorsun, çünkü karşındaki bir çocuk yapmış ve o evreleri geçmiş...
Çocuk önünde duruyor. “Somut veri” ile geliyor sana ama senin verilerin de onunki kadar somut. Ekonomik koşullar, yarını görememek, gerici istilası...
Asla ama asla aksine ikna edemediğiniz “Hiçbir zaman hazır hissetmeyeceksin”cileri ellerimizi iki yana açarak “Tamam, pes ediyorum, sen kazandın, hiç hazır hissetmeyeceğim” diyerek memnun edelim ve HOFF diyerek gözlerimizi yuvarlayıp devam edelim.
İleride bir çocuğun sorumluluğunu almaya kendimi hazır hissettiğimde herhalde 30’larımı geride bırakmış olacağım.
Maksat “Neslim devam etsin” değil; bir çocuğu hakkıyla, düzgün yetiştirebilmek.
O yüzden iki kişilik ailemizde “Ya kendi çocuğumuz olmazsa” gibi bir dert yok.
De ki doğuramadın...
Tercih etmedin ya da mümkün olmadı, fark etmez. Mutlu Tönbekici’nin yaptığı gibi koruyucu annelik yapmaktan daha güzel ne olabilir?
Pazar günü Hürriyet’ten Sibel Arna bizi muhteşem bir anne ile tanıştırdı: Yasemin Ahsenböre.
Hikayesini gözlerim parlayarak okudum. 43’ünde ilk defa anne olmuş, 51’inde ise ikinci çocuğunu dünyaya getirmiş.
Minik kızı benim gibi nisan doğumlu.
Öyküsü eminim birçok kadına ilham olmuştur. Bana da oldu.
Çocuk için hiçbir zaman geç değil.
Ancak “toplumun anlayışına göre geç” olabilir.
Bizim nesilde hayat şöyle akıyor: 20’lerinde oku ve çalış, 30’larında çalış, evlen ve çocuk yap, 40’larında sakinleş, 50’lerinde kenara çekil, sakin bir hayat sür...
İnsan bu “çizgi”ye kuşbakışı baktığında “Bu kadar mı yani hayat?” diyor.
Esas hayatının içinden başka hayatlar çıkaran, “bitti” dediğinde yeniden başlayan, heyecanını, umudunu ve hayat sevgisini kaybetmeyen insanlar ülkenin halihazırdaki yalan-dolan ikliminde hepimize deva oluyor. Umut aşılıyor.
Ahsenböre ve ailesine uzun ve güzel ömürler olsun.

Yazarın Tüm Yazıları