2014’te eğlence sektörü ve medya

İyi bir dizi yapıyorsun. Hikayesi derinlikli, üzerinde aylarca uğraşılmış, ilmek ilmek dokunmuş... Yeni reyting sistem yüzünden kısa bir süre sonra yapıma son veriliyor. İyi iş çıkarmanın ödülü bu.

Haberin Devamı

* İyi bir kitap yazıyorsun. Aylarca, yıllarca kafa patlatıyor, ömrünü buna vakfediyorsun. Çıktığı anda “tezgaha” düşüyor.
Haksız kazanç sağlayanların oyuncağı oluyorsun. Zaten kitap satışları kaç ki? Bir de sahtecilerle uğraşıyorsun.
Sahtecilikten ağlayan bir diğer grup ise müzisyenler.
Müzik, dizi, sinema, yazı demek müşterisi için “bedava ulaşılması gereken” demek.
Kimse işin bedelini ödemek istemiyor; bunların tümünün birileri için “iş”, “ekmek kapısı” olduğu unutuluyor.
Bunun kökleri çok daha derinlerde. İş olarak algılanmıyor en başta, sorun burada belki de.
Hani ailenin “Sen bileziğini tak, yine onları hobi olarak yaparsın” dediği alanlar.

* İyi bir müzisyeni Türkiye’ye getirmeyi başardın. Belirli bir tarihte konser var, herkes bu geceyi bekliyor, heyecanla.
Bir olay oluyor ülkede ve ilk iptal edilenler müzik etkinlikleri oluyor.
Müzik dinleme eylemi “eğlence” olarak yerleşmiş bir kere, gücün yetiyorsa değiştir.
Bir klasik müzik konseri iptal edilebiliyor ama televizyondaki eğlence programları tam gaz devam ediyor aynı anda. Müzik eğlence, o değil ya...

* Bir olay oluyor. Mesela Air Asia’nın kaybolan uçağına dair haberleri örnek vereyim.
Dış basının Twitter hesapları uçak bulunduğunda “Kaybolan Air Asia uçağına ait kalıntılar bulundu” derken bizim medya “Kaybolan Air Asia uçağıyla ilgili şok gelişme” olarak veriyor.
Tıklama sayısı-reklam ilişkisi öyle geliştirilemez ve değiştirilemez bir boyutta ki, artık okur isyan noktasında çünkü enayi yerine koyulduğunu hissediyor.
Haber diye tıkladığın ama sonsuz bir foto galeriyle karşılaştığın kandırmacalar, yeni bir haber olmamasına rağmen sırf tıklatmak için koyulmuş “incelikli” başlıklar...
Artık “Türk internet başlıkçılığı” diye bir meslek tanımlasak herhalde yerinde olur.

* Her şeye siyaset karıştı. Ve herkes “taraf” vaziyetinde.
Birlikte yaşamanın anahtarı “taraftarlık” değildi ama...
Neyse.
Artık bulunduğun tarafa göre ilerliyor hayatın. Üstelik o iki taraf birbirinden fersah fersah uzak.
Küçüklü büyüklü siyasi kazanç için, bu güzel toplum itina ile kutuplaştırılıyor ya, mesafe açılmaya devam ediyor.
Karıştığın kalabalığa göre belirleniyor standartların.
Bir tarafta her an sefil olma ihtimalin var, bir tarafta ise altın anahtar.
Fakat o altın anahtarı kapmak için eğer bir gram vicdanın varsa onu kapının önünde bırakacaksın.
“Bazı” olayları görmeyeceksin mesela.
“O yapıyorsa iyi bir şey yapıyordur muhakkak” diyerek karşındakinin yozlaşma ihtimalini, hatta halihazırda yozlaşmış olabileceği gerçeğini yok sayacaksın.
Körü körüne inanmayı öğreneceksin.
İster magazin gazetecisi ol, ister ressam ol, ister müzisyen ol, ister manken ol, siyaset yapmadan hayatın geçmeyecek.
İşte böyle, 2014’ü, eğlence sektörü ve medyanın durumunu alt alta sıralayarak resmini çizdiğimizde bu sektörlerde top koşturan insanlar hep bir ağızdan “E, ölelim biz be!” dese yeridir.
“Önünü görememe”nin kitabını yazıyor bu alanlarda işlerine emek veren insanlar.
Bu akşam 2014’e veda ediyoruz.
Umalım ki 2015, mutluluk, daha da önemlisi adalet getirsin.
Gerisi nasılsa gelir.
Dürüst insanlarla, dürüst ve yozlaşmamış siyasetçilerle karşılaşacağımız, pusulası pozitif bilimler olan insanların söz sahibi olduğu, herkesin önünü görebildiği bir sene olsun.
İyi yıllar!

Yazarın Tüm Yazıları