Kimse beni senden daha iyi sevemez!

İSTANBUL’un insanı dünyayı bile terk etmek isteyecek hale getiren trafiğinde, elimde direksiyon yerine bir makineli tüfek olsun isteyerek ilerlerken, radyoda bu sene en çok sevdiğim şarkı çalıyordu:

Haberin Devamı

Ain’t no body!


Alman DJ Felix Jaehn’in bir “feat”i bu, Jasmine Thompson söylüyor.


“Kimse beni, senden daha iyi sevemez” diye tekrarlayıp duruyor Jasmine.


Ben de bir seri katile dönüşmemek için kendimle mücadele ederken ona eşlik ediyordum.


Her güzel şeyin bir sonu vardır, nitekim öyle oldu, şarkı bitti ve o bitmek bilmeyen anlamsız DJ konuşmaları başladı.


Ona da tahammül edebilirdim, içlerinden bazılarını tanıyorum, iyi çocuklar ama bazen çok konuşuyorlar. Ne yapalım, onların da işi bu.


Ama asla yapılmaması gereken bir işe girişip dinleyici telefonlarına bağlanmaya başladılar.


Konu şuydu: Kadınların anlamsız soruları!


Konu bu olunca istasyonu değiştirmedim tabii. Bir kadının “anlamsız” sorusu ne olabilir diye merak ettiğimden!


Bir genç erkek telefonla bağlandı ve ona soruyu sordular: Karşılaştığın en anlamsız soru nedir?


Telefondaki genç erkek sesi şöyle dedi: Karım bana hep kendisini sevip sevmediğimi soruyor!


DJ sordu: Sen ne diyorsun peki?


Genç erkek yanıtladı: “On kere sorduğunda bir kere, evet, seni seviyorum diyorum!”


O anda telefonla radyoya bağlanıp şunu söylemek istedim: “Dünya Gerzekler Ödülü’nü bu arkadaşa verebilir miyim?”


Bunu yapmadım tabii, böyle bir sözü söyleyen bir erkeğe aslına bakarsanız “Dünya Gerzekler Ödülü” bile çok çünkü.


Ama şunu da biliyorum ki o genç erkek sesi, bu kavanoz dipli dünyada azınlık değil.


Sayıları o kadar çok ki bu nedenle her sabah kadın olmadığıma şükrederek uyanıyorum.


Japonya’da her yıl 29 Ocak günü “Eşimi Seviyorum Günü” olarak kutlanıyor.


Japonlara özgü bir saçmalık olarak görmeyin, aslına bakarsanız bunu UNESCO, BM, NATO, CENTO, Şanghay Beşlisi de kabul etmeli ve bütün dünyada mecburen kutlanmalı.


Bu kutlamalarda kent merkezlerindeki parklarda bir sahne kuruluyor ve erkekler sırayla sahneye çıkıp, birlikte oldukları kadına sevgilerini göstermeye çalışıyorlar.


Bunun için evinde yemek yapıp getiren de var, “Sana hep sadık kalacağım” diye yemin edenler de, şişkolaştığı için özür dileyen de!


Amaç tek ama: Sevdiği kadına, onu ne kadar çok sevdiğini anlatabilmek!


Bunu daha önce de yazmıştım, Takeshi Todo isimli bir erkek, Japonya’nın en büyük sürprizini yapmış ve sevdiği kadına bir buket çiçek getirmiş!


Bu olağanüstü olay karşısında kadıncağız gözyaşlarını tutamamış, “Geçen sekiz yılda evli olduğumuzu bile unutmuştum. Birden kalbim hızla çarpmaya başladı” diye konuştuğunu New York Times’da okumuş, sizlere de bu köşede
aktarmıştım.


Bu durum, parkta toplanan diğer kadınlar tarafından da alkışla karşılanmış.


Birisine “Seni seviyorum” demek, eğer Amerikan filmlerinde bir rol gereği söylemiyorsanız, dünyanın en önemli şeyidir aslında.


Çünkü bu sıradan bir cümle değildir.


Ağzınızdan çıktığında bunun sorumluluğu da omuzlarınıza biner.


Eğer bunu taşıyamayacak zayıflıklarınız varsa, cümle ağzınızdan çıkmadan önce bir yutkunun ve susun derim.


Sevginiz yeterince olgunlaşmamışsa bir kadına ya da erkeğe bunu söylemek “ayıptır, günahtır, yazıktır!”


Ve sadece bir kere söylemek de yetmez! Çok sık da tekrarlamak gerekir, duyana da iyi gelir.


Çok tekrarladığınız için dırdır yapmakla suçlanmayacağınız en kısa cümle de budur!


Elbette göstermek de gerekir. Hatta bu Latincesiyle “Sine qua non”dur! Olmazsa, olmaz!


Radyoya bağlanan o genç erkek sesinin bilmediği de sanırım buydu.


Sadece onun değil, milyonlarca erkeğin ve kadının da bilmediği budur.


Ve zaten sadece bunu bilmedikleri için hayatlarını sonsuz bir sıkıntı içinde geçirmeye mahkûm edilmiş gibi yaşıyorlar.


Erkek aklı, kadınlara göre daha basit ve sıradan olduğu için erkekler bunu bir kere söylemelerinin yeterli olduğunu zannediyorlar.


Kadın aklı daha karmaşık olduğu için onlar her seferinde aynı cümleyi duyunca mutlu oluyorlar, onun için sorup duruyorlar, “Beni seviyor musun?”


Ve sevgili erkek okuyucular, şunu söylemeliyim ki bu, yanıtı tek olan bir sorudur, çoktan seçmeli değildir:


“Bakalım, kim bilir, belki, tabii” gibi yanıtlarla karşılanamaz.


İçinizden hiçbir şey gelmiyorsa bile Rousseau gibi yanıtlayabilirsiniz: “Ben de!”


Toprağı bol olsun şöyle demişti: “Düşselleştirilmiş biçimiyle bu yanıt, bütün sevinç söylemini başlatmaya yeter!”


Birçok konuda olduğu gibi ben Nietzsche’nin izleyicisiyim. Şöyle diyor: “Seni seviyorumun biricik yükselme biçimi onu sert söylemek, ona bir önadın açılımını vermektir: ‘Arianne, seni seviyorum’ der Dionysios.”


Ama bundan daha da iyisi, yazının başında sözünü ettiğim şarkıdaki gibidir.


“Kimse beni senden daha iyi sevemez. Kimse beni senden daha mutlu edemez.”


Marifet, sevdiğin kadına bunu hissettirmektir.


Bunu hissettiremiyorsan kıskançlık gösterilerine girmek zorunda kalırsın. Kim bilir belki de kuş uçar gider, sen arkasından bakakalırsın.


O zaman da çekiver kuyruğunu gitsin!


Ama unutmayın, o çekilen kuyruk sizinkidir.


Daha sonra yana yakıla dolaşsanız bile bu sözü içinizden gelerek söyleyebileceğiniz kimseyi bulamayabilirsiniz.


Hadi internetten şarkıyı indirin ve sözlerine kulak verin. Bir erkeği gerçekten mutlu edecek tek şey de budur aslında.


Sevdiğin bir kadının sana bunu söylemesi, hissettirmesi:


Kimse beni senden daha iyi sevemez, kimse beni senden daha mutlu edemez! 

Yazarın Tüm Yazıları