Erdoğan için cumhurbaşkanlığı çok kolay

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Londra’da Arapça yayımlanan El Hayat gazetesine bir demeç vermiş, şöyle diyor:

Haberin Devamı

“Cumhurbaşkanı olarak tüm halkın sorumluluğunu omuzlarınızda taşıyorsunuz, herkesi temsil ediyorsunuz. Tabii ki bunun farkındaysanız cumhurbaşkanlığı zor. Ama bunun farkında olmayanlar için cumhurbaşkanlığı kolay.”
Gazetenin, bu söyleşiyi hangi gün yaptığını bilemiyorum ama önceki gün yayımlandı.
Gül’ün bu sözleri yayımlandığında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na “Sen o aklı kendine sakla” diye saydırmasının üzerinden henüz iki gün geçmişti.
Erdoğan şöyle diyordu: “Tezkereye karşı çıkanlar şimdi Türkiye’nin Kobani’ye asker göndermesini konuşuyorlar. Anamuhalefet partisinin başındaki zat çıkmış akıl veriyor. Böyle konuşmak istemezdim bu makamda ama sen o aklı kendine sakla.”
Belli ki bulunduğu makamın, bu türden konuşmalar yapmak için hiç de uygun bir yer olmadığının kendisi de farkında ve “Bu makamda böyle konuşmak istemezdim” diyor ama dilini de tutamıyor!
Türkiye, çok kritik günlerden geçiyor ve hükümet bu krizi yönetmeyi başaramadığı takdirde Cumhurbaşkanı’nın siyasi partiler arasındaki hakemliğine ihtiyaç duyulacak.
Ve o vakit “Sen o aklı kendine sakla” dediği siyasi parti liderlerini toplayıp, bir uzlaşma zemini yaratmasını bekleyeceğiz!
Abdullah Gül’ün, “Bunun farkında olmayanlar için cumhurbaşkanlığı kolay” dediği durum tam da bunu anlatıyor.
Bilemiyorum, Recep Tayyip Erdoğan günün birinde bunun farkına varacak mı.

Haberin Devamı

Bir tek ‘siyasi tandem’ göremedi


ESKİ Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, El Hayat’a verdiği demecinde bir soru üzerine şunu da söylüyor:
“Suriye ile ilgili öngörülerim doğru çıktığı için çok üzgünüm. Halep ya da Humus’taki yıkımın fotoğraflarını gördüğüm zaman evim yıkılmış gibi hissediyorum.”
Kuşkusuz ki Gül’ün üzüntüsünün insani bir yönü var, Halep’te, Humus’ta ya da Suriye’nin genelindeki yıkımı ve can kayıplarını görüp de normal bir insanın üzülmemesi zaten düşünülemez.
Ama öyle görünüyor ki üzüntüsünün bir de “siyasi boyutu” var!
Suriye’nin bugün içine düştüğü durumu görüyor, bunu öngördüğü, gelişmelerin bu yönde olacağını tahmin ettiği ama elinden bir şey gelmediği için üzülüyor.
Bugün işbaşında olan “tandemin”, yani Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yönlendirdiği Suriye siyasetine belli ki sonuçlarını tahmin ettiği halde engel olamamış.
Suriye krizinin ilk günlerinde Esad’ın üç ay içinde devrilip gideceğinden, Şam Camisi’ne gidip namaz kılacaklarından söz edenlerin öngörülerinin boşa çıktığını biliyoruz çünkü.
Gül’ün bunu öngörmüş olması, kimsenin bilmediği bazı şeyleri biliyor olmasından değil, herkesin gözünün önünde meydana gelen gelişmeleri doğru okumuş olmasından kaynaklanıyordu.
Nitekim bu maceranın bugün girdiği çıkmaz sokağı gören sadece o değildi.
Bunu bir tek Erdoğan ile Davutoğlu göremedi.
İdeolojik körlükleri, bugün nasıl baş edeceklerini bilmedikleri devasa bir sorunun gelip, sınırımıza kadar dayanmasına yol açtı.
* Sporda aynı hizada dizili takım arkadaşları

Haberin Devamı

Mahkûmun hayatından devlet sorumludur

TÜRKİYE’yi sarsan bir cinayetin faili Cem Garipoğlu, hapishanedeki hücresinde intihar etti.
Atılan tweet’lere, magazin şahsiyetlerinin sözlerine bakıyorum, kimse üzülmemiş gibi görünüyor.
Mümkün, korkunç bir cinayetin failinin hak ettiği cezayı bulduğu düşünülüyor belli ki.
Ama mesele bu kadar basit değil.
17 yaşında, bir küçük kızı öldürüp, parçalara ayırarak çöpe atabilecek bir ruh durumundaki katilden söz ediyoruz.
Belli ki hapishane yönetimi, hapiste tutulduğu süre içinde bunu hiç hesaba katmamış.
Normal olarak cezaevleri, mahkûmların cezalarını çekerken, ileride yeniden topluma kazandırılmasını da hedefleyen kurumlar olmalıdır.
Ama bizde böyle bir bakış belli ki yok.
Katil yakalanmış, mahkûm edilmiş ve bir hücreye atılmış, gerisi ile kimse ilgilenmemiş.
Böyle bir cinayeti işleyebilecek ruh durumundaki bir katilin psikolojik yönden rehabilite edilmesi önemsenmemiş.
Sonunda da, hayatı devletin elinde olan bir insan ölüme sürüklenmiş.
Bu olay büyük olasılıkla, “Hak ettiğini buldu” denilerek geçiştirilecek.
Cezaevlerinde böyle bir ruh durumu içinde olan kim bilir kaç kişi var ve onlar intihar etmeden cezalarını tamamlayabilirlerse, aynı ruh durumu ile bu toplumun arasına yeniden karışacaklar.
Cezaevindeki bir insanın hayatından devlet sorumludur ve bu intiharın engellenememiş olması da önemli bir insan hakları ihlalidir.
Biliyorum, bunları söylüyorum diye birçok kişi beni “boş işlerle uğraşıyor” diye eleştirecektir.
Ama unutmayın ki insan hakları, hepimiz içindir, hapiste de olsak, dışarıda da olsak, katil de olsak, melek de olsak insan olmaktan doğan haklarımız vardır ve devlet bunları korumak için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.

Yazarın Tüm Yazıları