Bu duruma ismi Başbakan koysun

BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, ilginç bir insan.

Haberin Devamı

Konuşmalarını dinliyorum, kullandığı retorik bana sanki farklı bir boylamda yaşıyormuşuz izlenimi veriyor.
Önceki gün şöyle konuştu mesela:
“Son yedi ay içinde Cumhurbaşkanımızla herhangi bir konuda iletişim sıkıntısı yaşamadık. Bilgilendirme eksiklikleri olmuşsa bu giderilir. Değerlendirmede farklılıklar olursa bu konuşulur. Kimsenin hükümet ile Cumhurbaşkanı arasında görüş ayrılığı var senaryosu üzerinden bir kaos beklentisi içinde olmaması gerekir.”
Görüş farklılıklarının bir “senaryo” olmadığını biliyoruz, çünkü bu farklılıkları bizzat Cumhurbaşkanı’nın kendisi açıkladı.
Meydanlarda “İletişim sorunu var, başkanlığı getirelim bunu kaldıralım” diyen Cumhurbaşkanı’ndan başkası değil.
Bir “senaryo” varsa, yazarı Beştepe Sarayı’nda oturuyor yani!
Başbakan, ilk büyük icraat olarak “şeffaflık paketi”ni açıklamıştı, Cumhurbaşkanı “Çalışacak ilçe başkanı, belediye başkanı bulamazsınız” deyince basın toplantısı ile açıkladığı paketten vazgeçen de kendisi oldu.
Hakan Fidan olayını hatırlatmama gerek var mı?
Ya da muhalefet ile konuşularak düzeltilecekken alelacele Meclis’e yine getirilen “güvenlik paketi”nden?
Dolmabahçe deklarasyonundan, izleme heyetinden?
Kimse “kaos beklentisi içinde” değil!
Yaşadığımız şey zaten böyle isimlendirilir, başka türlü değil.
Bu hükümeti kim yönetiyor? Sorun budur.
Bir isim vereceksek buna “kaos” demeyelim, Başbakan’ı kırmayalım, tamam. Peki ne diyelim?

Haberin Devamı

Haberi duyunca ‘gollik’ oldum!

ANKARA Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Twitter’da kendisine hakaret ettiği gerekçesiyle yazar Hayko Bağdat’a dava açtı.
Hakaret olduğu iddia edilen mesajda Bağdat şöyle yazmış: “Ankara’yı bir Ermeni’ye vermişler, yazıklar olsun.”
Gökçek’in avukatları mahkemeye verdikleri dilekçelerinde şöyle diyorlar:
“Halk tarafından bu kadar sevilen, sayılan birine yönelik olarak tiksinti veren anlamında kullanılan bir kelime, müvekkilimin kişilik haklarının ağır şekilde ihlali olduğu gibi müvekkilime oy veren, destekleyen, seven, sayan herkese karşı yapılmış büyük bir saygısızlıktır.”
“Ermeni” kelimesinin neden “tiksinti verdiğini” anlayabilmem zaten mümkün değil.
Türk, Kürt, Ermeni, Rum, İngiliz, Alman, İtalyan vs. Bu kelimeler bir “etnik” aidiyete işaret eder, hakaret olarak kullanılamaz, kullanan ve öyle algılayan ırkçı nefret suçu işlemiş olur, önce bunu belirteyim.
Öte yandan bir Ermeni’nin, bu kelimeyi hakaret amacıyla kullanmış olmasına kim inanır?
Belli ki “Affedersiniz Ermeni” konusunun konuşulduğu günlerde, Bağdat bir espri yapmış.
Ama bu ülkede uzun süredir esprilere gülmek yerine, bundan hakaret çıkarmak gibi bir duruma saplanıp kaldık.
Kimse gülmüyor, kendisiyle dalga geçmiyor, “ağır abilik” insanların üzerine yapışıp kalmış.
Bağdat’ın son kitabı “Gollik”, İnkılap Yayınevi tarafından yayınlandı.
Bağdat, kendisiyle, kimliğiyle, çevresiyle ve herkesle nasıl tatlı tatlı dalga geçiyor, okumanızı öneririm.
Keşke Gökçek’in avukatları da bu kitabı okumuş olsalardı. O vakit bu davayı açmalarına, mahkemeleri meşgul etmelerine, mahkeme masrafları yapmalarına gerek kalmazdı.

Haberin Devamı


İki sıra geriye!

BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, İstanbul’un “Dünya Finans Merkezleri Listesi’nde” 2018 yılında 25. sıraya çıkacağını söylemişti.
Üzerinden çok geçmedi bu sözlerinin, geçtiğimiz yılın son haftasındaydık.
Bu listeyi Z/Yen Group isimli bir araştırma kuruluşu hazırlıyor, finans merkezi olmak isteyen kentler, performanslarını bu listeden takip ediyorlar.
Bu listelerin on yedincisi içinde bulunduğumuz ay yayınlandı.
Gamlı Baykuşluğu sevmem ama önce kötü haberi vereyim:
İstanbul, on altıncı rapora göre iki sıra gerilemiş bulunuyor. Bir önceki araştırmada 42. sırada iken, şimdi iki sıra gerilemiş, yerini Kazablanka’ya kaptırmış, 44. sırada yer alıyor.
İstanbul neden geriliyor sorusunun yanıtını bulmak için, hangi koşulların arandığına bakmak gerek.
Birincisi yolsuzluk ve kanunların hâkimiyeti konusu. Yolsuzlukları önleyemiyorsanız, kanunları herkese eşit olarak uygulayamıyorsanız, puan kaybediyorsunuz.
İkincisi vergi kanunları. Bunların basit, adil, öngörülebilir ve şeffaf olması aranıyor.
O da bizde yok!
Basit ve adil değil, öngörülemiyor ve vergi, hükümetlerin beğenmedikleri kişileri, şirketleri cezalandıracakları bir silaha dönüşmüş durumda.
Üçüncüsü insan kaynakları meselesi. Bilgili, iyi eğitimli ve yetenekli insan kaynağı gerekiyor, bizim eğitim sistemimiz doğru dürüst Türkçe öğretmeyi bile başaramıyor.
Ama bir yandan da imam hatiplerin sayısı hızla artıyor, Cumhurbaşkanı bununla iftihar ediyor.
Liste böyle uzayıp gidiyor. Altyapı yeterlilikleri, gelişmiş bir finans piyasasının varlığı, güvenlik gibi konularda puanınız yüksekse yukarı çıkıyorsunuz, değilse aşağı gidiyorsunuz.
Sonuçta politikacıların banka batırmaya çalıştıkları bir ülke burası ve cafcaflı sözlerle hedefler koymak işe yaramıyor.
Yapılanlar, dünyada bu işleri takip edenlerin gözünden asla kaçmıyor.

Yazarın Tüm Yazıları