Bölünme korkusunun ilacı

IŞİD’in, Türkiye sınırında elinde tuttuğu tek yer olan Cerablus’a yönelik askeri harekât başladı.

Haberin Devamı

Özgür Suriye Ordusu adını taşıyan gruplar Türkiye üzerinden Suriye’ye girdi.

Türkiye de onlara destek veriyor: İş makineleriyle geçebilecekleri yolları açıyor, özel birlikler ile nokta tespiti yapıyor, tanklar ve top atışlarıyla da harekâtı destekliyor.

Diğer yandan da içinde PYD’nin de bulunduğu bir başka grup da Cerablus’u, IŞİD’den almak için harekete geçmiş bulunuyor. PYD de Cerablus’u alarak, bir “Kürt koridoru” yapmak peşinde.

Türkiye, buna izin vermeyeceğini söylüyor ama bunu nasıl yapabilecek orası meçhul.

Öte yandan Halep civarındaki şeriatçı muhaliflerin de temizlenmesi için Rusya ile ABD’nin anlaşmış olduğunu biliyoruz.

Dün gazetelerde ve gün boyu haber televizyonlarında yayımlanan Suriye haritasına dikkat ettiniz mi bilmiyorum. Rengârenk bir haritaydı gördüğümüz.

Batıda Esad rejimi, kuzeyde Kürtler ve IŞİD (ki şimdi oradan sökülüp atılmaya çalışılıyor) kantonlar halinde şeriatçı El Nusra, yine kantonlar halinde El Nusra ve IŞİD bölgeleri, El Nusra ve IŞİD dışındaki isyancıların hâkim oldukları bölgeler ve gerisi de çöl zaten.

Bu tablodan Türkiye’nin çıkarmak istediği şey de “birleşik Suriye”!

Başbakan Binali Yıldırım’ın hayalindeki tablo: Suriye’nin toprak bütünlüğünü, her kesimi (sanırım IŞİD hariç) kapsayacak bir temsile olanak verecek şekilde koruyacak, merkezi idareli federatif yapı!

Ama Suriye Kürtlerini de yok saymak gibi bir hayal de var bunun içinde.

Federatif Suriye’de, Kürtler, “federe” olmayacaklar diye hayal etmek, artık gerçekçi bir politika değil, bunu görmek lazım.

Eğer doğru durum tespitine dayanmayan politikalar üretirseniz, sonunuz Ahmet Davutoğlu gibi olur, arkanızdan teneke çalarlar!

Türkiye’nin, Suriye’deki bu durumdan zarar görmemesini sağlayacak tek politika vardır, o da kendi Kürtleri ile barışmak!

PKK hendek siyasetiyle ve kentlerde bombalar patlatarak kendi ayağına kurşun sıktı.

Bu tablo içinde PKK’yı marjinalize etmek artık eskisine göre daha kolay.

Bunun için yapılması gereken yarım kalmış barış sürecini, bu kez oy avcılığı yapmak için değil, gerçekten memlekete huzur gelmesini sağlamak için tamamlamak gerekiyor.

Korkulan şey, Suriye’deki yeni bir Kürt devleti oluşumunun, Türkiye’deki Kürtleri ayrılmaya sevk edeceğiyse bunun tek ilacı var:

Türkiye Kürtlerinin, Türkiye’de yaşamaktan mutlu olmalarını sağlamak.


AKP'NİN 'ESKİ' FETULLAHÇILARI İŞBAŞINDA
AKP, darbe girişimini araştırmak için TBMM’de kurulacak komisyona katılacak üyelerini gecikmeli olarak bildirdi.

İlk başta bunun normal olduğunu düşünmüştüm.

Ne de olsa, Fetullahçı hareket AKP iktidarı döneminde büyüdü, devlet içindeki gücünü arttırdı, onun için hassas davranıyorlardır diye varsaymıştım.

Düşünün: Darbe girişimini araştırmak için kurulan komisyona AKP üye bildiriyor, üyeler Fetullahçı çıkıyor!

Olmaz demeyin, bakın 15 Temmuz’da Genelkurmay Adli Müşavirliği’ne getirilen general bile Fetullahçı çıktı.

Onun için bu gecikmeyi normal karşılamıştım ama o da ne!

AKP’nin komisyon başkanlığına getirdiği isim Reşat Petek!

Vaktiyle şu sözleri söylemiş:

“Hakkında açılan tüm davalardan, Sayın Fetullah Gülen Hocaefendi’nin beraat etmesine ve bu beraat kararının kesinleşmesine rağmen, Ergenekon yapılanmasının parlamentodaki uzantıları tarafından ‘çete’ diye hakkında Meclis kürsüsünden konuşma yapanlar oldu.”

Bu arkadaş, 17-25 Aralık günlerinde “Durun siz kardeşsiniz” diye feryat edenlerden de biri.

AKP’nin komisyona verdiği diğer üye Hüseyin Kocabıyık.

Yeni Asır’da yazarlık yaparken keşfedilip milletvekili yapılmış.

Fetullah Gülen için “En büyük Türk” diye yazan kendisi.

Bakın neler diyor: “Onu ve arkadaşlarını tehdit gibi görenler, bu vatana hamasi laflardan başka hangi yeryüzü başarısını tattırdılar ki? Bu insanlarla Gülen Hocaefendi’yi konuşurken, ceviz büyüklüğünde beyinleriyle Fetullah Gülen üzerine küfür romanları yazan bizim sözde muharrirlerimiz ne kadar komik geliyor insana, bir bilseniz.”

Ve şimdi bu tipler, Gülen çetesinin devlette nasıl örgütlenip darbe yapmaya kalkışabilecek kadar güçlendiğini araştıracaklar.

Araştırmalarından edindiğimiz bilgilerle, bundan sonra benzerlerinin tekrarlanmaması için tedbirler geliştireceğiz, başka Fetullahların çıkmasını önleyeceğiz!

Hadi canım sen de!


'SENİN EHLİYETİN NE' DİYE SORMANIN ZAMANI
ESKİ ÖSYM Başkanı Ali Demir’in, 9 aydan 7.5 yıla kadar hapsi isteniyor.

İddianameye göre, Demir’in suçu KPSS soru hırsızlığı ile ilgili: “Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmek.”

Hatırlarsınız, bu köşede yıllarca bu sınav ile ilgili soru sormuştum.

Çünkü zamanın Başbakanı, MİT Müsteşarı ve sonradan milletvekili yaptığı Emniyet Genel Müdürü’nü çağırmış, “Yapanları yakalayın, dosyayı da bana getirin” demişti.

Demek ki dosyanın gelmemesinin sebebi Ali Demir’in suç delillerini yok etmesi, gizlemesi ya da değiştirmesiymiş!

Acaba ona bu talimatı veren kimdi? Yoksa, “Bu işi örtbas edelim, Hocaefendi’ye ayıp olmasın” diyen birisi mi vardı?

Her neyse, o vakitler Ali Demir’i eleştirdiğimizde zamanın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Dere geçilirken at değiştirilmez” diye buyurmuştu.

Hangi dere geçiliyordu, üzerinde olduğumuz at Ali Demir miydi, bilemiyorum tabii.

Ama “Hocaefendi” yakayı ele vermeye çok yaklaşmıştı, Gül de bu yüzden derenin bir an önce geçilmesini istiyordu sanırım.

Recep Tayyip Erdoğan’ı da unutmayalım tabii. Zamanın Başbakanı, Ali Demir’i şöyle savunmuştu:

“Çok açık ve ağır konuşuyorum. Kurumlara yönelik, milleti galeyana getirmeye yönelik bu davranışlar şerefsizliktir. ÖSYM Başkanı’nı ehliyetsizlikle suçluyor. Senin ehliyetin ne? ÖSYM’nin başındaki değerli bir bilim adamı, hataları olabilir.”

Yazarın Tüm Yazıları