Bir ‘Kararsız Kasım’ öyküsü!

HAKAN Fidan, milletvekili adayı olmak için istifa ettiği MİT Müsteşarlığı’na, milletvekili adayı olmaktan vazgeçtiği için yeniden atandı!

Haberin Devamı

Böylece dünya istihbarat örgütleri tarihine geçecek sanırım: “Dünyanın en kararsız istihbarat şefi” unvanıyla!
Görevden 7 Şubat’ta istifa etmiş, 10 Şubat’ta ayrılmış sayıldığına göre 26 günlük bir kararsızlık süreci bu!
Görevi istihbarat örgütü yönetmek olan bir kişi için bu süre uzun mu sayılmalı, kısa mı sayılmalı bilmiyorum doğrusunu isterseniz.
Görevinden istifa ederken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a “yorulduğunu” söylediğini biliyorduk.
26 günde dinlenip yeniden aynı göreve dönebildiğine göre, neden dinlenmek için istifa etti de, yıllık izninin bir bölümünü kullanmadı, bu da benim için ayrı bir merak konusu!
Fidan
, adaylıktan çekilme kararını şöyle açıkladı: “Ülkeme ve milletime hizmet yolunda, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da tevdi edilen her vazifeyi hakkıyla yerine getirmenin gayreti içinde olacağım.”
Bildiğimiz kadarıyla milletvekili adaylığı vazifesi kendisine “amiri” konumunda olan Başbakan tarafından “tevdi edilmişti”!
Şimdi ne oldu da bu tevdiat geri çevrildi?
Yoksa, Fidan milletvekili seçildiğinde “ülkesine ve milletine hizmet yolunda” hizmet edemeyeceğini mi düşünüyor artık?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fidan’ın görevinden istifa etmesinden sonra kendisine bakanlık vaat edildiğini ima etmişti.
Şimdi “ülkesine ve milletine hizmet yolunda” adaylığını geri çektiğine göre acaba bakanlık hayallerinin suya düştüğünü mü gördü?
Bakan olunca millete ve ülkeye hizmet edilebiliyor da, milletvekili olarak edilemiyor mu?
Başbakan Davutoğlu, Fidan
’ı milletvekili adayı olarak ikna ederken, onun aday listesindeki en parlak “vitrin süsü” olacağını da düşünüyordu.
Ayrıca Fidan için, “Hakan Fidan cesurdur, yiğittir, attığı adımdan geri dönmez” de demişti.
Demek ki o da selefi gibi “adam seçmeyi” çok iyi başaramıyor!
Hem adamını tanımıyor hem de en parlak adamını bile elinde ancak 26 gün tutabiliyor!

Haberin Devamı

Tabii hâkim ilkesine veda

HÂKİMLER ve Savcılar Yüksek Kurulu, Ankara’da görev yapan 3 sulh ceza hâkimini görevden aldı, yerlerin yeni yargıçlar atadı.
Görevden alınan yargıçların suçları ağır:
Önceki hafta Ankara’da yasadışı dinleme yaptıkları gerekçesiyle gözaltına alınan 24 polisin tutuklanması talebini reddetmek!
Savcı tutuklama istemiş, 1. Sulh Ceza Hâkimi, bunu reddetmiş, 2. Sulh Ceza Hâkimi, bu karara savcılığın yaptığı itirazı raporlu olduğu gerekçesiyle incelememiş.
3. Sulh Ceza Hâkimi’nin suçu nedir bilemiyorum, haberlerde bununla ilgili bir ayrıntı yok, muhtemelen o da aynı konuyla ilgilidir.
Görevden alınan yargıçlar, Sulh Ceza Hâkimliği görevlerine, 17 Temmuz 2014 tarihinde atanmışlardı.
Aradan geçen süre 8 ay!
Savcılıkların tutuklama taleplerini değerlendirsin diye göreve getirilmişlerdi, şimdi o taleplerin bazıları kabul etmiyorlar diye görevden alınıyorlar!
Yeni atanan yargıçları zan altında bırakmak istemem ama şimdi aynı tutuklama talebi ile bu dosya karşılarına getirilirse ne yapacaklarını gerçekten merak ediyorum.
Demek ki artık adalet sistemimiz böyle işleyecek!
Hükümetin istediği kararları vermeyen yargıçlar, hop başka görevlere atanacaklar, onların yerine istekleri yerine getireceği düşünülenler atanacak.
Böylece HSYK eliyle adaletin olmaz ise olmazı “tabii hâkim” ilkesi de rafa kaldırılmış oluyor.
Hukuk, bir kez daha onu korumak ile görevli olanların elinde çöpe atılıyor!

Haberin Devamı

Dedikoduları kesmek için

ESKİ Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, seçimlerde aday olmayacağını yakın çevresine açıklamış.
Taha Akyol’un haberine göre artık uluslararası ve ulusal meselelerde görüşlerini açıklayarak, sivil nitelikli toplantılar düzenleyerek siyaset içinde yer alacak ama bir partiden milletvekili olmayacakmış.
Doğru bir karar vermiş diye düşündüm, Cumhurbaşkanlığı yapmış bir kişinin tekrar günlük siyasi tartışmaların içinde yer alması zaten yakışık almayacak bir durum.
Bugünkü Cumhurbaşkanı’nın bu yöndeki tavır ve konuşmalarının makama ne kadar zarar verdiği ortada, eski Cumhurbaşkanı’nın da bu koroya katılmaması iyi olacak.
Haberden öğrendiğimize göre Abdullah Gül, artık Huber Köşkü’nden de taşınmak üzereymiş.
Yeni evinde iyi günlerde otursun ama taşındıktan sonra bir “kesin hesap cetveli” de açıklasa yararlı olur diye düşünüyorum.
Hatırlayacaksınız, Gül, görev süresinin bitiminden sonra taşındığı Huber Köşkü’nde şahsi masraflarını kendisinin karşıladığını açıklamıştı.
Elbette bu hesapları tutan bir görevli orada vardır.
İleride bu konuyla ilgili olarak başının sakin olmasını ve dedikodulara meydan vermemeyi düşünüyorsa, bu süre içinde hangi kalemde ne kadar harcama yapıldığını net olarak açıklamasında yarar var.
Bir de artık görev süresi bittiğine göre, Cumhurbaşkanlığı döneminde yabancı devlet adamlarının verdiği hediyeleri de topluca açıklarsa, ileride yapmayı düşündüğü “akil devlet adamlığı rolünü” daha gerçekçi olarak yerine getirebilir, ben hatırlatmış olayım.

Yazarın Tüm Yazıları