Şampiyonluk taktiğini Martin Eden'dan aldı

Şenol Güneş, teknik direktör olarak yıllardır verdiği emeğin karşılığını Beşiktaş'ta aldı. 64 yaşındaki öğretmen Güneş, yeterli eğitime sahip olmadığı halde, "Bir gün yazar olacağım" diyerek, azmeden ve kendisine inanmayan sevgilisi dahil, herkesi alt eden roman kahramanı Martin Eden'dan hayatı boyunca büyük feyz aldı.

Haberin Devamı

Ben, çocukken Şenol Güneş’tim. Mahalle maçlarında kaleye geçerdim; isteyerek! Sokakta top oynayan her çocuğun kafasında bir spiker sesi olur. Benim kafa sesim: “Şuuttt, top Şenol’un kontrolünde auta gidiyor.” O, yerli yersiz topa atlamazdı; auta giden topu önceden kestirip, reverans misali ellerini yana açardı.

Gün geldi, ‘kahraman’ımla tanıştım. Bu lafı sevmez: “Bizi ne kahraman yerine koyun ne de vatan haini.”

Ve gün geldi, teknik direktör olarak ‘ilk kez’ şampiyon olan Şenol Güneş’i yazıyorum. Bu ‘ilk’ ifadesine kızanlar olacaktır. Cevabı kendisi versin: “Benim CV’imde bu kupa görünüyor mu? Görünmüyor.” Ama artık görünüyor...

Oysa o, kendisini kupayla ölçmedi. ‘İkinci’ olurken de ‘en iyi’lerden olduğuna inandı. Tıpkı yazdığı her öykü, şiir, deneme ve makalesi ‘zalim editör’lerce iade edilen Martin Eden gibi... Güneş’i en çok etkileyen kişidir, Martin Eden...

Haberin Devamı

Yarı gerçektir zira Jack London’ın kendi hayatından da paylar içeren bir roman karakteridir!

Bu kitap, bugün de başucundadır. Biz onun üzerine her gittiğimizde, muhtemeldir ki, açıp bir iki sayfa okuyarak iman tazeler...

 

LİMON KABUĞUNDAN HAYALLER

Yoksulluktan zenginliğe, yok sayılmaktan en önemli olmaya... Güneş ve Eden’ın ortak yazgısıdır. Okuma yazma bilmeyen; futbol oynamasına karşı kilimci bir baba... Çünkü okumasını ister. Her baba gibi, Hamit Bey de eksiğini oğlunda tamamlamak ister: “Futbol oynadığım için babam beni dövüyordu. Çünkü bir tane pantolonum vardı...”

“Adam gibi bir iş bulun” diyen baba, sonradan ‘kaleci Şenol’u destekler. Yazarlık hayalleri aşağılanan Eden’a de iş bulmasını öğütlüyordu; aşık olduğu kadın da kızkardeşi de... Eden, uzun gemi yolculuklarına çıkıp kazandığıyla eve dönüp bir süre geçinirdi. “Haftada bir gemi gelirdi. Hayalle bakardım. O zaman renkli rüyalarım vardı, şimdi yok” der, Güneş de...


Yoksul, ama doğanın nimetlerinden yoksun değildir Sotka çocukları: “Fakirdik, ama temiz deniz, organik meyve vardı. Bugünse bunları parayla bulmaya çalışıyorsunuz.”

Haberin Devamı


Hamsiyle en çok limon tüketilirdi. Sokağa atılan limon kabuklarımeşin yuvarlak; evlerin kapısı da kale olurdu Güneş’e: “Olanaklara sahip olanlardan daha güçlü bir yanımız vardı: Düşlerimiz!”

 

‘Abiler’in maçında kaleye geçer ve beğenilir. Kaleciliği sevmez, ama saygısızlık da etmez: “Hiç gol yemeyen bir kaleci olmak istiyordum.” Madenci eldiveniyle de oynadı, dört dişi kırıkken de... Ve ligde tam 1112 dakika ile en uzun süre gol yemeyen kaleci oldu...

 

BAŞARISI DA BEĞENİLMEDİ

Değil saç traşı, onun başarıları da beğenilmedi. 54 yıl sonra Türkiye’yi Dünya Kupası’na götürmesi; beğenilmedi. Türkiye’yi Dünya 3.’sü yapması, hiç beğenilmedi! Şampiyon yapması gerekiyormuş! Eden gibiydi: “Yıldızlara gideceğim diye yola çıkıp, kendini kokuşmuş bir bataklıkta bulmuştu.’

 

Haberin Devamı

TAŞRA KOMPLEKSİ

‘İstanbul futbol burjuvazisi’ne direncin diyetiydi ödediği ‘taşralı Güneş’in. Sevecen Tunç, Trabzon’da da başarıyı yakıştıramayanlar olduğunu hatırlatıyor: “Türkiye’de ‘taşra nefreti’ ile ‘taşra kompleksi’nin arasında kaybolup giden onlarcasından yüzlercesinden biri olabilirdi, dirayetli bir karaktere sahip olmasaydı eğer.” Beşiktaş’ı şampiyon yapması alkışlanıyor. İç sesi, şöhretten sonra “Bunları zaten yazmıştım” diyen Martin Eden’ınkidir: “Kalabalığın tapındığı ve yemekler sunduğu güneş tanrısı değildi. Ne olduğunu biliyordu.”

 

HÜCUMDA NIETZSCHE'Cİ

‘Final yapamayan adam’, Beşiktaş’ı nasıl şampiyon yaptı? Bu kez çok soğukkanlıydı. Dahası ‘öğrenci’ olmayı başardı ‘öğretmen Güneş’. “Evrensel bir takımız. Hepimizin birbirinden öğreneceği çok şey var.” ‘Ölü Ozanlar Derneği’nin ilk tohumu böyle atılmıştı, Ümraniye’de... Ve aşkı Ruth’a “Yazar olacağım” diyen inatçı Eden’ın kararlılığığı vardı: “Şampiyon olacağız.” Oldular...

Haberin Devamı

‘Filozof’ kelimesi bu ülkede Güneş’e hakaret için kullanıldı. Oysa o, sadece konuşmayı (sinkafı da eksik olmayan!) şehvetle seven bir Sotkalı değildi. Öğretme telaşı bitmeyen bir öğretmendi: “Futbolcu da öğrenci gibidir. Zayıf, orta ve iyiler vardır. Ortayı bulmalısınız. Ama en iyiyle de ilgineceksin.” Oğuzhan ve Sosa’daki sıçramada pedagoji etkisi! Rodin gibi sadece taşın fazlalığını attığını söylüyor, yeniden dirilttiği kariyerler için. Savunmada ‘dayanışma’yı öğütler, hücumda bireyci. Eden’ın Nietzsche’ciliği...Gençlere siyaseten de özgürlük tanır: “Futbolcuya ‘Kafanı kaldır, önünü gör’ deriz. Gençliğe ne diyeceğiz? Yine ‘Kafanı kaldır’ dememiz lazım, ama sen kafayı bastırıyorsun!”
TSYD 2011 seminerinde ‘üç yapraklı yonca’; Denizli, Terim ve Güneş konuşmacıydı. O günden onun şu sözü kaldı: “Futbolu eskiden açlar oynar toklar seyrederdi, şimdi toklar oynuyor açlar seyrediyor.”

Haberin Devamı

ÇOCUK GİBİ ŞAŞKINCA SEVİNİR

SEViNÇTE Fatih Terim’in yüzü bir hırs haritasına döner. Mustafa Denizli’de coşkulu bir denge, Aykut Kocaman da ise, diplomatiktir sevinç. Şenol Güneş’in sevinci şaşkın ve çocuksudur. Tanıl Bora, şöyle betimler: “Çocuksu bir neşeyle zıplarken, sahaya dalmış taraftar gibi oyuncularına koşarken görebilirsiniz.” Sevinci senkronize değildir ve aniden kesilip sahaya taktik verme telaşına dönüşür.

 

ÖZYAZICI SÜMER'İN ORTASIYIM

TRABZON’un tüm şampiyonluklarında alınteri var. Artık beklenti yeni Ahmet Suat Özyazıcı veya Özkan Sümer olması. Özyazıcı alaylı, Sümer ise, futbolun ilmine de kafa yorar. Güneş? “Özyazıcı ile Sümer’in tarzının ortasını almaya çalıştım.” ‘Kaybetmek’ onun tabiri değildir: “2. olsam başarısız mı olacaktım?” 96 Aykut Kocaman empatisi!

 

'ENDİŞELİ MODERN'

KULÜBEDE endişeli görünür, ama bu görüntü yanıltıcıdır. Yine Tanıl Bora’ın yakıştırması: “Endişe, Farsçada sadece kaygılanmak değil, düşünmek demek aynı zamanda. Güneş’in yüzünde düşünce şimşekleri kaygı bulutlarının arasından çıkıyor.”

 

LOKANTADA BESLENDİ

DOKTOR Nizamettin Algan, Trabzonspor’daki ilk yıllarında tabir caizse, çiroz olan Güneş’i nasıl güçlendirdiklerini şöyle anlatır: ”Zayıf ve çelimsiz, daha bir çocuk olan Şenol, dönemin ünlü Çınaraltı Lokantası’nda beslenme kampına alınmıştır.”

 

2002 MADALYASI YOK

MARTIN Eden, yazarlığı kabul görüp para kazanınca, ev sahibinden çamaşırhanedeki eski arkadaşına kadar kazandığı ödülü (parayı) paylaşır. Mehmet Kulaksızoğlu da şunu söylüyor: “Güneş, madalya verilmeyen malzemeciye madalyasını verdi. Yani Güneş’in evinde, Dünya Kupası üçüncülük madalyası yok.”

 

SAHAYA HELİKOPTERLE İNDİ
FENERBAHÇE Stadı’nda 1 Ağustos 1987’deki Beşiktaş-Trabzonspor maçıyla jübile yaptı. Bir sezon önce Fatih Terim’in yaptığı gibi o stada helikopterle indi. (Meğer modaya uyarmış!) Tribünlerin ‘Unutamam seni’ şarkısıyla omuzlara alındı ve yine helikoptere binip gitti...

 

 

Yazarın Tüm Yazıları