Futbolun katili ulu Piero!

1998 Dünya Kupası’ndaki Brezilya-Norveç maçının sonunda neler olduğunu hatırlayalım.

Haberin Devamı

Hakemin verdiği penaltıyla Norveçliler maçı kazandı. Gözlemciler, görüntülerin tekrarını veren on yedi kameradan da güç alarak ağız birliği yapıp kararı eleştiriyorlar ve hakemi yerden yere vuruyorlardı. Ta ki birkaç gün sonra, maç günü statta bulunan bağımsız bir kameraman hakemin penaltı verdiği pozisyona dair yepyeni bir görüntü yakalayıp hakemi aklayana kadar...”
Bu alıntıyı Mathias Roux’un ‘Socrates Yeşil Sahalarda’ kitabından yaptım. “Sahada olan sahada kalır” sözü, artık futbolda geçerli değil. Aksine günümüzde, ‘sahada olmayan’ şeyler bile televizyon aracılığıyla üretilip bize ‘hakikat’ diye sunuluyor. Bu, ‘hakikat’ değil de, esasen kişi veya kurumun algısına göre oluşturulan bir ‘doğru’dur. Son Beşiktaş-Fenerbahçe derbisindeki ‘Volkan Şen’in topu çizgiyi geçti mi, geçmedi mi’ tartışması da ‘doğru’, ‘hakikat’ ve ‘algı’ mevzusuna güzel bir örnek.

Haberin Devamı


DOĞRU, HAKİKAT Mİ


98 Dünya Kupası’ndaki örnekte de görüldüğü üzere 17 kamera bile bize ‘hakikat’i değil, ‘doğru’yu veriyor. Ama işte sonunda 18. kamera çıkıp, bambaşka bir ‘doğru’yu gösteriyor. Pozisyonu yorumlayan Fenerbahçelilerin yüzde 99’u ‘top çizgiyi geçmedi’ derken, aksi oranda da Beşiktaşlılar ‘top çizgiyi geçti’ dedi. Şaşırtıcı değil. Çünkü her iki taraf da kendi ‘çıkar penceresi’nden oluşturduğu ‘algı’yla pozisyona bakıyor. Kameralara göre her iki taraf da haklı veya haksız çıkabilir. Ama herkese tavsiye edilmeli ki ‘perspektif’i ortadan kaldıran kamera görüntülerine çok fazla güvenmeyin. En azından bunun ‘hakikat’ olduğu konusunda fazla ısrarlı olmayın.
“Ofsayt mı, değil mi?” Bu da televizyonun oyuna ayağını uzattığından beri başat bir tartışma konusudur. Yorumcular saatlerce ‘oynat/durdur/oynat’ diyerek, bir sonuca vararken sonunda imdada ‘ulu Piero’ yetişir ve sonuç açıklanır: Gol 10 santim ofsaytmış! Yani eliniz kadar bir uzunluk. Eyy hakem!, sen nasıl kaçırırsın 10 santimlik ofsaytı? Koskoca ‘1 saniyelik’ zamanın var üstelik(!)


MAHALLEYE DÖNÜŞ


Futbolun katili Türk hakemleri midir, yoksa onların bir saniyede verdikleri kararları, teknolojinin bile subjektif olduğu ispatlanmış görüntülerine göre yargılayıp taraftarları manipüle edenler midir? Endüstriyel futbol oyunu yavaştan, mahalle arasındaki -hoş o da kalmadı ya-, futbol ahlakına dönse iyi olur. FIFA ve UEFA’daki skandallar da sizce bunu zorunlu kılmıyor mu
artık?

Haberin Devamı

DEMİRÖREN BAŞKAN BEŞİKTAŞ ŞAMPİYON!


F.BAHÇE Basın Sözcüsü Mahmut Uslu, derbi bitiminde “Halis Özkahya, Yıldırım Demirören’in hâlâ Beşiktaş başkanı olduğunu sanıyor” dedi. Evet, Özkahya kötü maç yönetmiştir. Hakem yorumcularına göre, Ersan’ı atmalıydı, Şener’in Gomez’i düşürmesine penaltı vermeliydi, Gomez’in golünden önce penaltı vermeliydi, kenarda kuralları çiğneyerek ısınan Van Persie’ye sarı kart vermeliydi. Liste uzatılabilir ve sonunda adını koymamız gerekir: Özkahya art niyetli mi, yoksa Demirören’in etkisiyle Beşiktaş lehine mi maç yönetti? İkinci şıksa derhal hukuk yoluna başvurulmalıdır.
Lakin şunu hatırlayalım: 2012’den beri futbolun patronu olan Demirören döneminde Beşiktaş, bir tek kupa dahi kazanamamıştır. Geçen üç sezonda da ligi 3. bitirmiş, Türkiye Kupası’ndan da çeyrek final bile göremeden elenmiştir. Beşiktaş, en son 2009’da şampiyon oldu. Hani Beşiktaş’ı, Süleyman Seba Sezonu’nda şampiyon yapacaklardı?
Elbette hakemler baskı altında. Nasıl bir baskı? Sürekli mağdur olduğunu söyleyen büyüklerin ‘Rabbena, hep bana’ tavrının...

Yazarın Tüm Yazıları