Şehit Halil’in cenazesindeki kepçe

HALİL Şıltak, Şanlıurfa’nın Hilvan ilçesine bağlı 170 nüfuslu Ağveren köyündendir.

Haberin Devamı

27 yaşındadır Halil Şıltak. 2012’de girdiği TSK’da Piyade Uzman Çavuş olmuştur.

 

Evlidir Halil Şıltak ve 9 aylık bir kızı vardır. Kızının adı Işıl’dır.

 

Bayramda izin kullanıp köyünü ziyaret edecektir Halil Şıltak. Ha bugün, ha yarın...

 

1 Eylül Dünya Barış Günü’nde şehit düşmüştür Halil Şıltak.

 

Ajanslar şehadet haberini şöyle duyurmuştur:

 

“PKK’ya yönelik Siirt’in Pervari ilçesine bağlı Doğan köyü kırsalında başlatılan operasyonda güvenlik güçleri ile bir grup terörist arasında çatışma yaşandı. Teröristlerin açtığı ilk ateş sonucu 1 asker şehit oldu, 1 asker yaralandı. Piyade Uzman Çavuş Halil Şıltak’ın şehadet haberi babası uzun süre önce vefat ettiği için annesi Esmer Şıltak ve akrabalarına Hilvan Kaymakamı Ahmet Özay, Belediye Başkanı Aslan Ali Bayık, askeri yetkililer ve İlçe Müftüsü Mahmut Şahin tarafından verildi...”

 

Haberin Devamı

RİYA DOLU NUTUKLAR

 

Kara, kapkara bir yağmur gibi durmaksızın iniyor şehit haberleri.

 

Klişe haberler... 30 yıldır değişmemiş hamasete kuvvet cami avlusu, kışla önü konuşmaları... Siyasi hesaplar üzerinden yapılan, buram buram riya kokan ve toplumun “hislerine tercüman” olduğu zannedilen nutuklar...

 

Biz Halil Şıltak’a dönelim yine...

 

Nasıl yaşadı bilmiyoruz ama nasıl öldüğünü ve daha acısı nasıl toprağa verildiğini biliyoruz; oraya da geleceğiz...

 

Halil’in ismi yerine binlerce başka şehidin adını koyarak okunmasına alıştığımız haberlerdeki gibi yaşanmış büyük acı köyünde:

 

“Halil Şıltak’ın şehadet haberi gelince annesi Esmer Şıltak, eşi Emine Şıltak ve yakınları gözyaşlarına boğulmuş, fenalaşmış, sağlık görevlileri müdahale etmiş.

 

Haberin Devamı

Halil Şıltak’ın sokağına ve evine bayraklar asılmış. Yetkililer yakınlarını teselli etmeye çalışmış...”

 

Cenaze töreninde bürokrasi bütün kademeleriyle temsil edilmiş.

 

Vali, tugay komutanı, kaymakam, emniyet müdürü, belediye başkanı, iktidar ve ana muhalefet partisine mensup milletvekilleri...

 

Katılamayan tek kişi, fenalaştığı için hastaneye kaldırılan eşi Emine olmuş köydeki cenaze törenine.

 

Annesi Esmer ağıt yakmış Kürtçe: “Senin yerine ben öleydim yavrum. 7 aydır kızını görmedin, daha sana baba diyemedi, bayramda gelecektin ama gelemedin, ben nasıl dayanabilirim bu acıya, seni bu halde mi görecektim...”

 

Vali konuşmuş: “Bize düşen kaybettiklerimizin arkasından üzülmekle beraber, onları rahmetle yâd etmektir. Ailelerinin duyacağı bu gururu onlarla birlikte yaşamaktır, çünkü onların ismi artık ölümsüz hale geliyor, kıyamete kadar...”

 

Haberin Devamı

Daha sonra Halil Şıltak’ın tabutu omuzlara alınmış, tekbirler eşliğinde köy mezarlığına getirilmiş.

 

BÜROKRASİYİ GÜNEŞ ÇARPMAZ

 

Peki daha sonra ne olmuş dersin kıymetli okur?

 

Eğer fotoğrafı görmesem inanmakta güçlük çekerdim, “Bu kadarını yapmış olamazlar” derdim...

 

Sözcü’de Saygı Öztürk yazmış olayların nasıl geliştiğini.

 

Okuyalım lütfen:

 

“Cenaze töreni için gelen bürokratların güneş altında fazla kalmasını önlemek için din görevlisinin mezara toprağı iş makinesiyle döktürmesi tepki yarattı...
Şehidi son görevini yerine getirmek için mezarlığa gelenler, birkaç kürek de olsa toprak atmak için beklerken, az ileride mezar yeri kazmak için getirilen kepçeyi gördü. İmam, ‘Hava sıcak, misafirleri bekletmeyelim. Kepçe gelsin’ dedi. Şehidin mezarına toprak atmak için bekleyenler bir kenara çekilmek zorunda kaldı. Birkaç dakika içinde kepçe şehidin mezarının toprağını doldurdu...”

 

Haberin Devamı

İnsan kepçeyle gömülür mü? Şehit kepçeyle gömülür mü?

 

Yuh olsun be size!

 

Ne diyeceğiz şimdi?

 

“Halil şehit oldu, vatan kurtulmasa da bürokratlarımız güneş çarpmasından kurtuldu” mu diyeceğiz?

 

ADINI BİLE YAZAMADIK

 

Bu yazıyı yazana kadar Halil’in soyadını doğrulatmak için ne kadar uğraştığımı anlatsam ayrıca gözyaşı dökersiniz.

 

Kimi yerde Sıltak, kimi yerde Şıltak, kimi yerde Şiltak diye geçiyor.

 

Bürokratı, iktidarı, muhalefeti bir kenara bırakın; ben, sen, o, biz, siz, onlar gölgeden çıkmadıkça, bu kayıpların normal olmadığını, başka bir yol bulunması gerektiğini haykırmadıkça bir şey değişmeyecek.

 

30 küsur yıldır değişmedi, 30 küsur yıl daha değişmeyecek bu gidişle.

 

Haberin Devamı

Halil Şıltak, özür dileriz kardeşim...

Yazarın Tüm Yazıları