Lato kaybolan bizi anlatırken

ADINI “National Geoglathif” koymuş yeni kitabın, daha doğru ifadeyle yeni “albüm”ün Latif Demirci.

Haberin Devamı

Bir dakika!..
Arkadaşımdan adıyla soyadıyla bahsetmek saçma; bundan sonra Lato diyeceğim.
Oh...

Lato kaybolan bizi anlatırken

Lato’nun insanın doğayla, hayvanlarla ilişkisine odaklanan çizgilerinden oluşan National Geoglathif’i geçtiğimiz birkaç gün içinde defalarca baştan sona taradım.
Lato’yu özgün, ünik kılan ne kadar özelliği varsa hepsini yansıtan bir albüm.
İnce zekâsı, keskin gözlem gücü, zaman içinde sadeleştikçe güç kazanarak görkemli hale gelen çizgisi ve belki de en önemlisi derin duygusallığını görüyoruz elbette 200 küsur çizimde.
Lato “insan/çevre” hattında durum tespiti yapmakla kalmıyor.
Yıpranan, kaybolan bir “memleket insanı” kimliğinin hasar tespitini de ortaya koyuyor.


*

Haberin Devamı


Musalla taşında yatan fok için saf tutan cemaat...
Yüzme havuzunun kenarında, kafası kopmuş kuzu heykelinin önünde gözyaşı döken modern kadın...
Köy evinin çardak altında paket servisle gelen pizza kutusuna yumulmuş dede ve nine...
Duvara asılı panda ailesi desenli halı önünde şekerleme yapan hacı amca...
“HD kalite belgeli” güneş altında cep telefonlarına, tabletlerine, dizüstü bilgisayarlarına gömülmüş plaj ahalisi...
Evi talan etmiş hırsızın ardından “Bir daha çal Sam” diye seslenen papağan...
Klişenin aksine “otomobillerin tıkadığı yolda” kalan inek sürüsü...


*


Lato insafsız bir şekilde ve hızla değişen insan-hayvan-doğa dengesine kimi zaman istemeden kıkırdayacağınız, kimi zaman burnunuzun direğini sızlatacak bir manifestoyla dikkat çekiyor.
Arkadaşımı yetenekli ellerinden sıkarak tebrik eder, albümü imzalatmak için Çarşı’da ‘rakı-balık’a çağırırım bu vesileyle.

(Latif Demirci, National Geoglathif, İletişim
Yayınları, 2014)

Mehmet’in caz hali


Lato kaybolan bizi anlatırken

MEHMET Uluğ’u, yakınlarının çağırdığı ismiyle Memo’yu kaybedeli bir yıl oluyor.
Mehmet Uluğ Türkiye’ye kaliteli müzik köprüsü kuran öncü ve ileri görüşlü bir kültür adamı, altın kalpli bir dosttu.
Pozitif diyeyim, Babylon diyeyim siz anlayın.
Kardeşi Ahmet Uluğ ve yakın arkadaşı Cem Yegül'ü kurup büyüttükleri sadece bir canlı müzik mekânı veya bir organizasyon şirketi değildi.
Kendi adıma 1990’da İstiklal Caddesi’nde bir kamyon kasasında çalan Sun Ra’nın arkasında başlayan ve çeyrek asırdır süren uzun yürüyüşten bahsedebilirim mesela.
Anılarımıza ve hayat hikâyemize nakşolmuş binlerce müzikal anda dokunuşu vardır Mehmet Uluğ’un.
Salı akşamı, 23 yıl boyunca direktörlüğünü üstlendiği Akbank Caz Feztivali kapsamında düzenlenecek “Mehmet Uluğ Anma Gecesi”nde buluşacağız.
Babylon’da Aydın Esen’den Önder Focan’a, Kerem Görsev’den BaBaZula’ya pek çok kıymetli isim Memo için çalacak.
Konserin gelirinin Kaş’ta Mehmet Uluğ adına açılacak Müzik Evi için oluşturulan fona aktarılacağını da belirteyim.
Bu güzel insanı başka türlü anamazdık, olmazdı.
Böyle...

Yazarın Tüm Yazıları