Aylan’dan önce Aylan’dan sonra

Haberin Devamı

AVRUPA Basketbol Şampiyonası’nda 12 Dev Adam’ı karınca kararınca desteklemek için Berlin’deyiz.
Tahmin edileceği üzere basketbol şu anda Almanya’nın bir numaralı gündem maddesi değil, açıkçası olmasın da!
Almanya, sınırlarına doğru yürüyen binlerce, on binlerce, yüz binlerce göçmene odaklanmış durumda.
Aylan Kurdi’nin kıyıya vuran minicik bedeninin insanlığın sahtekâr suratına indirdiği tokadın izini kapatmak için, Almanya kendi payına düşeni kapılarını açarak yerine getirdiğini, getireceğini düşünüyor.
Geçen hafta veya daha doğru bir tarihlemeyle minik Aylan ölmeden önce bir haber kanalında Macaristan’dan Almanya’ya yürümeye çalışan göçmenlerin attıkları şu slogana denk gelmiştim “Almanya’ya ihtiyacımız var!”
“We need Germany!” diye bağırarak yürümeye çalışan göçmenlere “Ah yazık ya!” diye bakılmadığı günlerdi...
Henüz vicdanı kaidesinden sarsılmamıştı Almanya’nın ve elbette diğerlerinin.
Macaristan’ın mantık kisvesi ardından açık ırkçılık yapan başbakanı Vıktor Orban’ın zihniyetinin Avrupa’nın sessiz kalarak onaylandığı günlerdi:
“Bu insanlar yasadışı konumdadır... Yakında biz Avupalılar kendi kıtamızda azınlık olacağız!..”
Peki ya şimdi?
Aylan’ın minik bedeninin vicdan sahibi kitlelerin tepkisini tetiklediği, “Merkel’i bile” neredeyse Rahibe Theresa çizgisine gelmeye zorladığı günlerde ne değişti?
Burada konuştuğum kişilere, yazılanlara çizilenlere baktığımda, kapıları açan Almanya (ve diğerlerinin) biraz da mecburiyetten oluşan bu “samimiyet krizi”nin olumlu sonuçlara da yol açacağını görmek mümkün.
Ancak bu “insaniyetin şahlanışı” görünümlü gelişmelerin Almanya’daki gerçeği yansıttığını söylemek için saf olmak da yetmez, affınıza sığınarak söylüyorum “salak” olmak gerekiyor...
Kendisi de “20 yıldır Almanya’da bir göçmen olarak” yaşayan gazeteci Fulya Canşen, dün t24.com.tr’de yayınlanan analizinde (“Ekmek uzatanlar ve benzin dökenler”) durumu mükemmel bir şekilde ortaya koyuyordu.
İçinden “ihtiyar Almanya’nın ucuz işgücü ihtiyacı” gibi tespitler de geçen yazısında Canşen “yardımseverlik ruhuna inanmak istediği” şerhini de düşerken anket sonuçlarını işaret ediyor...
Anketlere bakarsak Almanya’da her üç kişiden biri fazla mülteci alındığını düşünüyor.
Almanların yüzde 80’i mülteci başvurusu reddedilenlerin hemen sınır dışı edilmesi gerektiğini, yüzde 90’dan fazlası mültecilerin AB’ye eşit olarak dağıtılmasını, yüzde 72’si nakit yerine ayni yardımda bulunulmasını savunuyor.
Yıllardır Berlin’de yaşayan bir arkadaşım bütün bu anketleri şöyle özetledi: “Almanya işine yarayan eğitimli ve kalifiye olanları alır, diğerlerinden kurtulmaya bakar!”
Parlak ve umut verici gibi görünen “Hoş geldin ey mülteci kardeş!” havasının üstünü biraz kazıyınca ortaya çıkan manzara budur...

Yazarın Tüm Yazıları