Ara Güler ve bacağın esrarı(!)

ARA Güler’in Nezih Tavlaş tarafından yazılan biyografisini okudum geçtiğimiz iki gün içinde.

Haberin Devamı

“Foto Muhabiri” yeni bir kitap değil ama yeni baskısı bir şekilde elime geçti, Ara Güler’in her zaman iyi geleceğini düşündüm ve başlayıp bitirdim işte.

Sevdiğim tarzda bir biyografi yazımı. Yazar mümkün mertebe Ara Güler’i konuşturmuş.

Benzeri bulunamayacak “orijinal karakterler”den biri Ara Güler; kendisini yine en iyi kendisi anlatabilir zaten.

*

Ara Güler yaşadığı gibi (bir foto muhabiri gibi) kameranın arkasından bakıyor çoğunlukla kendi hayatına...

Hatıraları, tanıdığı ünlüler, dünyanın ortak hafızasına kazınmış fotoğraflarının hikâyeleri, hayat üzerine görüşlerini, çıkardığı dersleri, zamanla süzdüğü bilgeliği dinlemek büyük bir zevk.

Haberin Devamı

Biraz “hınzır” bir okur olarak aşklarını, kavgalarını anlattığı bölümleri, “işlerin şahsileştiği” bölümleri ayrıca sevdim.

Ama kitabın asıl başarısı elbette Ara Güler’i konuşturmak.

*

Bütün doğallığıyla verdiği cevapları okurken sesini, jest ve mimiklerini gözünüzün önüne getirebiliyorsunuz.

“Tatlılık derecesindeki huysuzluğu”, keskin zekâsı ve elbette muhteşem “kara mizah” yeteneği öne çıkıyor.

Bu kara mizah yeteneği büyük dramlarda, stresli, ölüme yakın anlarda bile direnme ve devam etme gücünü vermiş belki de Ara Güler’e zaten.

Savaşlardan, haber uğruna yatılan akıl hastanesinden, hatta ailevi dramlardan bile bir şekilde mizah üretebiliyor.

*

Mesela şu büyük dramı bile okurken kendinizi tutamayıp, “tövbe estağfurullah”ı tamamlayamadan kahkahayı patlatacağınız bir yere bağlıyor.

Haberin Devamı

Onun gibi aktaramam ama özetleyeyim.

Ara Güler’in dayısı Adurjan gençliğinde rekortmen bir atlet.

Yaş ilerleyince genetik olan şeker yüzünden önce bir bacağını, sonra diğerini kesmek durumunda kalıyorlar.

Ara Güler’e göre dayısı pek umursamıyor bu durumu ama büyük bir dram neticede.

İşte burada devreye Ara Güler’in o bahsettiğimiz kara mizah yeteneği giriyor...

*

İkinci bacağın kesilmesinin ardından gece telefon gelmiş; dayısının karısı fenalaşmış.

Kadıncağız nasıl fenalaşmasın, kocasının bacağını naylona sarıp vermişler!

Bu durum karşısında ve büyük ihtimal baygın kadının başucunda şöyle der Ara Güler:

“Ne olacak bu bacak? Adamı gömemezsin sağdır, bacağı gömmek lazım...”

*

Haberin Devamı

Bu noktadan sonra tek bir kesik bacağın gömülebilmesi için bürokrasiyle girdiği mücadeleyi bir Aziz Nesin klasiği tadında anlatıyor Ara Bey.

İmzalar, kâğıtlar, mühürler...

İmzalar, kaşeler, paraflar...

Sonunda bacak gömülüyor.

Peki sonra? Şimdiki durum ne?

Yine Ara Güler anlatsın:

“Şimdi dayımın birinci bacağı Zeytinburnu’ndaki Balıklı Ermeni Mezarlığı’ndadır; ikincisi ise Şişli Ermeni Mezarlığı’nda. Dünyanın sonu geldiğinde herkes dirilecek ya, koşmak istese koşamaz...”

(Foto Muhabiri: Ara Güler’in Hayat Hikâyesi, Nezih Tavlaş, Yapı Kredi Yayınları, 2015)

Yazarın Tüm Yazıları