Okul açılışları bilgi, hikmet

Geçtiğimiz hafta Ankara’da önemli bir tören vardı.

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımlarıyla, son yıllarda yapımı tamamlanan eğitim tesislerinin açılışı gerçekleşti.
Tören, Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip Lisesi’nde yapıldı.
Törene, ünlü yazar ve düşünce adamı Nuri Pakdil’in yanı sıra Bakanlar, bürokratlar, öğrenci ve öğretmenlerle vatandaşlar katıldı.

* * *

Son yıllarda yapılan okulların mimari özellikleri, aydınlık, ferah yapısı bir yana, tamamı en hızlı ve en güvenli şekilde sunuluyor öğrencilerin hizmetine.
Sınıf başına düşen öğrenci sayısı sürekli azalıyor. Okullar çocuklarımızın evlerine yakınlaşıyor.
Eğitimde birikmiş altyapı sorunları hızlı bir şekilde giderilmeye çalışılıyor.
Okumak, kolaylaşıyor.

* * *

Doksanlı yıllarda lise müdürüydüm.
Müdürü olduğum okula yoğun talep vardı.
Çocuğun oturabileceği bir tek kişilik yer varsa alıyorduk.
Yetmiş kişi oluyordu bir sınıfta. Bazen bir sırada dört öğrenci oturmak zorunda kalıyordu.
Okumak, kâbus gibiydi.
Şimdi böyle okul da sınıf da yok.
Özellikle Ankara, son yılların en çok eğitim yatırımı yapılan kentlerinden birisi.

* * *

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediği gibi:
Sadece bilgi yetmiyor, bunun yanında hikmete de ihtiyacımız var.
Aslında, eğitimin özetidir bu cümle.
Ne yazık ki, eğitimde standart bilgiyi esas alan bir bakış açımız var.
Bilgiyi verme yöntemimiz bile sağlıklı değil.
Bütün çocukları her bakımdan eşit görüyor; bütün çocukların hangi ayın hangi haftasında hangi bilgiyi öğrenmeleri gerektiğini önceden planlıyoruz.
Çabuk öğreneni iyi öğrenci, çabuk öğreteni de iyi öğretmen sanıyoruz.
Velileri de buna şartlandırıyoruz.
Her öğrencinin öğrenme kapasitesinin, hızının; ilgi alanının, içinde bulunduğu aile ve çevre ikliminin, ihtiyacının bir karşılığı olmuyor bizim sistemimizde.

* * *

Çocuklara hızlı öğrenmeyi, hızlı test çözmeyi, hızlı bilgisayar kullanmayı, hızlı büyümeyi ve hızlı yaşamayı öğretiyoruz. Oysa onlara sakin, dingin ve algıları açık bir şekilde, “hikmetle” çevrelerine bakmayı ve algılamayı kavratmalıyız.
“Hikmet” kavramının eğitim sistemimizde yer alması, çocuklarımızın, öğretmenlerimizin bu kavramla tanışması bile, bizi toplum olarak özgün bir yapıya kavuşturacaktır. Dünya ailesi içinde farklı bir toplum oluşturmanın temeli, “hikmet” kavramının peşinden gitmek olacaktır.
Hikmet, bilgeliktir.
Hikmet, eşyanın, doğanın, varlığımızın amacı üzerinde kafa yormaktır.
Hikmet, gizli sebeplerdir, bunların kapısını aralamaktır. Bunun için çaba sarf etmektir.
Hikmet, toplum olarak en çok ihtiyacımız olan şey, düşünmektir.

* * *

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın toplu açılış töreninde yaptığı konuşma üzerinde konuşuldu, tartışıldı.
Elbette önemli başlıklar vardı bu konuşmada.
Ama eğitimciler için vizyon olabilecek, ulaşılması gereken büyük hedef olarak görülmesi gereken cümle, “Sadece bilgi yetmiyor. Bunun yanında hikmete de ihtiyacımız var” cümlesidir.

GÜNÜN SÖZÜ

Sayın insan! Lütfen bir dakika düşünmez misiniz?

Nuri PAKDİL

İMAM-HATİPLİYİ ANLAMAK

Yıllar önce Kahramanmaraş’ta imam-hatip lisesine kaydoldum. Ana binadaki sınıflar dolmuştu, zaten sınıf sayısı fazla da değildi.
Okulun bitişiğine iliştirilmiş “derme çatma baraka” sınıflarda okuduk.
Sobalıydı ve tütüyordu.
Kendimizi dışlanmış, istenmeyen, “Ne hâliniz varsa görün.” denilen varlıklar olarak hissediyorduk.
*
• Bir toplulukta otururken, “Hangi liseyi bitirdiniz?” sorusuna muhatap olmak ürkütücüydü.
• Bir göreve getirilirken, “O adam imam-hatipliymiş yahu” denerek, bitme aşamasındaki bir işlemin, bir daha asla gerçekleşmemek üzere rafa kaldırıldığını yaşamadan bilemez, inanamazsınız.
• Sokakta, caddede, hayatın her aşamasında yabancı bir kişi gibi, gizli gizli yaşamak duygusunu yaşayanlar bilirler.
• Toplumda yaklaşılmaz, arkadaşlık, dostluk kurulmaz, yüzüne bile bakılmaz duygusuyla doldurulmuş bir kişinin; çevre edinmek, dost kazanmak, ayakta kalmak için nasıl bir emek ve çaba harcaması gerektiğini, yaşayanlardan başka kim anlayabilir?
• Hayat zor. Bunun üstüne normalin dışında, olağanüstü bir zorluk daha bindirilmiş bir insanın yaşadığı travmayı, yaşayandan başka kim anlayabilir?
“Yeter artık, mağduriyetleriniz bitti işte, daha ne uzatıp duruyorsunuz?” diyorlar.
Ruhumuza öyle ağır bir yük vuruldu ki, ölünceye kadar, hafiflese de bu yük yerinde kalır.
En iyisi, gelecek kuşaklara da taşımamak bu yükü!

Yazarın Tüm Yazıları