Nerelisin hemşerim

Bizde insanların adından, kişiliğinden önce gelen şeyler vardır.

Haberin Devamı

Nereli olduğu örneğin.
Ya da mesleği, ne iş yaptığı, ne kadar kazandığı, kaç çocuğunun olduğu, bunların durumları hep merak konusudur.
Bazıları daha da ileri götürebilir bu işi.
Babası, dedesi, ninesi, soyu, sopu…
Ama adı lazım değildir; ya hiç sorulmaz, söylenmez ya da söylenir ama unutulur çabucak.
*
Aslında, yaşanmış ne çok hikâye var ve bunların tamamı dağlar gibi birikmiş olarak duruyor insanların içlerinde.
Çoğumuz, hayat hikâyelerimizi başkalarına anlatmakta bir sakınca görmeyiz. Hatta bu konuda son derece cesur olduğumuz bile söylenebilir.
Birilerini konuşturmak, deşelemek, tanımak, iletişim kurmak, yumuşatmak istiyorsak şayet, kendisine hayatına ilişkin sorular sorarız. Açıldığını, dilinin bağının çözüldüğünü görürüz.
Nedense adı lazım değildir, önemli de değildir karşımızdakinin.
“Nerelisin hemşerim?” sorusu kilittir bizde.
İnsanların sırlarla, olağanüstülüklerle dolu hayatının kilididir bu soru.
*
Bundan sonrası kolaydır.
Dinleyecek vaktiniz, “mecaliniz”, isteğiniz varsa, alacağınız, yararlanacağınız çok şey bulunabilir her insanda.
*
Başımızdan geçmiştir.
“Nerelisin hemşerim?” sorusuyla uzun bir sohbetin fitili ateşlenmiştir.
Karşılıklı hoş bir izlenim de kalmıştır belki.
Ama adlar sorulmamış ya da söylenmemiştir.
*
“Hayatım roman olur.” daha en başta söylenir.
Söze dökmeyenler de böyle olduğuna inanır.
İşin aslına bakılırsa, doğrudur da.
Her insanın hayatından roman çıkabilir.
Acılarla, aldatılmışlıklarla, rastlantılarla, başarılarla, maceralarla, hayal kırıklıklarıyla dolu romanlar.
Ve nereli olduğunun hiçbir önemi yoktur.
Ne iş yaptığı, nasıl bir hayat seçtiği de önemli değildir.
Adımızdır önemli olan.
Ve yaşayarak içimizde biriktirdiklerimiz.

Haberin Devamı

EĞİTİM SEVGİDİR

Belki de dünyanın en zor işidir eğitim.
Karmaşık, çetrefil, gizemli bir yolculuk sanki.
Eğitimi etkileyen birçok faktör vardır.
İnternet, televizyon, aile, çevre, komşular, çocuklar, sokaklar; haberler, diziler; kalıtımsal özellikler, hayaller, çocuğun kulağına fısıldananlar, iç dünyasını her gün başka bir aleme sürükleyen bir yığın şey…
Buralardan gelebilecek olumsuzlukları gidermek, çocuğu bunlardan korumak için yoğun çaba harcayan kişiler var elbette; eğitimciler.
*
• Eğitimcilik başı sonu belli, tanımlanabilir, sınırları belirlenebilir bir meslek değildir.
• Yolu, yöntemi, biçimi de bir kalıba sığmaz eğitimin.
• Her çocuk için ayrı bir yöntem, ayrı bir üslup, ayrı bir tutum gerekebilir.
• Eğitim, çocuğun iç dünyasına eğilmeyi, tanımayı; bunun için de yoğun emek ve çaba harcamayı zorunlu kılar.
• Her çocuk emeği hak eder.
• Sanatkârlık, şairlik, ruh onarımcılığı, derin sevgi ustalığı gerektirir eğitim.
• Katlanmak, sürekli katlanmak, bunu da “yük” olarak görmemektir.
Yani sevgidir.
Gönül işidir.
*
Ve sevgiyle yapılan her şey, bir şekilde size geri döner.

Yazarın Tüm Yazıları