Turist İzzet’in maceraları Sezon 2 Bölüm 1: Los Angeles

The Village of Our Lady, the Queen of the Angels of the River of Porziuncola şehrini bilir misiniz?

Haberin Devamı

The Village of Our Lady, the Queen of the Angels of the River of Porziuncola şehrini bilir misiniz?
“İzzet yine kafandan bir şeyler uydurup durma” dediğinizi duyar gibiyim.
Peki soruyu “Los Angeles’ı bilir misiniz?” diye değiştirirsem, ne cevap verirsiniz?
Efendim yukarıdaki “tekerleme” gibi isim, nam-ı diğer Melekler Şehri’ne, 1781’de bölgeye yerleşen İspanyollar tarafından konulmuş.
1821 yılında İspanya’dan ayrılıp Meksika’nın bir parçası haline gelen şehir, Amerika’nın tüm California’yı satın alması sonucunda Los Angeles olarak anılmaya başlanmış.
Niye mi anlatıyorum tüm bunları?
Çünkü üzerinize afiyet, geçtiğimiz haftalarda bir vesileyle bu meşhur şehre yolum düştü. Fakat nedense gezip gördüklerimi yazmak bir türlü kısmet olmadı.
Kendi kendimi gaza getirip, sonunda Los Angeles’ı anlatmak üzere bilgisayarın başına oturdum. İsmi lazım değil, bazı havayolları kadar olmasa da buyrun size rötarlı LA izlenimlerim:

Haberin Devamı

Turist İzzet’in maceraları  Sezon 2 Bölüm 1: Los Angeles

VENICE BEACH’TE SÖRF YAPMAYANA YÜZMEK YASAK

Bir- Turist tuzağı da olsa Venice Beach’e uğramadan edemedim. Plaj falan dediklerine bakmayın, o seyahat dergilerinde yazılanlarla uzaktan yakından alakası yok. Çünkü yüzmeye izin yok!
Yanlış duymadınız, sörf yapmadığınız takdirde okyanusta kulaç atmanız imkansız. Es kaza biraz açılırsanız “Duydunuz zilin sesini yarışma başladı” misali bir düdük “çığlığıyla” irkiliyorsunuz ve cankurtaranlar tarafından kıyıya “davet” ediliyorsunuz. Üstelik Pamela Anderson’a hiç benzemeyen bir sahil güvenlik tarafından...
Tabii rahmetli babaannemin “Okyanus suyu nazara iyi gelir” lafını hatırlayınca, yasak masak dinlemeden, kıyının orta yerine bağdaş kurup, dalgaların üzerine vurmasını bekleyen kekolar misali “ıslanmakla” yetindim. Yüzmek için ideal olmasa da, Instagram’da fotoğraf paylaşmak için şahane bir seçim Venice Beach. Kaykaycılar, body builder’lar, incik, boncuk ve hatta ‘hayal” satan vatandaşlar gırla!

NEDEN BİR TEK MUHAMMED ALİ’NİN YILDIZI DUVARDA

İki- Los Angeles’a kadar gidip Grauman’s Chinese Theater’a uğramamak olmazdı. Pek çok şöhretin el ve ayak izlerine bön bön baktıktan sonra başladım o caddede volta atmaya.
Hollywood Walk of Fame’de ünlülerin adlarının yazılı olduğu altın yıldızların üzerine basa basa yürürken 2500 yıldızdan sadece bir tanesinin yerde değil, Kodak Tiyatrosu’nun duvarında asılı olduğunu fark ettim. Üstelik o yıldızın üzerinde Muhammad Ali yazdığını görünce merakım daha da arttı.
Meğer efsane boksör, “Peygamberim Hz. Muhammed’in adını ayaklar altına koydurmam” diye diretince, adı duvara asılan tek yıldız olarak tarihe geçmiş.

Haberin Devamı

Turist İzzet’in maceraları  Sezon 2 Bölüm 1: Los Angeles

ARNAVUT KALDIRIMLARINA 200 MİLYON DOLAR DÖKMÜŞLER

Üç- Herkes, Pretty Woman filmindeki Julia Roberts misali Rodeo Drive’da alışveriş yapmayı hayal etse de, bunu gerçekleştirebilmek için cukkanızın çok sağlam olması lazım. Düşünün, dünyanın en pahalı markalarının sıralandığı bu caddenin sadece inşaatı için bile 200 milyon dolar harcanmış.
Bildiğimiz Arnavut kaldırımlarının “süslenmiş” haline bunca para dökmüş herifler! Tabii yine de iki tur atmadan edemedim bu “elit” taşlar üzerinde. Fakat ne Julia Roberts’ı gördüm, ne de alışveriş yapacak kadar gözümü karartabildim.

ARTİN’İN iPHONE’UNDAN SARI GELİN’İ DİNLEDİK

Dört- Neredeyse çağırdığım her Uber’in şoförü Ermeni’ydi. İçlerinden bir tanesiyle üç kere üst üste denk gelince başladık muhabbete. Efendim, Artin yıllar önce bir arabanın bagajına saklanıp kaçak olarak Meksika sınırını geçip Amerika’ya yerleşmiş. Daha önceyse Rusya’da yaşıyormuş.
“Niye geldin peki?” diye sorduğumda “Buradaki üç Ermeni’den ikisi niye geldiyse o sebepten! Akrabalarımdan biri ‘Gel’ diye mektup yazınca hiç düşünmeden yola düştüm. Zaten 1990’dan beri Ermenistan dışında bizimkilerin dünyada en yoğun olduğu bölge burası” dedi. “Aman dikkat Los Angeles’ta her tanıştığınız Ermeni, Türk olduğunuzu duyunca size benim kadar sıcak davranmaz” diye de uyardı Artin. Kendi karısı dahil oradakilerin pek çoğu, atalarından miras kalan Türk düşmanlığını kalplerinde taşıyormuş. Sırf bu yüzden Artin çok sevdiği Türk mezelerini karısından gizli gizli yiyor ve bazen de yenge hanım uyuduktan sonra evde kulaklığını takıp Türkçe müzik dinliyormuş.
“Biz anneannemizden İstanbul’un güzelliğini dinleyerek büyüdük. Amerikan pasaportum var ama yine de Ermeni olduğum anlaşılır beni almazlar diye korkuyorum, yoksa tatile çok gelmek istiyorum” deyince cevabım “Saçmalama, Türkiye’de binlerce Ermeni yaşıyor. Biz kardeş gibiyiz. Sen karına da, Kim Kardashian’a hiç inanma, ilk fırsatta atla gel yanımıza” oldu. Bu cümleye uzun uzun güldükten sonra “Ah bu politikacılar” deyip başladı iPhone’undan Sarı Gelin’i çalmaya...

Haberin Devamı

BUYURUN KARŞINIZDA MEKSİKA DÖNER

Beş- Hollywood sokaklarında yürürken şatafatlı hayatlara şahit olmayı beklemeyin. O filmlerde ve dergilerde görmeye alışkın olduğunuz malikaneler Beverly Hills, Bel Air gibi bölgelerde konumlanmışlar. Hollywood daha çok bizim Aksaray’ın muadili olarak “hizmet vermekte”... Adım başı, bol bol “Ne Alırsan 1 Dolar” dükkanları var. Bunların arasına serpiştirilmiş dönercilere de rastlamanız mümkün. Yanlış duymadınız, dönerci dedim ama bu Türk değil Meksika döneri.
Meksikalılar’ın “tacos al pastor”u kesiminden pişirilişine kadar bizimkiyle birebir aynı. Bu yemek Meksika’ya göç eden Libyalılar tarafından getirilmiş ve mutfaklarının bir parçası olmuş.
“Ah ah nerede bizim dönerler” diye iç geçirirken bir baktım karşımda King Döner ve içeriden yükselen Sıla nameleri. Oh be dedim, sonunda bizi temsil eden biri dikmiş bayrağını Hollywood’a!

Haberin Devamı

Turist İzzet’in maceraları  Sezon 2 Bölüm 1: Los Angeles


5 DAKİKALIK BİR SAHNEYE 8 MİLYON DOLAR HARCAMIŞLAR

Altı- Eh tabii Universal Studios’a da uğradı bedevi İzzet. 20. Yüzyıl’ın başlarından bu yana pek çok ünlü filmin ve dizinin çekildiği stüdyolar aynı zamanda devasa bir eğlence merkezi. İzlediğimiz onlarca filmin perde arkasının “perdesini aralayan” bu “tüketim cennetinde” yapımların etinden sütünden hatta derisinden faydalanmanın yolunu bulmuş adamlar.
Sevdiğiniz bir film ya da dizi mi var? Onunla ilgili her şeyi burada satın alabiliyorsunuz. Aynı zamanda pek çok yapımın ayrıntılarını duyma şansınız da var. Mesela Tom Cruise’un başrolünde oynadığı War of the Worlds, Universal Studios’da çekilmiş. Filmdeki bir sahnede kullanılan uçağın bedeli 20 bin dolar olmasına rağmen, uçağı temin eden “kurnaz esnaf” yönetmenin Steven Spielberg olduğunu duyunca fiyatı üçe katlamış. Malzemelerin oraya getirilmesi, kurulması, patlatılması, “zıplatılması” falan derken 5-6 dakikalık bir sahne, tam tamına 8 milyon dolara mâl olmuş.
Biz de hâlâ Cem Yılmaz son filminde “yüksek teknoloji” kullandı diye sevinelim!

PAZARDA KARŞIMA KEANU REEVES ÇIKTI

Yedi- Oralara kadar gidip bir ünlü göremedim diye hayıflanıyordum ki Grand Central Market’tan aldığım sandviçin parasını ödemek için sıra beklerken, yan kasadaki kuyrukta duran donuk bakışlı bir adam gözüme ilişti. “Kimdi ulan bu? Üniversiteden mi tanıyorum acaba?” diye saçma sapan düşünceler içine girmişken jeton tak dedi, düştü. Matrix’in Keanu Reeves’i, elinde iki şişe green juice’la resmen üç metre ötemde duruyordu.
Tam bir zırdeli fan modunda “Ne yapıp edip konuşacağım bu herifle” dedim kendi kendime. Aklıma metroda yolculuk yaparken gizlice çekilmiş videosu geldi. Yerini, ayakta kalmış hanım ablaya verirken ne kadar da mütevazı ve kibardı. Zaten bu adama en büyük sempatim, kız kardeşi lösemi hastası olduğu için Matrix’ten kazandığı paranın yüzde 70’ini lösemiyle ilgili vakıflara bağışladığını öğrendiğimde başlamıştı.
O benim için adamın dibiydi... Her zamanki gibi kendi kendimi gaza getirdim ve hooop geçtim adı dağlardan eser rüzgar anlamına gelen Keanu’nun arkasına. Bir şey söyleyeceğim söyleyemiyorum. Eh İzzet ne yapar? Öküz misali, kapı çalar gibi adamın koluna iki defa hafifçe vurur.

Haberin Devamı

Turist İzzet’in maceraları  Sezon 2 Bölüm 1: Los Angeles


“Excuse me” desem ölürüm sanki, gören de zanneder ki “Ne bakıyorsun lan?” diye kavgaya tutuşacağım adamla.
Neyse ailemizin Hollywood yıldızı Keanu, yüzünde bir şok ifadesiyle bana dönünce, binbir özürden sonra başladım meramımı anlatmaya. Yok efendim adım İzzet, Türkiye’denim, gazetede yazıyorum ama restorancıyım falan filan. Sanki adam çok merak ediyormuş bunları gibi anlatıyorum da anlatıyorum. Kafama elindeki şişelerden birini geçireceğini düşünüyordum ki, sağ olsun Keanu da başlayıverdi benimle muhabbete.
Lübnan doğumlu olduğu için Türkiye’yi çok sevdiğinden bahsetti. “Tanıştığımıza memnun oldum” dedi ve tam gitmeye hazırlanıyordu ki kırk yıllık dostummuş gibi “Yeni film projesi var mı?” diye patlattım soruyu.
Sağ olsun benim gibi deliyi avutmaya devam etti ve Renée Zellweger ile başrolünü paylaştığı The Whole Truth isimli gerilim filminin çekimlerinin bittiğini ve çok iyi bir iş çıktığını söyledi. “Ee daha daha nasılsın?” diye soracaktım ama baktım ipin ucu kaçıyor, bütün yüzsüzlüğümle bir de foto rica edip usul usul oradan ayrıldım.

Yazarın Tüm Yazıları