Ertuğrul Özkök’ü dinleseydim şimdi göbeğim yerine baklavalarım vardı!

Bundan takriben üç-dört yıl önce, hem gazeteciliğe hem hayata dair çok şey öğrendiğim Ertuğrul Özkök’le bir akşam sohbeti sırasında “İzzet” dedi, “Biliyor musun önümüzdeki süreçte kadın vücudu değil erkek vücudu daha öne çıkacak...”

Haberin Devamı

Pek çok kadının idolü, Ajda’nın genç kalma konusundaki en büyük rakibi ve trend avcısı Ertuğrul Bey’den böyle bir cümle duyunca hemen mevzuya balıklama daldım.
Ne yani 80’lerde Yeşilçam’da yaşanan furya tersine mi dönecekti yoksa?!
“Abi biraz açar mısın meseleyi? Kafam karıştı” deyince başladı anlatmaya...
“İzzet artık insanlar kadın vücudu görmekten sıkıldı. İnternet ve televizyon bu konuda milleti tıka basa doyurdu. Göreceksin yakında ortalık Davud Heykeli vücutlu tiplerden, bunu yayınlayan medya mecralarından, filmlerden ve dizilerden geçilmeyecek. 21. yüzyılın seks objesi kadın değil erkektir. Anlayacağın erkek gövdesi uzun yıllar sonra geri dönüyor.”

YÜKSELEN TREND GAY’LİK Mİ OLACAK?
Bütün patavatsızlığımla o hınzır soruyu sormaktan kendimi alıkoyamadım; “Ne yani yükselen trend gay’lik mi olacak?”
Cümlemi bitirmeme izin vermeden, hararetle devam etti; “Hayır bunun gay’likle falan alakası yok. Sanat insan gövdesinin yeni alanlarını iskana açıyor. Daha doğrusu, yeni bir arkeolojik serüven başlıyor.
Hele biraz Avrupa başkentlerini dolaştığında bunu çok daha somut olarak görüyorsun. Sorman gereken asıl gazetecilik sorusu şuydu; erkek gövdesini iskana açacak olan kim?”
Boş ve anlamsız gözlerle baktım. Ben pizzamdan kocaman bir dilimi mideme indirirken, o küçücük salata kâsesinden bir çatal alıp konuşmaya devam etti.
“Son birkaç yüzyılda bu durumu, erkeğin ‘öteki erkek’ten korkusu sansürlemişti. Bu saatten sonra erkekler, gövdelerine eskisine nazaran daha fazla özen gösterecek. Hedonizm, kadınların hegemonyasından çıkıp erkeğin de yaşadığı ve ifade ettiği bir duygu haline gelmeye başladı. Sözün özü Michelangelo geri dönüyor. Bil ki buna ne yasakçı erkek istibdadı ne de inkarcı kadın iktidarının gücü mani olmaya yetecek. Sanatın ve cinselliğin manifestosu önümüzdeki süreçte yeniden yazılacak.”

Ertuğrul Özkök’ü dinleseydim şimdi göbeğim yerine baklavalarım vardı

Haberin Devamı

BEYOĞLU’NDA BEYLER DAVUD HEYKELİ GİBİ YÜRÜYORDU

Dün Beyoğlu’nda, güneşin kırılmaya başladığı vakitlerde avare avare gezinirken, sağımdan solumdan geçen Davud Heykeli görünümlü, tişörtlerini çıkarmış baklavalarını sergileyerek (six pack) yürüyen beyleri görünce aklıma Ertuğrul Bey’in yıllar önce anlattıkları geldi.
Gerçekten de öngörüsü doğru çıkmıştı. Duvar panolarında, reklamlarda, Instagram’da, dizilerde ve filmlerin çoğunda erkek vücudu kadına oranla belirgin bir şekilde teşhir unsuru haline gelmeye başlamıştı.
Tüm bunları düşünürken göbeğimle göz göze gelip, “Ah ulan İzzet!” dedim. O gün Ertuğrul Bey’in söylediklerini dinleseydin, bugün dört aylık hamile göbeği yerine, six pack’lerinle arz-ı endam ediyor olacaktın buralarda...
Ufaktan istikameti Taksim Meydanı’ndaki hamburgercilere çevirdim. Yapacak bir şey yoktu. İki hamburger bir ayranı götürüp konuyu kapattım.
Çok şükür zihnimdeki pişmanlık duygusunu bastırmayı başarmıştım. Sırada Karaköy Güllüoğlu vardı...

Haberin Devamı

Törkiş dizilere dair istikşafi gözlemlerim


Büyük umutlarla AK Parti ile CHP’nin koalisyon yapmasını günlerce bekledik.
Türkiye, en fazla oy alan iki partinin kuracağı koalisyon ile yönetilecek fikrine kapıldık.
Ama olmadı...
Sandığın kararına, birileri saygı duymadı.
Nafile görüşmelerden geriye lügatımıza giren yepyeni bir kelime kaldı yadigar; ‘istikşafi’. Fakat öylesine yabancı geldi ki bu sözcük kulaklarımıza, TDK anlayalım diye bir açıklama bile yayınlamak zorunda kaldı.
Şöyleydi o açıklama:
“Bugünlerde gündeme ilişkin konularda sıkça geçen ‘istikşafi görüşmeler’ tamlamasındaki istikşaf kelimesi, ön görüşme, araştırma, tanıma görüşmesi gibi anlamlar içermektedir.”
Efendim bu kadar lügat parçalamak yeter; gelelim zurnanın zırt dediği yere!
Politikacılarımızın benimle istikşafi görüşme yapacak hali olmadığına göre, ben de oturup bizim çocuklarla yazlık diziler üzerine bir istişare yaptım. Sizinle mutabık kalacağımız bir koalisyon çıkar mı bilemem... Ama bu kasvetli ortamda, hiç olmazsa biraz olsun havamızı değiştirebilirsem ne mutlu bana...
Buyrun efendim, bana göre light yaz dizilerinin ahval ve şeraitine...

Haberin Devamı

Ertuğrul Özkök’ü dinleseydim şimdi göbeğim yerine baklavalarım vardı

ÇİLEK KOKUSU

Ekranın karşısına geçince, yoksa dizi sektörü kabzımallığa mı yöneliyor diye düşünmekten alıkoyamadım kendimi. Korkarım yapımcıların bu merakı “İncir Reçeli” ile başladı. Kiraz Mevsimi, “Çilek Kokusu” derken beyefendiler organik tarıma ne zaman dönecekler acaba?
Alınmayın ama sizin light yaz dizisinden anladığınız, bol para harcayan şişirme kaslı erkekler, parıltısı olmayan kızlar ve şahane malikaneler ise, bu memleketin gençleri kendi hayatlarını sorgular hale gelecek maazallah.
Ülkede bu kadar tezat varken, bir de kaslı kassız çelişkisi çıkarmayın başımıza!
14 yaşındaki ergenlere hitap eden hikayesi, saçma sapan kurgusu, ilkokul müsamerelerine taş çıkaran oyunculuk ve suya tirit senaryosuyla yetmedi mi Kore dizilerinden apardığınız!
Biraz da dönüp kendi bahçenize baksanız hiç de fena olmayacak...
Emeğe saygımız sonsuz, ama internet çağında kimseyi bu kadar da keklemeye kalkmayınız!

Haberin Devamı

Ertuğrul Özkök’ü dinleseydim şimdi göbeğim yerine baklavalarım vardı

GÜNEŞİN KIZLARI

Şimdi bu kadar yazlık dizi arasında, sen kalkıp bir tek Kanal D’nin dizisi için mi güzel şeyler yazıyorsun derler birileri... Ama bilen bilir, benim ne dizinin yapımcısına ne de yayınlandığı kanala eyvallahım vardır. Değil çalıştığım müesseseye, babama iltimas geçmem.
Ama “Güneş’in Kızları” hikayesi, kadrosu ve kurgusuyla, kimse kusura bakmasın beni ekran başında tutmayı başaran nadir dizilerden biri oldu.
Minareden at beni, in aşağı tut beni misali çatıdan atlayan Nazlı’nın Savaş tarafından kurtarılması gibi abartılı sahneler ya da Berk Atan’ın vasatın altındaki oyunculuğu gözüme takılmıyor değil elbette.
Ama Evrim Alasya, Meltem Gülenç, Tolga Sarıtaş ve Teoman Kumbaracıbaşı gibi oyuncuların öne çıkan performansları ve dizideki lezzet bunları perdeliyor.

Ertuğrul Özkök’ü dinleseydim şimdi göbeğim yerine baklavalarım vardı

KİRALIK AŞK

Haberin Devamı

Her ne kadar başlangıçta adından dolayı cazip gibi gelse de, kızıl saçlı, süt beyaz tenli cici bir kızın yanına yakışıklı fit bir delikanlı iliştirip senaryoyu pas geçenler izleyiciyi sükutu hayale uğratmayı başardı, alkışlar!
Yahu biz bunların ağababalarını, 70’li yıllarda Yeşilçam melodramları ve Hollywood filmlerinde izlememiş miydik?
Saçmalama arkadaş bu dizilerin reytingleri tavan yapıyor diyenler de çıkacaktır elbette... Üzgünüm ama benim parametrem reyting değil. Bize gına geldi zengin adam-fakir kız hikayeleri izlemekten, peki ya siz bunları pazarlamaktan bıkmadınız mı Allah aşkına?
Şüphesiz ki, Nebahat rolüyle Nergis Kumbasar gönüllere taht kurup diğer dizilerdeki fettan kadın rollerine fark atıyor.
Ömer rolündeki Barış Arduç’un da, son dönemde best modellikten aktörlüğe terfi etmeye çalışan mankenlerden bir adım önde olduğu aşikar. İyiye iyi, kötüye kötü.
Bu arada sakıza çevirip uzattıkları, haftalarıdır birleşemeyen aşıkların hikayesi içimizi şişirdi. Şeytan diyor bırak işi gücü, otur bir senaryo da sen yaz İzzet...

Ertuğrul Özkök’ü dinleseydim şimdi göbeğim yerine baklavalarım vardı

Sosyetik BBG evi başlıyor!

Bazılarınızın içinden “İzzet bırak bu bayat haberleri, programın tanıtımı zaten ekranlarda dönüyor” dediğini duyar gibiyim. Hanımlar beyler; Star ekranlarında başlayacak olan “Big Brother Türkiye”den bahsetmiyorum...
Ben henüz kanalı belli olmayan, yine BBG evi formatlı bambaşka bir yarışmanın haberini veriyorum.
Orijinali Amerika’da reytingleri altüst eden “Real Housewives” (Gerçek Ev Kadınları).
Yarışmacılar bu kez cemiyet sayfalarından aşina olduğumuz sosyetik hanımlar.
24 saat peşlerinden ayrılmayacak kameralar eşliğinde evde alışverişte, manikürde pedikürde kısacası yatak odası hariç her yerde takip edilecekler.
Tabii egoları bu kadar tavan yapmış sosyoelit hanımlarımızı bir çatı altında toplamak olanaksız olduğu için kendi evlerinde boy gösterecekler.
Kabarmış saçları, silikonla şişirilmiş dudakları, spor salonunda biçimlendirilmiş vücutları, botokstan hareket etmeyen kaşları ve estetik yüzünden ifadesini kaybetmiş suratlarıyla bakalım seyirciden ne kadar reyting alabilecekler...
Valla ben de merakla bekliyorum.


17 Ağustos...

Tam 16 yıl önce bugün çok ağır bir travma yaşadık. Allah ne bu memlekete, ne de dünya üzerindeki hiç kimseye böyle acılar yaşatmasın... Ne yazık ki kaybettiklerimize rahmet, kalanlara bir kez daha sabır dilemekten başka hiçbir şey gelmiyor elimizden. Unutma, unutturma...

Yazarın Tüm Yazıları