Bilic: “Burak Yılmaz’ın adı transfer listemde!”

Londra’da Slaven Bilic ile bir araya geldik. “Hangi vesileyle buluştuk, üç saat boyunca neler konuştuk?” gibi soruların cevabını ayrıntılarıyla bu pazar yayınlanacak röportajda okuyacaksınız...

Haberin Devamı

Ama gazeteciliğin ustaları “Haber beklemez” der. Bilic, muhabbetimiz sırasında günlerdir spor medyasının gündemine oturan transfer konusunda önemli bir ipucu verdi. 

Bilic: “Burak Yılmaz’ın adı transfer listemde”

Osmanlıspor-Galatasaray maçının 31’inci dakikasında durumu eşitleyen golü attıktan sonra Burak Yılmaz, tribünlere doğru koşarak el sallamaya başladı. Bu hareketi, kafalardaki “Galatasaray’a veda mı ediyor?” sorusunu iyice ayyuka çıkardı!
Yakalamışken konuyu bir numaralı muhatabına sordum: “Sayın Bilic, her kafadan bir ses çıkıyor. Burak Yılmaz’ın transfer listenizde olduğu doğru mu? Cumartesi günkü beraberlik golünden sonra seyirciye salladığı o el bize veda, size merhaba anlamına mı geliyor?”
Biraz düşündü, sigarasından derin bir nefes aldı ve her zamanki o “cool” tavrıyla, lafı evirip çevirmeden, net bir şekilde cevap verdi: “West Ham’da forvet sorunu var. Ama sonuçta her şey kulübün bu dönemde transfer yapıp yapmayacağı kararına bağlı. Eğer yönetim yeni oyuncu alınmasına sıcak bakarsa, Burak ve Emenike listemde yer alıyor. İkisi de dünyanın her yerinde oynayabilecek kalitede futbolcular. Burak çok iyi bir golcü.”
“Peki bu cebinizdeki listede kaç kişinin adı var?” diye dayanamayıp sordum. “Merak etme, öyle 15-20 kişi değil, sadece birkaç isim var” dedi.
“Topu taca atma hocam, el sıkıştınız da bizden mi gizliyorsunuz? Baksanıza sosyal medyada Burak’a West Ham formasını giydirdiler bile. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz!” diye son bir hamle daha yaptım.
Manidar bir tebessümle “Türkiye’de bayılıyorlar herkese photoshop’la forma giydirmeye” diye cevap verdi. Bana sorarsanız yakında Burak Yılmaz bize İngiltere’den el sallarsa hiç şaşırmayalım! Haydi hayırlısı...

Haberin Devamı

Bilic: “Burak Yılmaz’ın adı transfer listemde”

Spor salonlarında göbekler baklavaadamın karnı yeminlen Kapadokya

Oldum olası sevmişimdir gazinoları... Şarkısıyla, türküsüyle, assolistiyle, alt kadrosuyla, koca koca neonlarıyla her zaman boyamıştır gözlerimi gazino ortamı.
Bahsettiğim bu eğlence anlayışı her ne kadar tarihin arka odasının misafiri olmaya yüz tutsa da, bugünlerde sanki tekrardan kendini hatırlatmaya
başladı gibi.
Geçtiğimiz ay bir arkadaşım “Ata Demirer Gazinosu’na gidelim” deyince “Yahu tek solistli gazino mu olur? Nerede bunun dansözü? Uvertürü? Ateşböceği Ercan’ı? Seyyal Taner’i?” falan diye başladım geçmişi yad etmeye.

Haberin Devamı

Bilic: “Burak Yılmaz’ın adı transfer listemde”


BUNLAR BABANIN GİTTİĞİ GAZİNOLARDAN DEĞİL

Neyse efendim, arkadaş allem etti kallem etti, bendeniz de sonunda ikna oldum gitmeye. “Tanıdık falan bulalım da, iyi bir masa yapsın!” dediğimde gevrek gevrek güldü bizimki ve “Oğlum devir değişti. Zamana ayak uydur biraz. Bunlar babanın gittiği gazinolardan değil” diye ti’ye aldı beni.
Meğer konser gibi bilet alacakmışız Ata’nın gazinosu için. Çok şükür bizimki biletleri haftalar önceden aldığından, en kafa “koltuğa” yerleştik.

KENDİSİYLE DALGA GEÇEN SIFIR KOMPLEKS BİR ADAM

Ne yalan söyleyeyim beklentilerim az fakat önyargılarım büyüktü. Ama o da ne! Repertuvarından esprilerine, Ata her dakika bizi ya güldürdü, ya hüzünlendirdi ya da düşündürdü. Daha ne olsun, sanatın tekmili birden sahnede bir aradaydı!
Ama tahmin edeceğiniz gibi yukarıda saydıklarım arasından en çok yaptığımız gülmekti.
Şarkıların arasına serpiştirilmiş esprilerle, bitmesini istemeyeceğiniz olağanüstü bir harmoni yakalamış.
Hele finalini “Alo kendimle mi konuşuyorum?” şakasıyla bitirdiği bir Sırrı Süreyya taklidi var ki, beni benden aldı.

ŞAHANE SAATLER GEÇİRDİK SAHNEDE ATA’YI İZLERKEN

Ne kadar “tek kişilik dev kadro” deseler de, Taşkın Sabah’ı ve Ata’nın “Babalar” diye hitap ettiği sazları görünce işi ne kadar ciddiye aldığının farkına varıyorsunuz.
Şişmanlığından aşk hayatına kendiyle bu kadar komplekssiz bir şekilde, tatlı tatlı dalga geçebilen insan yok denecek kadar az herhalde. Velhasıl Ata’nın sayesinde şahane saatler geçirdik. Elbette şov boyunca söylediklerini buraya yazıp, David Copperfield’ın ipliğini pazara çıkaran Atilla Taş durumuna düşmek istemem. Ama hatırımda kalan birkaç satırı da paylaşmadan edemeyeceğim.
1- Çağan Irmak gururla sunar; Issız Şişman!
O ünlü kot reklamındaki gençlere bayılıyorum; Serenay Sarıkabadayı (böylece Sarıkaya da oldu Sarıkabadayı) ve neydi o sevgilisinin adı? Ah, Kerem... Onlar çok yakışıyorlar. Kız nasıl giydiriyor ama herife lafları! Yutacaksın o lafları, yutacaksın kızı sevdiysen. Kadınlar başımızın tacı, yutmazsan Ata abin gibi yalnız kalırsın. Yüzük çıkar, göt göbek geri gelir ve Çağan Irmak gururla sunar; “Issız şişman”... Bazen benim de “Sabah saat 5’te sevgilisiyle mekandan çıktı” diye haberlerimi yapıyorlar. Arkadaşım onlar benim arkadaşım, benden Issız Adam olur mu Allah aşkına? Ben ancak Beyoğlu’nda yeşil pantolonla, kokoreç yiyerek takip ederim kızı o kadar...
2- Sosyal medyada günaydın demek bile suç!
Sosyal medyada sürekli bir gerginlik var. Herkes mi atarlı olur kardeşim? “Günaydın” yazıyorum, “Asıl sana günaydın şişko. Ee para var, huzur var” diye bozuk atıyorlar. Oğlum deli misiniz! Altı üstü günaydın yazdım yahu!
3– Koşu bandındaki kızlar, ağızlarında sakız, çok sinirliyim kimseye vermeyeceğim modunda
Spor salonlarından nefret ediyorum. Sürekli kendini seyreden adamlarla dolu etraf. Koşu bandındaki kızların hepsi de ukala, havalarını görsen sanki dünyanın en güzel kadınları. Banda çıkınca bir şeyler oluyor bunlara. Ağızda sakız, çok sinirliyim bu gece kimseye vermeyeceğim modunda hepsi. En nefret ettiğim yer de soyunma odası. Hani liseden gelen bir rahatlık var ya... Ama burada herkes Adem! Göbekleri de böyle baklava baklava yapmışlar, yeminlen Kapadokya adamların karnı. Peri Bacaları’nı da serbest bırakmışlar. Onlar Adem olurlar tabii, bense aralarında yasak elma...
4– Diyetisyenlerden bıktım, hepsi Açlık Oyunları Alaycı Kuş
Hayatım diyetle geçti, bıktım diyetisyenlerden. Neymiş, acıkmayacaksın! Nasıl acıkmayacaksın? Üç kayısıyla doyar mıyım ben; ağacını yesem doymam. Kadın önce biraz kilo verelim diyor. Normal insanda iki ayda giden 5-10 kilo bende bir haftada gitti ama sonra durdu. Bir de sürekli çoğul konuşuyor, sanki beraber yiyeceğiz; “Makarna yiyeceğiz, vücudumuzu şaşırtacağız”... Yılların birikimi var bende, makarnayla şaşırır mı bu bünye? Direkt yer! Sonra diyor ki koş biraz, spor yap. Taksim’in göbeğinde oturuyorum, nerede koşayım, Gezi Parkı’nda mı koşayım? Koşayım da milletin ağzı yüreğine mi gelsin? Simitçiler anında panikleyip gaza gelirler; “Amirim şişman koşmaya başladı, amirim yavaşlıyor” falan filan...
5– Annem hep Halk TV seyrediyor, apartman olarak Samsun’a çıkabiliriz
Annem sürekli Halk TV seyrediyor. Muhtemelen, kanalın bütün ekonomik bütçesi bizden dönüyor. Bak yemin ediyorum bahçe hortumundan tüy dökücü kremine kadar hepsi evde mevcut. İki tane de arkadaşı var apartmanda, üçlü çete bunlar. Menopoz team! Evlerine bir git, paşam iyi günler falan öyle başlıyor muhabbet. Apartman olarak her an Samsun’a çıkabiliriz. Kırk yılda bir anneme gidiyorum iki muhabbet edelim diye, sonuna kadar Halk TV açık. Bu üçü oturmuş, seyrediyor. Bunlara sıcak basıyor diye camlar da açık. Ulan dışarıda kar var. Donuyorum, TIR şoförü gibi montum üstümde, kenarda oturup çay içiyorum.

Haberin Devamı

İstanbul’da maaşın yarısını bırakmadan balık yenecek 5 mekan

1– Takanik: Benim hatırladığım ilk Takanik, Yeniköy’de, İskele’nin oradaki mekandı. Her zamanki gibi en önemli referansla, fısıltı gazetesi yani eş dost tavsiyesiyle çalmıştım kapısını. Küçük, sade, balığı fazla süslemeden servis eden, denizin hakkını veren bir işletmeydi. Sonra Arnavutköy’de, Suadiye’de de şubeleri falan açıldı ama balığın lezzeti hiç değişmedi. Kendi yaptıkları mısır ekmekleri, şu soğuk günlerde ilaç gibi gelen nefis balık çorbası ve efsane dil şişini hararetle tavsiye ederim.
2– Kandilli Suna’nın Yeri: Balıklar taptaze, mezeler kıvamında... Hele bir kalamar yedim ki, müthişti gerçekten. Yemekler ayrı, mekan ayrı güzel. Burası da sizi öyle mezeye, ara sıcağa falan boğmuyor, müptelasını derya kuzularıyla baş başa bırakıyor, çok da iyi yapıyor. Ama benden tavsiye, eğer gidecekseniz hafta arasını tercih edin çünkü hafta sonlarında oturacak masa bulmak çok zor.
3– Karaköy Balıkçı Kemal’in Yeri: Salaş balık lokantası kelimesinin hakkını veren bir adres. Muhteşem tarihi yarımada manzarası da cabası. Zaten bir mekana civardaki esnaf gidiyorsa, oradan şaşmayacaksın arkadaş! Sessiz, sakin, iç dünyanıza huzurlu bir yolculuk yapabileceğiniz bir köşe. Mezeler güzel, balıklar taptaze. Ama hafta sonları bu atmosferi bulabilir misiniz, bakın bundan emin değilim.
4– Beşiktaş Asmalı Balık Lokantası: Beşiktaş Çarşı içinde, semtin ruhunu yaşatan gayet keyifli bir mekan. Tereyağında karidesi başyapıt! Personel güler yüzlü, balıklar derya kuzusu. Sadece salatası için bile gidilir. Hele de öğlen kaçamakları için birebir. Bana sorarsanız Çarşı’nın en iyilerinden...
5– Samatya Günbilir Balık Restaurant: Uzun bir Sultanahmet turu sonrasında tanışmıştım bu mekanla. İnsana kendisini evinde hissettiren çok keyifli bir yer buldum karşımda. Fonda Müzeyyen Senar, önünüzde pırıl pırıl mezeler, lokum gibi balıklar...
Ayaküstü uğramıştık ama saatlerce kalkamamıştık. Son zamanlarda yediğim en leziz tekir tava da buradaydı. Hele bir de balıklı börekleri var ki, yeme de yanında yat misali. Kesinlikle pişman olmazsınız...

 

Yazarın Tüm Yazıları