O kömürü hiç yeryüzüne çıkarmasak olmaz mı?

GEREK hükümet ve gerekse Cumhurbaşkanlığı bir ‘Yerli enerji stratejisi’nden söz ediyor; geçen hafta Türkiye’deki kömür madeni işletmecileri, Enerji Bakanı Berat Albayrak’la bir araya gelip toplantı yaptılar.

Haberin Devamı

Türkiye, enerjide dışa bağımlılığını azaltmak için kömür kaynaklarına ve termik santrallara yüklenmeye hazırlanıyor. Maden işletmecileri durumdan memnun; yakında elektrik müteahhitleri ve santral işletmecileri de memnuniyetlerini dile getirmeye başlar.

Oysa böyle yapmak zorunda değiliz. Dünyada küresel iklim değişikliği artık bir tartışmanın, ‘Var mı-Yok mu’ gibisinden soruların konusu değil. Tam tersine, daha birkaç ay önce Paris’te toplanan İklim Konferansı’nda dünyanın bütün devletleri 2050’ye kadar ortalama sıcaklığın 2 derece Celcius’tan daha az artması için anlaşma imzaladı. Yani, küresel iklim değişikliği var ve havalar ısınıyor, bunu tersine çeviremeyiz belki ama hiç değilse etkilerini sınırlayalım diye bir anlaşma yapıldı.

 

Haberin Devamı


TEMİZ ENERJİNİN ENGELİ PARA MI?

 


Anlaşmada konulan 2 derecelik hedefi yetersiz bulanlar da var ama şimdilik o tartışmaya girmeyelim; dünyanın bu (yetersiz de olsa) hedefi nasıl tutturabileceğine bir bakalım...
Çok radikal gelebilir ama henüz çıkarılmamış olan yeraltı fosil yakıt kaynaklarını, yani petrol ve kömürü hiç çıkarmayarak işe başlamamız gerektiğini söyleyen çok kuvvetli bir görüş var. Eğer hedefi tutturmak istiyorsak böyle yapmalıyız.
Peki enerjiyi nereden elde edeceğiz? Bunun için de yenilenebilir kaynaklara yönelmemiz öneriliyor.
Söylemesi kolay tabii ama mevcut enerji üretim sistemimizi hangi parayla yenilenebilire dönüştüreceğiz?
Bu para konusu garip biçimde iklim tartışmalarında merkezi bir yer işgal ediyor.
Ama bu hafta Nature Climate Change dergisinde çıkan bir makale (http://www.nature.com/nclimate/journal/vaop/ncurrent/full/nclimate2935.html) enerji üretme modelimizi değiştirmemiz için harcamamız gereken parayı, salt bu değişiklikle zaten harcadığımız paradan tasarruf edebileceğimizi söylüyor.

 


DAKİKADA 10 MİLYON DOLAR HARCIYORUZ

 


Benim karışık cümlem yüzünden kafanız mı karıştı, daha sade anlatmaya çalışayım:
Uluslararası Para Fonu IMF’nin hesabına göre (http://www.imf.org/external/pubs/cat/longres.aspx?sk=42940.0) farkında değiliz ama dünya çapında fosil yakıtlar için, o yakıtlara ödediğimiz fiyatının dışında bir sübvansiyon da uyguluyoruz. Bu yakıtların tüketilmesi sonucu oluşan başta sağlık riski olmak üzere çeşitli kalemlere dünya çapında yapılan harcama dakikada 10 milyon doları buluyor. Yanlış okumadınız, dakikada 10 milyon dolar. Her dakika. Yani fosil yakıtlar sandığımızdan daha pahalı aslında.
Az önce sözünü ettiğim Nature Climate Change’deki bilimsel makalede, sadece Amerika’da, eğer elektrik üretimi tamamen fosil yakıt dışı kaynaklara yönelirse ve taşımacılık elektrikle yapılırsa, 2030 yılına kadar yılda 35 bin, 14 yılda ise toplam 300 bine yakın erken ölüm önlenebilir. Makalenin yazarlarının hesabına göre ABD bu insanları tedavi etmek için yılda 250 milyar dolar harcıyor. Yılda. (https://newrepublic.com/article/130454/clean-energy-save-us-billions-health-costs)

 

Haberin Devamı


TÜRKİYE’DE KAÇ KİŞİ ÖLÜYOR?

 


Türkiye’de hava kirliliğinin yarattığı sağlık ve ölüm riski ile bu riskin SGK’ya maliyeti konusunda bir çalışma olup olmadığını bilmiyorum ama görece bizden daha temiz havaya sahip Amerika’da bu kadar insan ölüyor ve hastalanıyorsa, Türkiye’de rakamlar da çok ciddi seviyelerde olmalı.
Sadece kendimize değil dünyaya karşı da bir sorumluluğumuz olduğunu unutmayarak bir ‘Yerli enerji stratejisi’ geliştirebiliriz. Kömüre yüklenmek yerine güneşe, rüzgâra yüklenebilir; bu iki kesintili enerji üretme metodunu da hidroelektrik santrallarımızla dengeleyebiliriz.

 


RÜZGÂR VE GÜNEŞE DE YATIRIMCI GELİR

 


Çok geç olmadan, 2030 yılına kadar önce doğalgaz, sonra kömüre dayalı termik santrallarımızı tamamen devreden çıkarmayı öneren bir plan ve strateji hazırlayabilir, bunu rahatlıkla uygulayabiliriz.
Bugün kömüre yatırım yapmaya hazır gözüken girişimcilerin rüzgâra veya güneşe yatırım yapmaması için hiçbir sebep yok.
Bugün onları kömüre yönelten yegâne sebep, kömüre dayalı termik santralların devletten teşvik görmesi ama aynı çeşit teşvikin rüzgâr ve güneşe verilmemesi.
Teşvik derken de paradan çok işin bürokrasisini kastediyorum. Termik santral inşası için planlama-ihale-lisanslama-kamulaştırma süreçleri çok ama çok hızlı işlerken on yıldır rüzgâr santralını işletmeye açamayan veya 12 yıl uğraşıp açabilen çok sayıda örnek var.
Yol yakınken, hazır bu konular gözden geçiriliyor ve bir strateji hazırlanıyorken bir daha düşünelim: O kömürü yerin altından hiç çıkarmasak ne olur?

Yazarın Tüm Yazıları