IŞİD: Türkiye ektiğini mi biçiyor?

SON Atatürk Havaalanı katliamının ardından dün sabah biri The Guardian’da, diğeri de The Huffington Post’ta iki yazı okudum.

Haberin Devamı

Her ikisi de Türkiye’nin zamanında IŞİD’le yeterince mücadele etmemesi, bırakın mücadele etmeyi bu örgüte örtülü/açık destek vermesi yüzünden bugün bu durumda olduğunu söylüyordu.

İki yazının çok sayıdaki ortak noktalarından biri de Türkiye’nin (Suriye’de) Kürtleri kendisi için IŞİD’den daha büyük tehdit gördüğüne ilişkin analizlerdi.

Bunların ardından The New York Times’ta okuduğum bir başka haber/analiz, Türkiye’yi doğrudan suçlamadan ama yine de Türkiye-IŞİD ilişkisinin eski yeni kanıtlarını sıraladıktan sonra Türkiye’nin bu örgütle aktif mücadele kararı almasının ardından IŞİD’in hedefi haline geldiğinden uzun uzun söz ediyordu.

Bunlar Batı medyasındaki yaygın ve sıradan algıyı anlatan analizler.


BATILI ANALİZLER ÇOK MU YANLIŞ?
Biz meseleye Türkiye’den baktığımız için meselenin bu kadar da basit olmadığını, Türkiye ile IŞİD arasındaki ilişkinin bu kadar siyah-beyaz netlikte olmadığını biliyoruz ama yine de sormak lazım: Batı medyasında bu yazılan çizilenler gerçeği baştan sona tersyüz eden ve kasıtlı olarak Türkiye aleyhine çeviren analizler mi?

Bence değil.

Örneğin The New York Times’taki haberde anlatılıyor, bugüne kadar öldürülen veya yakalanan Batı Avrupa kökenli bütün IŞİD militanlarının pasaportunda en az bir tane Türkiye’ye giriş damgası var. IŞİD militanlarının Batı’daki aileleriyle veya birbirleriyle haberleşirken kullandıkları bütün cep telefonları Türkiye numaraları taşıyor.

Türkiye’nin 2014 sonbaharından itibaren giriş kapılarında Müslüman kökenli Batı Avrupalılara özel bir dikkat göstermeye başlaması ve pek çok kişiyi de Türkiye’ye sokmaması veya sınır dışı etmesi üzerine, bu sefer Antalya otellerinde ‘Her şey dahil’ tur satın alarak sınırdan girmeyi başaran ve hatta birkaç gün otelde kalıp sonra Suriye’ye geçen kimi militan hikâyeleri de haberde anlatılıyor.

Öte yandan, savaşta yaralanıp tedavi için Türkiye’ye geçen, sonra da geri dönen IŞİD militanı hikâyelerinden tutun da, Türkiye içinde örgütlenmiş IŞİD hücrelerine, Avrupa’daki yakınlarının gönderdiği paraları Türkiye’deki banka vs kuruluşlardan çekip yeniden Suriye’ye savaşa dönenlere kadar pek çok örneği biliyoruz.


TÜRKİYE NEDEN GEÇ KALDI?
Soru şu: Türkiye, IŞİD’e karşı önlem almakta, bu örgüte katılımları engellemek için aktif tutum almakta neden geç kaldı?

Evet Türk güvenlik birimleri son aylarda önemli IŞİD hücrelerini çökerttiler, önemli liderler öldü ve büyük olasılıkla Atatürk Havalimanı saldırısı son operasyonlara karşı bir cezalandırma eylemi işlevi de görüyor IŞİD açısından ama daha erken hareket edilemez, bu örgütün Türkiye ve Avrupa başta olmak üzere dünyanın başına bela olma kapasitesi azaltılamaz mıydı?

Hükümette ve üst düzey güvenlik bürokrasisinde kimse kabul etmek istemese de bu sorulara doğru dürüst cevap vermeye ancak 2011’den itibaren izlediğimiz Suriye politikalarını masaya yatırarak başlayabiliriz.


TÜRKİYE YİNE DE DEVAM ETTİ
Türkiye, Suriye iç savaşına müdahil olmaya Amerika’nın arkadan ittirmesiyle başladı. Ama bu Türkiye açısından öyle gönülsüz bir başlama olmadı. Bir süre sonra bizi iten Amerika’nın kendisinin gönülsüz davranmaya başladığının anlaşılması üzerine bile Türkiye kendi çizdiği politikaları uygulamaya devam etti; muhaliflere aktif destek verdi, rejimle olan düşmanlığının seviyesini her gün biraz daha arttırdı.

2013 sonuna gelindiğinde Amerika’nın Suriye’ye müdahale etmeyeceğinin kesinleşmesiyle IŞİD’in ansızın ortaya çıkması tesadüf değil; birbirini besleyen gelişmeler. O noktada Türkiye IŞİD’i ‘küçük’, Şam rejimini ise ‘büyük’ düşman görmeye devam etti. Ankara’nın analizine göre IŞİD ile Şam rejimi uyum içinde hareket ediyordu. Kırılma noktalarından birincisi buydu.

İkinci büyük kırılma noktası, Musul’daki rehinelerimizin kurtarılmasının ardından IŞİD’e karşı aktif harekete geçmemek, bu örgütü baş düşman ilan etmekte gecikmekti.


KOBANİ KIRILMASI EN BÜYÜK KIRILMA
Son büyük kırılma ise Kobani’de yaşandı. Bugün IŞİD’e ciddi zarar veren Türk topçusu o zaman Kobani kuşatmasında Kürtlere yardım için devreye girebilir ve şehrin kurtulmasına Amerikalılardan önce yardım edebilirdi ama bu önerildiği halde yapılmadı, sadece insani yardımla yetinildi.

Nihayet 2014 sonu 2015 başında Türkiye ile Amerika, IŞİD’i Türkiye sınırındaki 90 kilometrelik bölgeden uzaklaştırmak için anlaştığında çok ama çok geç kalınmış, Suriye’de güç dengeleri Kürtler ve bir ölçüde de rejim lehine değişmişti. Bu anlaşmanın bedeli de Suruç’tan beri patlayan canlı bombalar, saldırılar oldu.

Ve Türkiye hâlâ eski politikalarında direndiği, ‘muhalif’ dediği unsurlara PKK uzantısı Kürtlerden daha fazla güvendiği için sınırımızdaki 90 kilometrelik IŞİD varlığı azalsa da devam ediyor.

Yazarın Tüm Yazıları