İddianameyle akla gelen 5 soru

CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde, 2011 yılının 28 Aralık günü, kullandığı iki çalışma odasında çıkan dinleme cihazlarıyla ilgili iddianame hakkında geçen hafta dört yazı yazdım.

Haberin Devamı

Bu yazılarda mümkün olduğunca kendi görüşlerimi veya yorumlarımı işin içine katmadan, iddianameyi aktarmaya, savcının bulgularını burada sunmaya çalıştım.
Kuşkusuz davada yargılanacak sanıkların avukatları bu iddianameyi çok daha eleştirel bir gözle okudular ve dava başladığında da görüşlerini sunacaklar. Ben de bugün, bu serinin beşinci ve son yazısında, kendimi avukatların yerine çok koymamaya çalışarak iddianamenin eksiklerinden ve yetersizliklerinden söz etmek istiyorum.
Önem sırasıyla değil de aklıma geliş sırasıyla yazıyorum...

1. Casusluk ama kimin lehine?

SAVCININ temel iddiası dinleme cihazlarının casusluk amacıyla yerleştirildiği. Önde gelen sanıklara yöneltilen suçlama da ‘siyasal casusluk’ suçlaması. Ancak bu casusluğun kimin için (hangi ülke veya kuruluş) yapıldığına dair tek bir cümle bile yok iddianamede. Zaten yapılmış bir kayıt, bu kaydın falanca kişi eliyle filanca ülke veya kuruluşa aktarıldığı gibi bir iddia da, kanıt da iddianame içinde yer almıyor. Böyle olunca da, casusluk suçunun gerçekleşip gerçekleşmediği
konusu ortada kalıyor.

Haberin Devamı


2. ‘Böcek’leri bu sanıkların yerleştirdiğinden emin miyiz?

SAVCININ, 24-25 Kasım 2011 günleri Başbakan’ın daha sonra ‘böcek’ bulunacak çalışma odalarına ‘böcek arama’ gerekçesiyle giren dört polis başta olmak üzere bir grup polisi ‘böcek’leri yerleştirmekle suçladığını yazdım zaten. Ancak bu polislerin ‘böcek’i yerleştiren isimler olduğuna dair iki temel kanıt var savcının elinde.
Biri, bu kişilerin gerçekten o günlerde bu odalarda arama yapmış olması. Bu tartışmaya açık bir konu değil; sanıklar da o günlerde o odalara girdiklerini söylüyorlar zaten. Ancak elbette ‘böcek’ yerleştirdiklerini kabul etmiyorlar. Savcının sözüne karşılık sanıkların sözü... Kime inanacağına mahkeme karar verecek.
İkinci kanıt ise bu ‘böcek’lerin satın alınmasına dair sipariş formları ve faturalar. Ancak bir gizli tanık aracılığıyla kopyaları elde edilen bu faturaların asıllarının Emniyet Genel Müdürlüğü’nde zaten olması gerekiyor. İddianame fatura asıllarına ilişkin bir inceleme yapılıp yapılmadığını söylemiyor. Eğer fatura asılları emniyetin elinde değilse veya faturalar emniyette durduğu halde emniyet envanterinde bu cihazlardan iki tanesi kayıp gözüküyorsa o zaman bu kanıt anlamlı olabilir.

Haberin Devamı

3. Diğer polislere nasıl ulaşıldı?


BİR an için, 24-25 Kasım 2011’de arama yapıyoruz bahanesiyle Başbakan’ın çalışma odalarına ‘böcek’ yerleştirildiğini kabul edelim ve fiilen odaya giren dört polisi suçlamak için elimizde yeterli delil olduğunu varsayalım. Ama bu dört polisin elebaşısı olarak suçlanan diğer polislerin suçla olan bağının nasıl kurulduğu iddianameden anlaşılmıyor. O kişilerle ilgili, onları doğrudan suça bağlayan yegâne delil, bu polislerin o dört polisle telefonda konuşmuş olması. Konuşmaların içeriğini de bilmiyoruz, sadece konuştuklarını biliyoruz. İddianamede yurtdışı fuarlara birlikte gitmenin veya yurtdışı seyahatlerin kanıt olarak gösterilmesi ise ilginç bir durum.

Haberin Devamı


4. Başbakanlık neden bir yıl bekledi?


BAŞBAKAN’ın çalışma odalarından ikisinde dinleme cihazı bulunmuş olması son derece önemli bir suç. Fakat iddianamedeki anlatımdan anlıyoruz ki Başbakanlık böyle bir suçun işlendiğini bildiği ve saptadığı halde konuyu adli makamlara tam bir yıl boyunca iletmemiş. Savcının bu gecikmeyi bir kusur olarak görmemesi, ‘böcek’ler bulunduğunda yeterli olay yeri incelemesinin yapılmamış olmasını normal karşılaması anlaşılır gibi değil.


5. Başbakanlık neden şüphelendi, sonra neden beklendi?

İDDİANAMEDE de yazıyor, Aralık 2011 başında, Başbakan ameliyat sonrası nekahet dönemi için İstanbul’dayken Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’dan ‘böcek’ araması için talepte bulunuyor, MİT hemen bir ekip hazırlıyor. Ama ekip arama yapmak için 20 gün kadar bekliyor, o arada Başbakan Erdoğan Ankara’ya dönüp işbaşı yapıyor ve en az 12 gün ‘böcek’lerin bulunduğu odalara girip çıkıyor. Burada savcının bile sormadığı iki önemli soru var: 1. Başbakanlık somut bir şeyden mi şüphelendi de MİT’ten ‘böcek’ araması yapmasını istedi; 2. MİT ekibi neden 20 gün bekledi? Savcının bu soruları Başbakanlık’tan hiçbir yetkiliye sormamış olması iddianamede ciddi bir mantık boşluğu yaratıyor.

Yazarın Tüm Yazıları