Güney kutbu da erimeye başlamışken bizim grup konuşmaları

BU yazıyı yazmak için bilgisayar başına oturduğumda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ve MHP lideri Devlet Bahçeli’nin haftalık Meclis Grubu konuşmaları tamamlanmıştı.

Haberin Devamı

BDP’de Sabahat Tuncel ve CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu kürsüye çıkmak üzereydi.
Bu yazıyı yazmak için ders çalıştığımdan Başbakanı da, Bahçeli’yi de dinlememiştim ama arada bir sosyal medyaya maruz kaldığım için memleketin ‘duyarlı’ sosyal medya esnafının her ikisine de laf atma, övme ve yerme yarışına girdiğinin farkındaydım.
Siyaseti izlemek benim işim. O yüzden siyasete, siyasetçiye burun kıvıramam; ciddiye alırım ve izlerim. Ama bir süreden beri ilgim, biraz daha uzun vadeli gelişmelere kaymış durumda. Gündelik kavgalar hep olan, her yerde olan şeyler ama bütün o kavga gürültünün içinde bir yandan da gelecek şekilleniyor, ben de o geleceği görmeye ve burada aktarmaya çalışıyorum.
Tesadüfen pazartesi günü hem Science dergisinde hem de Geophysical Research Letters adlı dergide, aylar önce yayınlanmak üzere gönderilmiş iki önemli araştırmanın makaleleri yayınlandı. Ben de pazartesi akşamından beri bu iki önemli makale ve onun yansımalarıyla ilgili haberleri izleyip duruyorum.
Her iki makale de Antarktika’nın Batı kıyılarındaki devasa buzul kütlesindeki erimeyle ilgili. Makalelerden birinde doğrudan buz kütlesi üzerinde ölçümler yapılmış, diğerinde ise NASA’nın uydularının görüntüleri üzerinden bir simülasyon gerçekleştirilmiş. Ve ilginç biçimde iki makalenin bulguları neredeyse tıpatıp aynı: Batı Antarktika’daki buz kütlesinin erimesi durdurulabilir, geri döndürülebilir noktayı geçti, buzlar bu yüzyıl ve önümüzdeki yüzyıl boyunca erimeye devam edecek ve bu erimenin de sonuçları olacak!
Kuzey kutbu buzulu için geri dönüşü olmayan noktayı geçeli epey oluyor. Oradaki buzul daha küçük olduğu için erime 2050’ye varmadan tamamlanacak. O yüzden bir süreden beri kutup buzulunu görmeye yönelik turistik turlara ilgi inanılmaz artmış durumda. Seneye ben de oğlumla böyle bir yolculuk yapma planları içindeyim; dünya gözüyle bir görelim, çünkü kuzey kutbunu bir daha göremeyeceğiz, oradan gemiyle geçilecek birkaç on yıl sonra.
Kutuplardaki buzulların neden eridiğini hepimiz biliyoruz: Küresel iklim değişikliği yüzünden. İklim değişikliğinin başlıca sorumlusu ise insanoğlunun atmosfere saldığı sera etkisi yaratan gazlar. Adıyla söyleyelim, karbondioksit gazı.
Artık iyimser senaryolarda bile aynen Antarktika buzullarının erimesinin durdurulamaz olması gibi küresel iklim değişikliğinin de durdurulamaz ama belki bir ihtimal yavaşlatılabilir olduğu söyleniyor.
Çocuklarımız ve henüz doğmamış torunlarımıza epey kötü bir dünya bırakıyoruz; hiçbir grup konuşması bu gerçeği değiştiremez.
Mesele sadece buzullar eridi diye denizlerin seviyesinin yükselmesinden ibaret olsa bir şey değil. Ama atmosfer için genel sıcaklığın artması, okyanus suyunun sıcaklığının artması başka pek çok şeyi birden tetikliyor.
Bugün istediğiniz kadar nutuk atın, yarın bir çölde yaşayacağız. Bugün istediğiniz kadar HES inşa edin, yarın o türbinleri çevirecek su akacak mı o derelerden? Bugün yaptığınız termik santralların üreteceği elektrik, o santralın da katkısıyla ısınacak havayı soğutmak için klimalarda kullanılacak ancak.
Salı nutuklarına bu gözle de bakın.

Haberin Devamı

2050’de nerede yaşayacağız?

Haberin Devamı

TÜRKİYE’yi düşünün. Bugün bile ülkemizde Anadolu bir ölçüde boşalmış, nüfus İstanbul başta olmak üzere Batı Türkiye’ye yığılmış durumda.
Neden?
Anadolu’da toprak büyük kalabalıkları besleyecek bir ekonomi yaratmıyor. Bir yandan ‘Nüfusun ezici çoğunluğu şehirlerde yaşıyor’ diyoruz ama bunu yeterli sanayileşme ve ekonomik büyümeyle destekleyemediğimiz için o şehirlerde yaşayanların büyük çoğunluğu da dengesiz biçimde birkaç şehre yığılıyor aslında.
Küresel iklim değişikliği bu nüfus dağılımını daha da keskinleştirecek. Anadolu’da geniş ve insansız çöller ile İstanbul gibi şehirlerde üstüste yaşayan büyük kalabalıklar olacak.
Artık ülkemizde yağış azalması istatistiki olarak bir anlam ifade edecek seviyeye ve düzenliliğe geldi; yakında nehirlerimizin debisinin düştüğüne dair çalışmalar ortaya çıkarsa şaşırmamalıyız.
Keşke salı günü nutuklarında birer paragraf olsun halkımızı bu kötü geleceğe hazırlamak için de konuşulsa...

Yazarın Tüm Yazıları