Erdoğan: Başbakan’la Cumhurbaşkanı arasında sorun çıkmaz diyemem

BAŞLIKTAKİ sözler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ait.

Haberin Devamı

2012 yılının aralık ayında, kendisiyle TRT 1’deki Enine Boyuna programı için yaptığımız mülakatta söyledi bunları Erdoğan.
Programdaki bu sözler araya gitti, çünkü aynı mülakatta Erdoğan PKK’ya silah bıraktırmayı ve dağdan indirmeyi öngören ‘Çözüm Süreci’nin başladığını, Abdullah Öcalan’la bu amaçla görüşmeler yapıldığını da açıkladı, doğal olarak o açıklama manşete çıktı.
O söyleşide ben ve program arkadaşlarım, halkın seçeceği bir cumhurbaşkanıyla yine seçim kazanıp gelecek bir başbakanın ilişkisinin nasıl olacağını ısrarla sorguladık. Erdoğan, cumhurbaşkanı ve başbakanın aynı partiden geliyor olsalar bile bu sistemde aralarında bir sıkıntı çıkacağı öngörüsünde bulundu, ‘Aralarında sorun çıkmaz diyemem’ dedi.
Nitekim halkın seçtiği ilk cumhurbaşkanı olarak göreve başladıktan 7 ay sonra elimizde Başbakan’la Cumhurbaşkanı arasında çıkmış, üstelik kamuya mal olmuş sorunlardan oluşan bir liste var artık. Ve bu listenin daha da uzamayacağının bir garantisi yok.
İçeriden pek az bilgi sızıyor, gazeteciler, analizciler Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun stratejilerini çözmeye çalışıyor.
Mesela Akif Beki, Cumhurbaşkanı’nın başkanlık sistemi tartışmalarını gündemde tutmak için ‘kontrollü gerginlik’ politikası uyguladığını, yani bu tartışmaları bir yerde kasıtlı olarak çıkardığını yazdı geçenlerde.
Belki hatırlayan çıkacaktır, ben de Davutoğlu-Erdoğan ilişkisinin ‘hassas’ olarak tanımlandığını yazmış, Davutoğlu ve AK Parti kurmaylarının seçim öncesi başkanlık sistemi tartışmalarının seçim gündeminin birinci maddesi olmasını istemediklerini söylemiştim.
Evet başkanlık sistemini Türkiye eskisi kadar iştahla tartışmıyor; çünkü çoğu kesimde Halkların Demokrasi Partisi HDP’nin yüzde 10 barajı geçeceği ve AK Parti’nin milletvekili sayısının da 330’a yaklaşamayacağı beklentisi hâkim.
Başkanlık sistemi tartışılmıyor ama bu kez, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hükümetin, Başbakan’ın otoritesini yıpratıp yıpratmadığı tartışılır oldu. Hükümet sözcüsü Bülent Arınç, ‘Ülkeyi yönetme sorumluluğu hükümette’ deme gereği duydu; Erdoğan’ın cevabı gecikmedi: ‘Konu mankeni değilim’.
Seçim sonrasına ilişkin iki olası sonuç var:
1. Anayasa’yı değiştirecek bir çoğunluk belirir ve o çoğunluğun bir araya geliş biçimine göre ya başkanlık sistemi ya da cumhurbaşkanının yetkilerinin sınırlanması yönünde bir değişiklik yapılabilir;
2. Anayasa değiştirilemez ve Erdoğan’ın zamanında ‘Sıkıntı çıkmaz diyemem’ dediği düzende yaşamak, yani hükümeti hangi parti kuracak olursa olsun bugünkü Erdoğan’ın hemen her şeye müdahil olup sözünü dinletmeye çalıştığı düzen bizim ‘normal’imiz olur.
Seç beğen al!

Haberin Devamı


Başkanlık sistemimiz 1960’ta olsaydı

Haberin Devamı

BİLEN biliyor, sert kuvvetler ayrılığını mantıken hayata geçirmenin en iyi yolu olduğu için başkanlık sistemini savunuyorum, daha Tayyip Erdoğan’ın milletvekilliğinin söz konusu bile olmadığı yıllardan beri.
Tabii, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sunduğu başkanlık sistemi önerisini savunmuyorum, hatta eleştiriyorum. Çünkü o düzen kuvvetler ayrılığı öngörmüyor.
Bana göre bu sistemin ideale yakını, Amerika Birleşik Devletleri’nin 200 yıldan fazla zamandır uyguladığı hali. Bir an için hayal kuralım, 1961 Anayasası’nı yazanlar aynen Amerikan sistemini alsalar ve 4 yıllığına seçilen başkanları iki dönemle sınırlasalardı ne olurdu?
60’lı yılların başında yükselen lider Süleyman Demirel diyelim 1963’te başkan seçilir, sonra bir kez daha 1967’de seçilir ve 1971’de gencecik bir insan olarak siyasetten emekli olurdu. (İki askeri darbe atlatan Demirel 2000 yılında emekli oldu.)
1971’de yükselen siyasetçi Bülent Ecevit’ti. O da iki dönem başkanlık yapar ve 1979’da emekliye ayrılırdı. (Bülent Ecevit siyasetten 2002 seçim sonuçlarıyla emekliliğe zorlandı.)
Peki o yıl yükselen kim? Diyelim ki Turgut Özal. Onu da 1987’de sağlıklı ve huzurlu biçimde emekliye ayırırdı Türkiye. (Özal, 1994’te görevi başında öldü.)
Sonra kim yükseliyor? Erdal İnönü... Büyük olasılıkla İnönü bir dönem başkanlık yapardı, 1991’de emekli olurdu.
Tansu Çiller’de sıra. Bir dönem de o olur, 1995’te emekliye ayrılırdı.
Sonra? Necmettin Erbakan mı, Mesut Yılmaz mı, Deniz Baykal mı?
Eğer Baykal veya Yılmaz bir dönem başkanlık yapıp 1999’de emekli olsaydı, ardından büyük olasılıkla Recep Tayyip Erdoğan geliyordu ve ona iki dönem versek, 2007’de emekli etmiştik siyasetten.

Haberin Devamı

Meraklısına not: Twitter’da ne olup bittiğine bakmak için bile yokum; adımı kullanan hesaplar olduğu söylenince bu durumdan haberdar oldum; doğal olarak bu hesaplar sahtekârlıktır, benimle ilgisi yoktur.

Yazarın Tüm Yazıları