Eğitimde dibe vurduk, oradan çıkamıyoruz

YÜKSEK Öğretime Geçiş Sınavı sonuçları geçen hafta sonu açıklandı. YGS’ye bu yıl liselerimizden mezun olacak 913 bine yakın öğrenci dahil toplam 2 milyon 84 bin kişi katıldı.

Haberin Devamı

Aşağı yukarı her yıl böyle artık: Üniversiteye girişin ilk basamağına katılan adayların ancak yarıdan biraz azı o yıl liseden mezun olacak kişiler. Gerisi, ya şansını bir kez daha denemek isteyenler ya da üniversitede okuduğu bölüm veya okuldan memnun olmayıp yeniden sınava girenler.

Sadece bu sayıdan bile bir ders çıkarmak mümkün: Üniversiteye yerleşenlerin okullarından memnuniyetini sağlamayı başarırsak, üniversite sınavına katılımı da (yani talebi de) azaltabiliriz.

Bilen biliyor, yıllardır tam da bu dönemlerde YGS sonuçlarını değerlendiren yazılar yazıyorum. Bu yazıların amacı YGS’yi irdelemekten çok, 12 yıllık ilk-orta-lise eğitiminin çıktısını analiz etmek. O yüzden de, sınav sonuçlarını hep o yıl liseden mezun olacakların elde ettiği başarı veya başarısızlık üzerinden okuyorum.

Bu yıl sınava birkaç ay sonra ‘lise mezunu’ olarak diploma alacak 912 bin 797 aday katıldı.


BAKANLIK LİSEDEN MEZUN OLAMADI
Her yıl yazdığım cümleyi bir kez daha tekrar edeyim: Bu 912 bin 797 kişi tek bir kişi olsaydı ve YGS de ‘liseden mezuniyet sınavı’ olarak uygulansaydı, o kişi liseden mezun olmasına yetecek notu alamaz, son sınıfı tekrar ederdi.

Elbette 912 bin 797 kişi ‘tek kişi’ değil; ama olsaydı o kişi Milli Eğitim Bakanlığı olurdu. Çocuklarımızı 12 yıl boyunca emanet ettiğimiz, geleceğimizi emanet ettiğimiz bakanlık, onlara liseden mezun olmalarına yetecek kadar bile eğitim veremiyor ama yine de onları mezun ediyor, aramıza salıyor.

Fakat bu durum, yani lise son sınıf öğrencilerinin başarısızlığı yeni de değil. Ben burada 2010’dan itibaren rakamları derledim, isteyen 80’lere kadar gidebilir, göreceksiniz ki aslında bu başarısızlık hep var.

Ama bir farkla: Geçmişte bugünkünün yarısından da az mezun verirdi liselerimiz; çünkü ortaokuldan mezun olan 10 öğrenciden en az 3’ü liseye devam etmezdi. 8 yıllık eğitim başlamazdan önce zayiat daha da fazlaydı; ilkokuldan mezun olanların (özellikle de kız çocuklarının) önemli kısmı eğitime devam etmezdi.

Oysa bugün 12 yıllık zorunlu eğitim sayesinde liselerimizde okullaşma oranımız yüzde 100’e doğru gidiyor; mezun sayılarımız da 1 milyon sınırına yaklaştı. Bundan sonra uzunca bir süre 1 milyon ve üstünde mezun verecek liselerimiz.


ÇOCUKLARIMIZA TÜRKÇEYİ DAHİ ÖĞRETEMİYORUZ
Belki mezun sayısının (dolayısıyla sınava giren aday sayısının) artmasından belki eğitimin kalite çıktısının düşmesinden, lise mezunlarının YGS başarısının giderek azalmakta olduğu ve son birkaç yıldır dibe vurduğu net biçimde görülüyor.

Bu dibe vurma hali önce matematik ve fen bilimleri sınavlarında çok belirgindi; fakat gözüken, sistemimiz artık çocuklarımıza anadilimizi öğretmekte, onlara okuduklarını anlama ve kendilerini anadillerinde doğru düzgün yazılı ifade etme becerilerini kazandırmakta bile zorlanıyor.

Lise mezun adayı öğrencilerin Türkçe sınavında 40 sorudan sadece 19.31’ine doğru cevap verebilmeleri gerçekten vahim ama bu sınav yine de adayların görece en başarılı oldukları sınav. Gelin bir de matematik ve fen bilimleri sınavlarındaki vahamete bakalım.


FEN VE MATEMATİKTE DURUM REZALET ÖTESİ
Fen bilimleri sınavına giren 2 milyondan fazla adayın neredeyse 750 bini tek bir doğru cevap bile vermemiş sorulara. Yani sınava giren üç adaydan biri fen sınavında sıfır almış. Buna en fazla 3 doğru cevap verebilen 500 bin adayı da eklediğinizde sınava girenlerin yarısından fazlasına ulaşıyorsunuz.
Öğretmen olduğunuzu düşünün, sınıfınızda 21 öğrenci var, 40 soruluk çoktan seçmeli sınav yapıyorsunuz, öğrencilerinizin 12’si en fazla 3 doğru cevap verebiliyor. Kendinizi mi suçlarsınız, öğrencileri mi? Milli Eğitim Bakanlığı’nın durumu tam bu öğretmenin durumu işte. (Lise son sınıf öğrencisi 912 bin aday 40 fen sorusuna ortalama 5.7 doğru cevap verebildi.)

Matematiğe bakalım bir de... Sınava giren 2 milyon 84 bin adayın 350 bine yakını 0, 150 bini sadece 1, 250 bine yakını 2 ve 200 binden fazlası da 3 doğru cevap veriyor 40 soruya. Yani sınava katılanların yarıya yakın bölümü. (Lise son sınıf öğrencisi 912 bin adayın 40 soruya verdiği ortalama doğru cevap sayısı 7.9.)

Türkçe ve sosyal bilimler sınavlarında 0 çekenlerin veya çok az doğru cevaplayanların sayısı azalıyor ama orada da büyük çoğunluklar 10-20 doğru cevap aralığında birikiyor. Zaten sınava giren liseyi bu yıl bitirecek 912 bin adayın 40 soruluk Türkçe sınavındaki doğru cevap ortalaması 19.31; sosyal bilimlerdeki doğru cevap ortalaması 10.45.


10 ÜZERİNDEN 3.6 ALAMAYAN 500 BİN KİŞİ ARAMIZDA
Ama bu sonuçlara rağmen ÖSYM bize sınava katılan adayların yüzde 75.6’sının 180 taban puanın üzerinde puan aldığını duyurdu.

Tam puanın 500 olduğu hesaplanacak olursa, 180 puan 10 üzerinden 3.6’ya denk gelir. Sınava girenlerin dörtte biri 10 üzerinden 3.6 bile almamış.
Böyle dörtte bir falan deyince tam anlaşılmıyor: 500 bin gerçek insandan söz ediyoruz; 10 üzerinden 3.6 bile alamayan ve en az 30 yıl iş arayacak, bir mesleğe katılmak isteyecek 500 bin kişi. Bunlar bu yılın mahsulü; gelecek yıl en az o kadar gerçek insan daha katılacak onlara. Bu her yıl böyle geliyor; daha da gelecek.

Bazı durumlarda dibe vurmak bir fırsat da yaratır. İnsan, “Tamam daha aşağısı yok, ama buradan yukarı sıçramak mümkün” diye düşünür. Fakat bizim eğitim sistemimiz söz konusu olduğunda yukarı sıçrama bir türlü gerçekleşmiyor.


Eğitimde dibe vurduk, oradan çıkamıyoruz

Eğitimde dibe vurduk, oradan çıkamıyoruz




Yazarın Tüm Yazıları