CHP’nin Türk siyasetine geri dönüşü

HİÇ kimse hiçbir biçimde olanı küçümsememeli, bu seçim beyannamesi Cumhuriyet Halk Partisi’nin siyaset yapmaya karar vermesinin ve kendi gücünü siyaset kantarında tartma cesaretinin belgesi esas olarak.

Haberin Devamı

‘Ne yani, CHP bugüne kadar siyaset yapmıyor muydu’ diye merak edenleriniz olacaktır: Hayır, yapmıyordu.
Daha doğrusu yapıyordu ama yaptığı kimlik siyasetiydi; bir politika öncelikleri serisi önermiyor, savunduğu kimliğe uygun insanların o politikaları zaten bilip benimsediğini varsayıyordu.
Elbette kimlik siyaseti yapan yegâne parti CHP değildi; en az onun kadar iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi de kimlik siyaseti yapıyor. (Hangisinin daha fazla kimlik siyaseti yaptığı veya hangisinin bu kötü yolu açtığı tartışmasına bu yazıda hiç girmeyeceğim.) Ancak AK Parti, bugüne kadar kimlik siyasetinin yanına kalkınmacılık gibi, projecilik gibi politika tercihi sayılması gereken konuları da eklemeyi başarıyordu; CHP ise 2011 seçiminde bunu ilk kez denedi, bu sefer tamamen eksenini politika tercihlerine oturttu.
Kimlik yerine politika tercihlerinin öne çıkmasının en önemli sonucu, kimliklerle ilgili siyasi polemiklerin dozunun azalması olacaktır. Bu kutuplaşmayı yumuşatacaktır. Mantıken bakıldığında bu yumuşamadan en fazla fayda görme potansiyeli olan parti CHP ama AK Parti de benzer şekilde yararlanacaktır yumuşamadan.
Kimlikler yerine politika tercihleri üzerinden siyaset yapılmasının asıl önemi ise, partilerin nasıl bir ekonomik düzen, nasıl bir Türkiye, nasıl bir gelecek kuşak planlaması yaptıklarını biz seçmene sergilemek zorunda olacak olmaları.
Bazı seçmenler, emekli maaşlarının artacak olmasına, başkaları yeni yollar ve havaalanları yapılacak olmasına, başkaları şirketler kesimine verilecek yeni desteklere, diğerleri esnafa veya işçiye sağlanacak yeni imkânlara bakarak oy tercihini belirleyebilecek. Yani bir çeşit ekonomik ve siyasi rasyonalizmle hareket edildiği, parti taraftar kitlelerinin daha az militan olduğu bir dönemin habercisi bu siyaset.
Bakalım AK Parti’den nasıl bir karşılık görecek? Acaba AK Parti de bu rasyonalizme mi yönelecek yoksa kimlik vurgusunu mu arttıracak, hep birlikte göreceğiz.

Haberin Devamı

Almadan vermek mümkün mü?

Haberin Devamı


CHP’nin yeni girdiği yolu sevinerek izlesem, hatta övsem de bazı şeyleri söylemem gerek.
Acaba CHP’nin ekonomik vaatlerinin toplam maliyeti kaç para? Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in hesabı yılda 150 milyar lira; CHP lideri de bu hesaba karşı çıkmadı, rakamı abartılı bulmadı.
Bir fikir versin diye söylüyorum. 2014’te gayrisafi yurtiçi hasılamız 1 trilyon 750 milyar liraydı kabaca. 150 milyar, milli gelirimizin yüzde 8.5’ine denk geliyor.
Yine fikir versin diye söylüyorum: 2015 bütçesi 473 milyar lira; 150 milyar lira bunun neredeyse üçte biri.
Yani, yarın sabah CHP iktidar olsa bile aslında bu 150 milyar lirayı harcayamaz; çünkü yok. 150 yerine 30-50 milyar lira harcasa, bu parayı ya vergi gelirleriyle bulacak ya da önce iç borçlanma yapıp sonra eski usul enflasyon vergisi salacak.
Almadan vermenin başka yolu yok maalesef.

Haberin Devamı

Yabancı ortak vazgeçip gidince ortaya çıkan yerli teknoloji...


70’li yılların başında Sabancı Grubu, Amerikalı kimya devi DuPont ile ortak kord bezi fabrikası kurmak istiyordu; teknoloji oradan gelecek, üretim Türkiye’de yapılacaktı.
Kord bezi, temelde bir güçlendirme elemanı ve en yaygın kullanım alanı da otomobil lastikleri. Yani, endüstri için bir ara ürün. Bu ürün hem Türkiye’de otomobil lastiği üretimine geçebilmek hem de dünyadaki lastik üreticilerine satılmak için bir yerde ‘stratejik’ti o yıllarda.
Ancak son dakikada DuPont caydı, çünkü Hindistan’da bir fabrikayı satın almışlardı, Türkiye’de üretime ihtiyaçları kalmamıştı. Sabancı grubu yatırımdan vazgeçmeyi düşünürken Türk mühendisler, ‘Vazgeçmeyin biz bunu yaparız’ dediler ve dedikleri gibi de oldu; Kordsa böyle kuruldu, kendi teknolojisiyle, kendi üretim bilgisiyle.
Şirketin başlangıcında Türk mühendislerin üretim tasarımları olunca, devamı da geldi. Zaman içinde Kordsa kendi sektörünün dünya lideri şirketi oldu; hâlâ daha naylon iplikte dünyanın en büyük üreticisi bu şirket.
Zaten sınırlara da sığmadı; Türkiye’nin ilk global şirketlerinden biri oldu. Bugün şirket, Türkiye, Mısır, Almanya, ABD, Brezilya, Endonezya ve Tayland’da bulunan toplam 9 tesisinde üretim yapıyor.
Son olarak bir ‘Mükemmeliyet merkezi’ temeli attı Kordsa, yeni Ar-Ge faaliyetleri için. Geçen hafta yazdığım DowAksa gibi Kordsa da araştırma geliştirmeye yatırım yapıyor; çünkü yeni malzeme geliştirmek kadar yeni malzemelere yeni pazarlar yaratmak da önemli.
Bilime yatırım yapan, kaynağını bilimden ve yeni gelişmelerden alan üretim yapan kazanıyor. Türkiye’de de bu işi beceren, üstelik dünya çapında çok iyi beceren şirketler var.
Böyle iyi örneklere çok ihtiyacımız var gerçekten.

Yazarın Tüm Yazıları