Bilgisayarların bizim adımıza düşündüğü bir dünya...

GEÇEN hafta robotlar ve yapay zekâdan söz etmiştim; bu hafta biraz daha devam edelim.

Haberin Devamı

Britanya’nın ünlü The Economist dergisinde çok çarpıcı bir kıyaslama var. 1971 yılında dünyanın en hızlı otomobili Ferrari’nin Daytona modeliydi ve saatte 280 kilometre hıza sahipti. Aynı yıl dünyanın en yüksek binaları New York’taki Twin Towers’dı ve 415 metre yükseklikteydi. Yine aynı yıl Intel’in meşhur ilk ticari mikroçipi olan 4004 piyasaya çıkmıştı ve içinde 2 bin 300 tane transistör vardı.

 

Mikroçip üreticisi Intel’in kurucularından Moore’un adıyla anılan meşhur ‘Moore Kanunu’nu duymuş olmalısınız: Her iki yılda bir çiplerin işlem kapasitesi ikiye katlanacak diyen kanunu.
Bu kanun uzun süre geçerli kaldı, bugün bile kısmen geçerli, artık tam iki yılda bir değil 2.25 yılda bir çiplerin işlem gücü ikiye katlanıyor. Buna ‘geometrik artış’ deniyor.

Haberin Devamı


The Economist’e göre 1971’den beri her şey çiplerin gücü kadar büyüseydi, bugün dünyanın en hızlı otomobili ışık hızının yüzde 90’ı kadar hızlı olacak; en yüksek bina ise Dünya ile Ay arasındaki mesafenin yarısına kadar uzanacaktı.
Bugün dünya üzerinde 3 milyar tane ‘akıllı telefon’ var. Bunların ezici çoğunluğunun sahip olduğu işlem gücü, 80’li yıllarda koca bir odayı dolduran devasa bilgisayarların işlem gücünden büyük. Bu çok çarpıcı bir gelişme.
Şöyle düşünün: Bugün sahip olduğumuz bilgisayarların arkasında yatan temel bilim 40 ve 50’li yıllarda ortaya çıkarıldı. Gerek arkadaki matematik ve gerekse nanoteknolojinin temel fikirlerinden söz ediyorum. Dünya (daha çok da Amerika) bu 60-70 yılda o temel fikir ve buluşların üzerine inanılmaz geliştirmeler, iyileştirmeler ve yeni malzemelerle desteklenen yeni ürünler koydu.
Ama sonunda bir çıkmaz sokaktan, sonu olan bir şeyden söz ediyoruz. Nitekim mikroçip alanında fiziki sınırlara geldik dayandık; daha hızlı çip yapmak giderek imkânsızlaşıyor.
Dünya gerçekten işleyen bir kuantum bilgisayar yapamadıkça bu sınırlarla yaşayacağız.
Ama bu demek değil ki ‘Tarihin sonu’na gelindi...
Hayır tam tersi. Artık, mesela elimizdeki inanılmaz güçlü çipleri tek bir amaç için kullanabiliyoruz. Yani, üzerindeki işlem gücünü onlarca aplikasyonla paylaşan çipler yerine tek bir işe odaklı (mesela görüntü işleme) çipler yapıyoruz. Bu hızımızı çok arttırıyor.
Tek işe veya belli işlere odaklı çipler sayesinde robotikte büyük ilerlemeler olmaya başladı. İşte, Mercedes’in bir kamyonu, bir şoför tarafından kullanılmaksızın Japonya’yı bir uçtan öbürüne kat etti, dağıtım yaptı, yük aldı.
Google’ın satın aldığı bir yapay zekâ şirketinin öğrenen bilgisayarı; Avrupa’nın en iyi Go oyuncusunu yendi. (Go, satrançtan farklı olarak neredeyse sonsuz seçeneği barındıran bir oyun, o yüzden bilgisayarın olası hamleleri ezberlemesi yetmez, oyun sırasında öğrenmesi ve kendine sürekli yeni strateji geliştirmesi de gerekir. Yoksa bugün ücretsiz satılan satranç programları bile aslında çoğu insandan daha iyi oynuyor ama aynı durum Go için geçerli değil.)

Haberin Devamı


The Economist’e göre, donanım anlamında gelişiminin sınırlarına gelen bilgisayarları hızlandırıp geliştiren bir başka şey bulut.
Aslında insanoğlu web’i de, bulutu da tek bir bilgisayarın işlem gücündense daha fazla bilgisayarın işlem gücünü aynı anda kullanma amacıyla icat etti. Şimdi bu modeli biraz terse çeviren uygulamalar var: Yani işlem gücü bulutta ama sizin yerel bilgisayarınız veya bilgisayarlarınız buluttaki bu işlem gücüyle birleşip çok daha kuvvetli bir network oluşturabiliyor. IBM işte bunu yapıyor ve satıyor bugünlerde. Yapay zekâ ve öğrenen bilgisayar algoritmalarını buluta koyuyor, müşteriler de gelip orada işlem yapıyor.
Üçüncü alan, robotike de patlama yaptıran alan: Öğrenen bilgisayarlar, öğrenen algoritmalar.
Otomobilinizin sizin araç kullanma tarzınızı öğrendiğini hayal edin. Ya da hayır etmeyin, çünkü bu algoritmaların piyasada ticarileşmesi için fazla beklemeyeceksiniz.
Bilgisayarların bizim adımıza düşünmeye başladığı bir dünyaya doğru ilerliyoruz.
Yavaş yavaş da değil, büyük hızla...

 

Haberin Devamı


Kütleçekim dalgalarını evde bulun

 

 

HEMEN bilgisayarınıza einstein@home uygulamasını indirin ve bilgisayarınızın boş vakitlerinde kütleçekim dalgalarının verisini hesaplamasına izin verin. Kim bilir, bir sonraki dalgayı belki siz bilgisayarınızda bulursunuz.

Yazarın Tüm Yazıları