Anayasa yolları taşlı

BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu önce Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile ardından da Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Devlet Bahçeli ile görüştü.

Haberin Devamı

Bu görüşmelerde liderler arasında çok sayıda konuda derin görüş ayrılıkları olduğu bir kez daha kayda geçmiş oldu ama üç lider yeni bir anayasa yazmak için yeniden bir ortak komisyon kurulması konusunda anlaştılar.

 

Yani yeniden Meclis’te bir Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurulacak; bu komisyona partiler eşit sayıda üye verecekler.

 

Bilmediğimiz tek şey, komisyonun karar alma biçimi olacak. Geçen dönem bir konuda karar almak için komisyonda oybirliği aranıyordu; belki bu sefer oyçokluğunu kabul eder partiler.


Geçen dönem kurulan komisyon aslında başarısız oldu. Evet 60 maddede uzlaşıldı ama aslında ‘önemli’ sayılabilecek hiçbir konuda anlaşma sağlanamadı.

 

Haberin Devamı

Oysa bizim tam da bu ‘önemli’ sayılan konular için yeni bir anayasaya ihtiyacımız var.


Mesele sadece başkanlık sistemi-parlamenter sistem çekişmesi değil;

 

Anayasa’nın ideolojiden arındırılıp arındırılmayacağı konusundan tutun da insan haklarının kısıtlanması kriterlerine, yargı bağımsızlığını teminden tutun da vatandaşlık tanımına ve yerel yönetimlerin merkezi yönetim karşısındaki özgürlüğü/özerkliğinden tutun da Anayasa’nın ilk dört maddesine kadar pek çok dikenli konu var.


İnsan geçmiş tecrübeleri hatırlayınca, yeni anayasa ve uzlaşma konularında çok da ümitli olamıyor. Ama yine de bu bir taze başlangıç; umalım ki Meclis bu kez yeni bir anayasa yazmayı başarsın.


Bir başarısızlık daha yaşanırsa bunu halka anlatmak hiç de kolay olmayacak.

 

 

Bir intihalciliğim kalmıştı onu da oldum

 


YILIN ilk günü ne yazılır? Kendimi okuyucu yerine koymaya çalışırım böyle durumlarda, sabah büyük ihtimalle geç kalkılmış, bir gece önce öyle ya da böyle yılbaşı kutlanmış.

Siyaset mi okumak ister insan, yoksa kendisine ümit verecek, belki başka bir dünyanın kapılarını aralayacak yeni/değişik bir şey mi?

Haberin Devamı


Ben zaten epeydir siyaset yazmaktan kaçabildiğim kadar kaçmaya çalışıyorum, oturdum, evrenin büyüklüğü hakkında bir şey yazmaya başladım.

 

Hata yapmamak için dönüp dönüp internette bir şeyler arıyorum, başka yazılara bakıyorum derken Scientific American’da Caleb A. Scharf’ın yazdığı blog yazısını okumaya başladım. Tam değilse bile anafikir ve hesaplar benim yazmaya çalıştığım şeydi.


O yazıyı da önüme koydum, kendi yazımı yazdım.

 

Ama sonra yazıyı kısaltma faslı başladı; çünkü kendimi tutamamış, bu köşenin fiziki sınırının epey ötesine geçmiştim.


Biraz da vahşice kısalttım yazıyı, kısaltırken Scientific American yazarı Caleb A. Scharf’a atıflarımı (bir değil iki taneydi) da nasıl becerdiysem silmişim.

 

Haberin Devamı

Bunları sildiğimi de taa 2 Ocak günü bir arkadaşımın sosyal medyada dönen bazı sözlerle ilgili beni uyarmasıyla fark ettim, çünkü yazının gazeteye basılı halini okumadım.


Hemen Sedat Ergin’i aradım, bir düzeltme ve özür metni yolladım gazeteye, o metni internetteki köşelerimin altına koydu arkadaşlar.

 

Ama o yetmez; burada da özür dilemem ve düzeltmem gerek.


Bilen biliyor, ne fizikçiyim, ne matematikçi, ne tıpçı, ne kimyacı...

 

Bu dallardaki gelişmeleri aktardığım yazılarımda yazdıklarımı hep bir yerlerden okuyorum ve sonra size aktarıyorum.

 

Ve bunu yaparken de her seferinde kaynak, hatta kaynaklar veriyorum, kitapsa kitap, makaleyse makale, araştırmaysa araştırma, bazen web linkleri dahil aktarıyorum.

Haberin Devamı


Dolayısıyla 1 Ocak’ta çıkan yazıda da kaynak olmalıydı elbette; olmamasının yegâne sorumlusu benim.


Bütün kalbimle özür dilerim.

 

Yazarın Tüm Yazıları