100 üzerinden 60 alan pilotun uçağına biner misiniz?

BAŞLIKTAKİ soru net.

Haberin Devamı

Ben binmem.Ama çocuklarımızı kendi alanında 100 üzerinden 60 alan öğretmenlere emanet ediyoruz.

 

Hem de 12 yıl boyunca.

 

Bazı rakamlar vereyim:

 

100 üzerinden 60 alan pilotun uçağına biner misiniz

 

Türkiye’de en büyük işveren Milli Eğitim Bakanlığı. Bizim 1 milyona yakın öğretmenimiz var. Bakanlık, ‘Bu yıl işe öğretmen alacağım’ dediğinde en az 40 bin kişi alıyor.Türkiye’de en çok insana değen kurum da Milli Eğitim Bakanlığı, neredeyse 18 milyon öğrencimiz var, anaokulundan lise son sınıfa kadar.

 

Haberin Devamı

Her yıl tünelin bir ucundan 1 milyon çocuk giriyor, diğer ucundan 1 milyon genç insan çıkıyor.Ve maalesef bu bakanlık ile politikaları, laiklikle ilgili tartışmalı bazı konular dışında, neredeyse hiçbir zaman bizim ana tartışma gündemimizi oluşturmuyor.

 

Evet, geçmişte eğitimin fiziki kapasite yönüyle çok uğraştı bu toplum; devasa kampanyalar düzenlendi, okul binaları yapıldı. Bugün eğitimin fiziki şartları konusunda pek de sıkıntısı yok Türkiye’nin.

 

En büyük atılım AK Parti iktidarı döneminde yapıldı. Zorunlu eğitim 12 yıla çıkarıldığı halde derslik ve diğer altyapı konularında ciddi şikâyet kalmadı, okullaşma oranları yüzde 100’e dayandı.

 

Ama bina yaptığımız hızda öğretmen kalitesini arttıramadık; hatta düşürdük. Maalesef, eğitim fakültelerimiz, birkaç istisnası dışında, üniversite sınavında ilk 200 binle ile 300 bin arasından öğrenci alıyor.

 

Ana öğretmen kaynağımız olan eğitim fakültelerinin giriş puanları o kadar düşük ki, liselerden mezun ettiğimiz ortalama öğrenciler buraya giriyor ve orada da ortalama olarak kalmaya devam ediyor.

 

Haberin Devamı

Öğretmen kalitesindeki belirgin düşme görülünce, Milli Eğitim Bakanlığı öğretmen işe alımında öğretmen adaylarına kendi alanlarında sınav uygulamaya başladı.

 

Bu sınava giren aday öğretmenlerin kendi eğitimini aldıkları ve sonra da çocuklarımızı eğitecekleri alanlarda yapılan sınavda verdikleri doğru cevap ortalamaları içler acısı.

 

Daha da fenası bakanlık her sınavda öğretmen olarak atanmak için gereken barajı biraz daha düşürüyor, yani sınavda 100 üzerinden 70 ve üzeri olanları değil artık 55 ve üzeri olanları işe alır hale geldi Milli Eğitim.

 

Ve sisteme böyle düşük bir puan seviyesinden de olsa giren, işe alınıp atanmayı başaran öğretmen, sistemde en az 25 yıl duruyor. Yani henüz doğmamış çocuklarımız bile onlara emanet.Öğretmen kalitemizi yükseltmedikçe eğitim seviyemizi yükseltemeyiz.

 

Haberin Devamı

GÜLE GÜLE HAKKI BEY...

 

DOĞUP büyüdüğüm mahallenin ‘Samiş Teyze’si, dün toprağa verdiğimiz sevgili Hakkı Devrim’in annesiydi.

 

Hakkı Bey ve birkaç yıl önce toprağa verdiğimiz sevgili eşi Gülseren Hanım, benim çocukluğumun birer parçasıydı. Bizim evde kurulan sofralar ve Hakkı Bey’in kahkahaları, annemle tatlı tatlı atışmaları dün gibi aklımda.

 

Yıllar ve yıllar sonra kader bizi önce Posta gazetesinde, sonra Radikal’de yeniden yan yana getirdi.

 

Ben çocukken bile kendisine ‘Amca’ dedirtmezdi, ben de ‘Abi’ diyemezdim, o yüzden üçüncü kişilerle bile konuşurken ondan ‘Hakkı Bey’ diye söz ederdim, gazetede de adı benim için (ve galibe herkes için) ‘Hakkı Bey’di. Gazetecilikte büyükler daha çok ‘Abi’ ve ‘Abla’ olarak anılırken o hep ‘Bey’di.

 

Haberin Devamı

Yeni kuşaklar onu Radikal ve Okan Bayülgen’in TV programı sayesinde tanıdı; dünyanın en yumuşak, en nüktedan, karşısındakine en ağır şeyi söylerken bile kibar kalmayı başaran adamı olarak.

 

Tadına doyulmaz bir yazı ve sohbet adamıydı Hakkı Bey.

 

Eskiydi ama eski kafalı değildi; hatta onun tam tersiydi: Sürekli yeni kuşakları anlama derdinde olan, ‘öteki’lerle sürekli empati çabasında olan, zengin tiyatro geçmişi sayesinde de karşısındakinin temel karakterine hemen nüfuz edebilen bir delikanlı.

 

Hepimiz bugün Hakkı Bey yok diye biraz daha eksiğiz. Ama en çok da, kızı Zeynep, oğlu Serdar ve elbette canından çok sevdiği torunları esas bu eksikliği çekecek.

 

Haberin Devamı

Güle güle Hakkı Bey, seni çok arayacağız.

Yazarın Tüm Yazıları