İran-Suudi Arabistan krizinin perde arkası

Suudi Arabistan’ın ülkenin önde gelen Şii din adamı Şeyh Nimr Bakır el-Nimr’i ‘terörizm’ gerekçesiyle idam etmesinin ardından İran’la Suudi Arabistan arasında başlayan diplomatik kriz hakkında çok şey yazıldı, söylendi.

Haberin Devamı

Ancak büyük resme baktığımızda görünen şu: Bu krizin arkasındaki asıl sebep; İran’ın özellikle P5+1 ülkeleriyle (BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi artı Almanya) vardığı nükleer anlaşma sonrasında bölgedeki önlenemez yükselişi ve Ortadoğu’daki etkinlik alanını her geçen gün daha da artırması olarak görünüyor.

 

Şöyle ki:

 

Kuşkusuz Suudi Arabistan’la İran’ın ilişkilerinin dinamiğini belirleyen bir çok unsur var. Biri Şii, diğer Sünni bloğun önde gelen temsilcileri olan İran’la Suudi Arabistan’ın arası, aslında tarihsel olarak da hiç bir zaman iyi olmadı. İkisi de büyük petrol üreticisi, ikisi de mezhepçi politikalarıyla Ortadoğu’da etki alanlarını genişletmeye çalışan, Suriye ve Yemen başta olmak üzere birçok yerde birbiriyle savaş halindeki farklı tarafları destekleyen rakip iki ülkeden bahsediyoruz.

 

Haberin Devamı

Ancak Suudi Arabistan ve İran’ın güçlenmesi noktasında Suudilerle aynı kaygıları taşıyan diğer Körfez ülkeleri için asıl kırılma noktası, İran’ın ABD’nin başını çektiği Batılı ülkelerle nükleer anlaşmaya varması ve ardından gelen bölgesel yükselişi oldu. Ortadoğu’da İsrail’ın yanısıra başından beri bu anlaşmaya en çok karşı çıkan diğer ülke Suudi Arabistan’dı. Suudilerle İsrail’in İran dışında bölgedeki diğer birçok konuda da çıkarlarının örtüştüğü ortada.

 

‘ŞEYTAN EKSENİ’NDEN ‘BÖLGESEL GÜÇ’E

Öte yandan Suudi Arabistan, uzun yıllardır ABD’yle olan petrol ve silah ticareti nedeniyle Amerika’nın bölgedeki en yakın müttefiki olarak biliniyordu.

 

Ancak son yıllarda hem enerji hem dış politika alanında yaşanan gelişmeler; ilişkilerin ileride eskisi kadar yakın olup olmayacağı sorusunu uyandırmaya başladı.

 

Bir kere ABD’nin “kaya gazı” olarak bilinen kaya odaklı petrol ve gaz üretimini her geçen yıl daha da artırması, dünyadaki jeopolitik dengeleri de değiştirdi. Toplam ham petrol ithalinin beşte birini Irak ve Suudi Arabistan’dan yapan, 2013’ten itibarense artık dışarıdan ithal ettiğinden daha fazla petrol üretmeye başlayan ABD’nin; Ortadoğu’ya olan ekonomik bağımlılığı da gitgide azalmaya başladı. O kadar ki, 2030 yılında Ortadoğu’dan ABD’ye petrol ihraç edilmeyecek olması mümkün gözüküyor.

 

Haberin Devamı

Yanlış anlaşılmasın, Suudi Arabistan’la ABD ilişkileri sadece petrol bağıyla sınırlı değil, ortada büyük bir silah ticareti ve stratejik ortaklık da mevcut. Ancak bu stratejik ortaklık, ABD’nin İsrail ve Suudi Arabistan’ı kızdırmak pahasına İran’la nükleer anlaşmaya varmasına engel olmadı.

 

Dönemin ABD Başkanı George W. Bush, 2002 yılında yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında; İran’ı, Irak ve Kuzey Kore’yle birlikte “Axis of Evil” (Şeytan Ekseni) ülkelerden biri olarak tanımlamıştı.

 

ABD Başkanı Barack Obama’ysa 2015 Temmuz’unda; aynı İran’ı “Bölgesel bir güç olacaktır ve olmalıdır” diye tanımladı.

 

Yani 13 yılda; ABD nezdinde İran’ın “Şeytan ekseni”nden “Bölgesel güç” olarak nitelendirildiği günlere gelindi.

 

Haberin Devamı

İRAN’DA YAPTIRIMLAR KALKIYOR

Gelelim bu sürecin en önemli aşamasına: İran’a nükleer programı nedeniyle uygulanan ekonomik yaptırımların kalkması.

 

Geçenlerde görüştüğüm Amerikalı bir diplomat, İran’la BM Güvenlik Konseyi ülkeleri arasında geçen yıl varılan nükleer anlaşma sonucunda 14 Temmuz 2015’te kabul edilen Ortak Eylem Planı’nın bir-iki ay içinde uygulanmaya başlayacağını söyledi.

 

Bu şu demek: İran’a nükleer programından dolayı uygulanan ekonomik yaptırımların birkaç ay içinde ortadan kalkması bekleniyor. Bunun için öncelikle İran’ın nükleer anlaşmada bahsi geçen önlemleri meclisten geçirmesi gerekiyor. İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin bunu, ülkede 26 Şubat’ta gerçekleşecek genel seçimler ve onunla eşzamanlı yapılacak Uzmanlar Meclisi seçimlerinden önce parlamentodan geçirmesi bekleniyor. Amerikalı diplomatın dediğine göre; İran Meclisi, bu önlemler paketini onaylar onaylamaz çok kısa bir süre içinde ekonomik yaptırımlar kalkacak. Ekonomik yaptırımların kalkmasıyla birlikte İran’a hızla yabancı sermaye akışının başlayacağı ve İran ekonomisinin de yükselişe geçeceği ortada. Bu da orta ve uzun vadede İran’ın; Irak, Suriye, Yemen ve Lübnan’daki etkisini daha da artıracak.

 

Haberin Devamı

Suudi Arabistan’ın; Şii din adamı Şeyh Nimr Bakır el-Nimr’i idam etmesinin sebeplerini işte böyle bir konjonktürde okumak gerekiyor. Suudi Arabistan’ın bu eylemi; sadece Suudilerin Şii düşmanlığı ve mezhepçi politikalarla açıklanamaz. Bunu, aynı zamanda İran’ın bölgedeki yükselişini önlemeye ve gücünü kırmaya yönelik sembolik önemi bir hayli yüksek olan bir eylem olarak görmek gerekiyor.

Yazarın Tüm Yazıları