Zaman geçse de aşk acısı geçmiyormuş

Merhaba Güzin abla, geçenlerde köşenizde yayınladığınız “Bir ayrılık öyküsü”nü okudum, çok etkilendim.

Haberin Devamı

Ben de sevdiğim adamla aynı sebeple ayrıldım. Ailesi mezhep farkı yüzünden beni istemedi, tanışmaya bile gerek görmediler.
Hayatımda ilk defa bir adamla ömrümü geçirmeyi hayal etmiş, ilk defa aşık olmuştum. Birine bağlanma korkumu, onunla yenmiştim. Ama bir anda bitiverdi her şey. Saatlerce oturup ağladık ayrılırken, bana ailesini karşısına alamayacağını söyledi.
Sevdiğim adam daha önce de ailesi yüzünden ayrılmış bir başkasından, o yüzden artık vazgeçtiğini, ailesinin istediği gibi biriyle evlenip onları mutlu edeceğini anlattı. Her Allah’ın günü aynı işyerinde birbirimizi görüp, gözlerimizin dolduğunu saklamak için köşe kapmaca oynamaya başladık.
O içtiği sigara sayısını artırdı, ben her akşam ağlamaktan öldüm. Ve sonra ailesinin istediği gibi biriyle evlenmeye karar verdi. Arkadaşımla oturup konuşmuşlar, kızı sevmediğini anlatmış ağlaya ağlaya... Duyduğum an dünyam başıma yıkıldı, günlerce bir şey yiyemedim.
O da zayıfladıkça zayıfladı. Herkes ne kadar mutsuz olduğunu, kötü gözüktüğünü konuşuyor. Ben artık onu anmamaya, görmemeye çalışıyorum ancak çevremdeki herkes onun hâlâ bana baktığını, dalıp gittiğini, evleneceği kıza da çok kötü davrandığını, ilgisiz olduğunu söylüyor.
Hâlâ yanımdan geçerken gözleri doluyor. Üstelik ayrılmamızdan bu yana 1 sene geçti.
Ben artık onu eskisi gibi sevmiyorum, sadece bana hissettirdiklerini özlüyorum ama okurunuzun yazdıklarını okurken, yaşadıklarım aklıma geldi, ağlamaya başladım. Bazı şeyler ne kadar zaman geçse de unutulmuyormuş...
Okurunuza zamanla her şeyin düzeleceğini, onu unutacağını söylemek isterdim ama zamanla acısı hafiflese de tamamen unutulmuyormuş. O şimdi bir başkasıyla mutsuz, benim başkasıyla deneyecek gücüm yok. Ve merak ediyorum, aileler çocuklarının mutsuzluğuna nasıl göz yumabiliyor?
RUMUZ: SEVEREK AYRILANLAR

Haberin Devamı

Sevgili kızım, asıl ben bu insanların ne yapmak istediklerini bir türlü anlayamıyorum. Bu çağda bu saçmalıklara artık katlanamıyorum. Bugün artık bırakın mezhep farklılıklarını, din farkı bile eskisi gibi önemsenmiyor, önemli olan iki insanın birbirini tamamlaması, birbirini sevmesi, birlikte mutlu olması; gerisi boş...
Üstelik bu ayrımcılık yüzünden öylesine mutsuz yaşamlar, öylesine acı öyküler, o kadar çok dağılan yuva görüyoruz ki... Bunları yaratanlar, eski çağlarda kalmış geri kafalı insanlar...
Ancak burada da, o eski öyküde de, dikkatimi çeken üniversite okumuş gençlerin hâlâ kendilerini saran bu çemberi kıramamış, bu konularda ailelerini aşamamış olmaları. Nasıl olur da bu genç adam, yarattığı bunca mutsuzluğa rağmen hâlâ ailesinin etkisinde kalabiliyor. Nasıl oluyor da onları bir şekilde ikna edip, “Ben bu kızı seviyorum, mezhep filan umurumda değil, onunla evleneceğim. Biz bunları aştık artık, siz de aşın” diyemiyor. İşte ben buna çok kızıyorum.
Evet gençler, bu iş aslında sizlere düşüyor. Asırlar öncesinde kalmış olması gereken bu ayrılıkları siz silecek, ailelerinizi akla mantığa siz davet edeceksiniz. Bu yanlışı siz bozacaksınız.

Yazarın Tüm Yazıları