Öğretmenlerimizin bu özel günü kutlu olsun

Benim için öğretmen olmaktan daha değerli ve kutsal bir meslek yoktur. Çünkü geleceğimizi, karakterimizi, tüm bildiklerimizi ve bilmek isteyeceklerimizi onlara borçluyuz.

Haberin Devamı

24 Kasım 1928, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Millet Mektepleri’nin başöğretmenliği”ni kabul ettiği gündür. Hazreti Ali; ”Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” diyerek öğretmenin değerini anlatmak istemiştir.

Gerçekten benim için de öğretmen olmaktan daha değerli ve kutsal bir meslek yoktur. Çünkü geleceğimizi, karakterimizi, tüm bildiklerimizi ve bilmek isteyeceklerimizi onlara borçluyuz. Onlar olmasaydı, hayatta hiçbir şey olamazdık.

Bu nedenle öğretmenlerimize çok şey borçlu olduğumuzu asla unutmamalıyız.

Bu yıl Öğretmenler Günü benim için biraz daha önem kazandı, çünkü canım kızım, Yonca’m da İngilizce öğretmeni olarak bu fedakar orduya katıldı.

Onunla birlikte bu mesleğin değerini, nasıl bir çaba ve fedakarlık istediğini bir kez daha görebiliyorum.

Üstelik yıllarla birlikte değişen kuşakların ve bilimsel değişimin de, öğretmenlerin işini nasıl zorlaştırdığını anlayabiliyorum.

Bugünün çocukları ve gençleri çok farklı, özgür bir ruha sahip. Bu nedenle onların eğitmeni, öğretmeni, idolü olmak çok daha zor artık. Öğrencilerin üzerinde etki bırakan, kendi düşüncelerini hür bir şekilde ifade edebilmeleri için onları teşvik eden ve arkasında duran öğretmenler çok kıymetli.

Bugünün gençliği, çok farklı kimlikler taşıyor. Tek tip bir eğitimin yeterli olamayacağını, herkesin kendi görüşünü özgüvenle savunabilmesinin önemini kavramak zorunda bu eğitim sistemi... Bu çocukları, küçük yaşlardan itibaren gerçek kimliğini kazanmış bireyler olarak kabul etmek gerekiyor.

Artık ülkemizde Twitter, Facebook gibi paylaşım sitelerini öğrenciler 10, hatta daha küçük yaşlardan itibaren kullanıyor. Bu paylaşımlar ve internet gibi okul dışı faktörler sayesinde hiçbir şey “eskisi” gibi değil. Hem öğrenciler hem de öğretmenler her geçen yıl bu değişime ayak uydurmak zorunda kalıyorlar.

Ancak şunu da hatırlatmak zorundayız ki, öğretmenlerimiz ne yazık ki hiçbir zaman layık oldukları, uygar bir yaşamı sağlayacak, hatta kendilerini yetiştirecek maddi imkanlara sahip olamıyor.

Yurdun en ücra köşelerine gitmeye hazır oldukları halde, yıllarca atama bekliyor, ömür tüketiyorlar. Yine de onlara ayrılan bu özel günde öğretmenlerimizi kutluyor; mutlu, huzurlu bir gelecek diliyorum.

Öğretmenlere hediye verilmesine karşıyım

Haberin Devamı

Yine bir Öğretmenler Günü geldi. Çok iyi niyetle, öğretmenlere vefa borçları unutulmasın, emekliler hatırlansın, elleri öpülsün diye başlatılan bu özel gün maalesef hediye şovuna dönüşmüştür.

Oysa sevgi hediye ile gösterilmez. Öğretmenin sevip sayıldığı gelen hediyelerle değil, sınıf başarı ortalaması ile ölçülür. Çocuklar veya veliler hediyeyi türlü nedenlerle getirir.

Kimisi “hediye alırsam gözüne girerim” diye bir beklenti içinde, kimisi de “herkes alıyor ben almasam mahcup olurum” diye düşünüyor. Tabii tek bir mendil alamayacak durumda olan öğrencinin, içinde bulunduğu ruh halini anlamak için de psikolog olmaya gerek yok.

Oysa çocuklarımız öğretmenlerine sevgilerini ders çalışarak, okul kurallarına uyarak ve mezun olduktan sonra öğretmenlerini arayarak belli etmelidir.

40 yıllık öğretmenliğim sırasında hiçbir öğrencimden hediye kabul etmedim. Gerektiğinde ben verdim.

Çocuklarım beni öyle çok sevdiler ki, 40 yıl önce öğretmenlik yaptığım Elazığ Kız Meslek Lisesi’nde okuyan öğrencilerim bile, beni hâlâ ararlar.

Genç meslektaşlarım; sakın hediyeye tenezzül etmeyin. Onurunuz her şeyin üstünde olsun.
Emekli öğretmen
Bergüzar E.

Yazarın Tüm Yazıları