Kadın korkusu!

İzin verirseniz sevgili okurlarım, sizden gelen e-mail’lerin de teşvikiyle ve artık yüreğimin sesini susturmaya gücüm kalmadığı için bugün kendi düşüncelerimi yazacağım açıkça...

Haberin Devamı

Biliyorum, bu yazı erkekleri kızdıracak ama olsun... Kadınlar yıllardır onların kararları ve baskıları altında yaşamıyorlar mı? Hem bırakın baskıyı, her an her fırsatta bir erkeğin fiziksel gücü nedeniyle, hırpalanıyor, eziyet çekiyor, hatta öldürülmüyorlar mı?
Hangi inançta olurlarsa olsunlar, asırlardır erkeklerin yönettiği dünyada, dini alet edip kadınları baskılamıyorlar mı? Hem biz tarihe imza atmış nice kahraman kadın öyküleri dinlemedik mi?
Jeanne D’arc gibi cesur kadınları, cadı diye diri diri yakmadılar mı? Savaşlarda memleketi için çalışan kadınları casusluk yaptı diye kurşuna dizmediler mi? Nice kadını iftira atıp, “zina yaptı” diye toprağa gömüp taşlayarak öldürmediler mi? Hatta dini inancı kuvvetli kadınlara bile bu ceza verilmemiş mi?
Kadının ezilmesi, belki de dinlerin yükselişi ile daha da hızlanmış.
Namus cinayetlerinde sorumlu hep kadındır, o suçlanırken
erkeklere kimse dokunmaz bile.
Her dönemde, her çağda, her fırsatta kadınları yok saymak istediler, kadınları ezip susturdular.
Kadının zekâsından korktular... Kadının cinselliğinden korktular...
Korku duydukça da ondan nefret ettiler.
Kendilerini üstün gördükleri bu karşı cins, bir yerde onları ezip geçebiliyordu. Kadınlara karşı inanılmaz arzu duyuyor ama her zaman en büyük kâbusları olan “yeterli olamama endişesini” yaşıyorlardı.
Tüm özgüvenlerine rağmen kadının karşısında cinsel açıdan başarılı olamama, küçük düşme ihtimali bile onları korkudan ürpertiyordu.
Tarihin her döneminde kadın, erkeği bu nedenle sürekli korkutmuştur. Onun zekasıyla, cinselliğiyle baş edememe korkusudur bu.
Erkeğin yarattığı kanunlar, erkeğin düzenlediği kurallar, buyruklar hep kadınlara zulmetmek, özgürlüğünü kısıtlamak, onları esir gibi kullanmak, başını ezmek, zekasını kullanmasını engellemek, gücünü yok etmek içindi.
Bu yüzden onu her fırsatta örtüp, görünmez olmasını sağlamaya çalışıyorlar.

YENİDEN KARANLIĞA GÖMMEK İSTİYORLAR
Asırlardır erkek egemen toplumlarda kadın sürekli susturulmak isteniyor. Cumhuriyetimizin kurucusu yüce Atamızın kadınlara sağladığı haklar, birçok Avrupa ülkesinden çok daha önce gerçekleştirildi.
Bu durum, kadını gizlendiği panjurların, peçelerin ardından çıkarıp eğitim görmesini ve toplumdaki yerini almasını sağladı.
Kadının iş hayatında önemli bir yere gelmiş olması, erkek gibi ve de erkeğin yanında, her türlü meslekte başarıyla ilerlemesi giderek bazılarına daha çok rahatsızlık veriyor.
Atamızın kazandırdığı bu özgürlükten yıllar sonra kadının bu durumuna katlanamayan belirli bir zümrenin onu yine karanlıklara gömmek için harekete geçtiğini artık görmezden gelemeyiz.
Son 10 yıldır kadına karşı uygulanan şiddet en üst düzeye ulaştı. Kadın cinayetleri inanılmayacak kadar arttı. Artık adamlar güpegündüz, sokak ortasında kadınları herkesin gözü önünde öldürmekten kaçınmıyor. Çünkü bahaneleri hazır; kadın vücut hatlarını gösteren tayt giymiştir, telefonuna mesaj gelmiştir vs... Birkaç yıllık cezayla kurtulabiliyorlar da!
Zaten fazla söze gerek yok, her gün gazetelerin üçüncü sayfa haberlerini izleyin, yeter.
Kadınların iş hayatından çekilmeleri için her türlü çaba gösteriliyor. En basiti, kadına en az üç çocuk doğurması için baskı yapılıyor. İşte bu bile kadının çalışmasını önleyecek, onu eve kapatacak çok iyi planlanmış bir yöntem.

KAHKAHASI BİLE RAHATSIZLIK VERİYOR
Ve biri de çıkıyor, hamile kadının sokakta dolaşmasının doğru olmadığını, hamileliği boyunca evde oturması gerektiğini söylüyor.
Oysa dünyaya bir can getirmenin bu en ulvi, en kutsal döneminde, kadın herkes tarafından saygı görür.
Bir hükümet yetkilisi çıkıp kadının kahkaha atmasının doğru olmadığını, kahkahayla gülen kadının iffetli olamayacağını söylüyor.
Kadının kahkahası onlara rahatsızlık veriyor, kadının gülüşü onları tahrik ediyor ama çocukluklarından beri yaşadıkları baskılar nedeniyle duygularını rahatlıkla yaşayamıyorlar.
Genellikle, erkeklerin en büyük korkulu rüyasıdır kadınlar.
Asırlar boyunca onu kendilerine rakip görmüşler, onlardan hem vazgeçememişler hem de kadın cinselliği ve çekiciliği onları korkunç bir şekilde huzursuz etmiş; kâbusları olmuş...
Şimdi insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden biri olan gülme özelliğinden, gülebilme şansından kadını mahrum etmek istiyorlar. Ellerinde olsa yasak koyacaklar!
Oysa kahkaha kadar güzel ve sağlıklı bir şey olabilir mi?
Gülmek, endorfin hormonu salgılar. Bu hormon, kendimizi mutlu hissetmemizi ve stresimizin azalmasını sağlar.
Aynı zamanda vücudun doğal ağrı kesicisidir. Gülmek, acıyla başa çıkmak için iyi bir yöntemdir. Örneğin düştüğünüz zaman içgüdüsel olarak gülmeniz, ağrınızı azaltır.
Gülmek, ciğerleri genişletir, kalbe iyi gelir, vücuttaki kasları esnetir ve dengemizi sağlar. Bu, vücuda egzersiz yapmış gibi oksijen alımını artırır.
İçinizde tuttuğunuz duyguları serbest bırakmanın en iyi yolu, kahkaha atmaktan geçer.

GÜLMEK, GÜZELLEŞTİRİR

Her şey gülmeye başladıktan sonra gözünüze daha iyi ve daha kolay görünecektir.
Gülümsemek sizi çekici kılar, insanların size yaklaşabilmesi için cesaret verir.
Güldüğünüz zaman başkalarıyla daha kolay iletişime geçebilirsiniz.
Kahkaha atmak insanı rahatlatır, keyiflendirir. Üstelik bulaşıcıdır; insanı mutlu eder, gevşemek, huzur duymak için çok ciddi bir yöntemdir.
Ve de gülmek, kadını güzelleştirir, gözlerine eşsiz bir parlaklık verir.
Evet, belki zamanla kırışıklara neden olabilir ama bu kırışıklar, yaşanılan tüm o güzel, mutlu anların birer işaretidir. Bu anlarla kazanılmış kişiliğin aynasıdır.
Tanrı bize gülmeyi bahşetmişse...
Bizi kim bu özelliğimizden mahrum edebilir ki?
Yeter artık! Sizi bu çağda bile köle yerine koymak isteyen zihniyete karşı tüm gücünüzle koyuverin kahkahalarınızı...

Yazarın Tüm Yazıları