Elde olanlarla yetinmek gerek

Zorluklarla geçen bir çocukluk, anlayışsız bir aile, yeni bir şehrin korkusu...Belki de kendini bu ortamdan bir an önce kurtarmak için yapılan çok erken bir evlilik... Ve eşini kaybetme korkusu...Okulu son sınıfta terk etmesi zaten yanlışmış. Ama şimdi başka bir şehirde eğitimine devam etmesi mümkün olabilir mi? Hem evlilik hayatı, hem eğitim hem de iş hayatı onu yıpratmaz mı? Yanlış bir adım, bazen zincirleme olarak başka hatalara da yol açabiliyor.Elde olanlarla yetinmek, onlarla mutlu olmayı bilmek gerekiyor.Gülümseyen bir yüz, bir evliliği kurtarmaya yeter bazen...

Haberin Devamı

Elimde nikâh cüzdanıyla 3 ay babamın evinde kaldım

Sevgili Güzin Abla, ben 22 yaşında, evli bir kadınım.
Yaklaşık bir yıl önce yaşadığım sorunlardan dolayı okuduğum üniversiteyi son sınıfta dondurup ailemin yanına döndüm.
Oradaki yaşama ve yeni hayatıma tam da ayak uydurmuşken, bu sefer de ailemin maddi sıkıntılarından dolayı geldiği bu şehre alışmaya çalıştım.
Zar zor bir iş bulup kendimi her şeyden soyutlayarak işime sarıldım.
Kimselere anlatmadığım ailevi meselelerle boğuşuyor, bir de yeni bir şehrin siyah yapışkanlığı arasında nefes almaya çalışıyordum.
Bu arada bir gençle tanıştım. Aslında önceleri hiç anlaşamadık. Fakat aylar geçtikçe direncimi kırıp beni evlenmeye ikna etti.
Artık ona bütün problemlerimi anlatıyor, onun yanında kendimi bebekler gibi rahat hissediyordum.
Ailemle tanıştı, evlenmek istediğimizi açıkladı. Onlar da klişeleşmiş adetlerin yerine getirilmesini istediklerini söylediler.
Eşimin ailesi başka bir şehirde olduğu için onlara haber verdik. Ancak karşı taraf tanışma tarihini sürekli erteledi.
Zaten farklı bir kültür ve mezhepte olduklarından ailemi evliliğe zor ikna etmiştim. Onların bu tavırları, ailemin bana daha fazla baskı yapmasına neden oldu. Durum, iş dışında dışarı çıkmamı engellemelerine kadar gitti. Çocukmuşum gibi her gittiğim yere karışmaya başladılar.
Bana güvenmemeleri ve küçüklüğümden beri yaşadığım sevgi eksikliği, beni yiyip bitirmeye başladı.

BABAM “BİR DAHA EVE GELME” DEDİ
Bir gün iş çıkışı biraz rahatlamak üzere şimdi eşim olan erkek arkadaşımla bir şeyler içmeye gittik. Saat biraz ilerlediğinde işyerinde beni bulamayan annem, cep telefonumu aradı.
İş çıkışı bir yerlerde oturup kafa dinlediğimi, birazdan geleceğimi söyledim. Fakat hakaret etmeye, çığlık çığlığa bağırıp çağırmaya başladı. Korkup telefonu kapattım.
Eve dönmek için taksi tutacak paramız olmadığından dolmuş beklemeye başladık. O sırada evi aradım. Vasıta bulamadığımızı açıklayacaktım ki, babam çıktı telefona ve sinirle nerede olduğumu sordu. Eve gelmeye çalıştığımı söyledim.
O arada, geç kaldığım ve öfkeli oldukları için birden bezginlik oluştu içimde. Kendimi daha iyi hissettiğim bu yerden gitmek istemedim o cehenneme. Birden “Bu gece arkadaşımda kalacağım” lafı döküldü dudaklarımdan. Sonra “Telefonum hep açık olacak” dedim.
Maksadım, onlara kötü bir şey yapmadığımı, sadece rahatlamak istediğimi ispatlamaktı.
Arkadaşımın numarasını verecektim ki, babam küfürler ederek bir daha eve gelmememi söyledi ve telefonu kapattı.
Şoke oldum. Ama bir yandan da içime bir dinginlik, omuzlarıma da bir hafiflik geldi.
Erkek arkadaşımın kaldığı eve gittik. Ben sabaha kadar geçen 21 yılımı anlatıp ağladım, o da beni dinleyip çözümler üretti durdu.
Yorgunluktan bitkin düşüp işe gidemedim, o da gitmedi. İki gün boyunca dertleşip durduk.

OKULA GİTMEM GEREKİYOR AMA ÇALIŞMALIYIM
Sonunda karar verdik ve eşimin ev arkadaşlarının da yardımıyla üç gün içinde evlendik. Aileme telefon açıp durumu bildirdik, görüşmeye de gittik.
Bu arada eşimin ailesine haber verdik. “Geleceğiz” deyip gelmediler.
Sadece babası geldi. Bir ev tutup birkaç koltuk aldı, eşyaları yerleştirdikten sonra düğün hazırlıkları için üç gün içinde alelacele döndü memleketine. Sonrasında ne yardım geldi, ne düğün yapıldı. Eşim de sinirlendi, ailesiyle bozuştu.
Ailem “Ele güne karşı ne deriz, düğünsüz nasıl evlendirdik deriz” deyince elimde nikâh cüzdanıyla üç ay babamın evinde kaldım. Eşim de oturacağımız evde kaldı.
Ailem ona sanki eşim değil de nişanlımmış gibi davranınca ve görüşmemizi engelleyince, evden bir çöp dahi almadan çıkıp eşimin evine geldim.
Babam beni evlatlıktan reddetti. Eşyalarım da orada kaldı.
Daha sonra eşim, annemle konuşup kıyafetlerimi aldı, fakat tüm çeyizim kaldı. Ne gelinlik giyebildim ne de düğünüm oldu.
Eşimle birlikte çalışıp evimizi iyi kötü döşedik.
Bir ara çalıştığım işyeri kapandı, paramı da alamadım. Hem beş parasız hem de işsiz kaldım. Ama yine de çok mutluydum.
Şimdi eşim çalışıyor ve ben beş aydır iş arıyorum. Tezgâhtarlıktan satış temsilciliğine, sekreterlikten garsonluğa kadar her şeyi yaptım, fakat yerimde saydım durdum.
Hiçbir sosyal hakkım olmadan üç kuruşla ne okula devam edebilirdim, ne de evimin düzenini kurup eşime yardımcı olabilirdim.
Diplomam olmadığı için de bocaladım ve artık hiçbir şey yapamıyorum. Evden dışarı çıkmıyorum. Artık gazetelerin ilan sayfasını açıp iş bakmak da istemiyorum.
Sadece eşimi gördüğüm zaman rahatlıyor içim. Ona tutunup düşmemeye çalışıyorum.
Okul dönemim başlıyor. Bir yıllık dondurma süremi kullandığım için bu yıl okula gitmem gerekiyor. Fakat benim tek başıma oraya gidip kalmam mümkün değil. Okulumun olduğu yere de eşimin gelip çalışması mümkün değil.
Asgari ücretli eşimin aldığı da kiraya, faturalara ve masraflarımıza zor yetiyor.
Okulumu bitirmek istiyorum ama bir yandan da çalışmak zorundayım.
Eşimi, yuvamı kaybedebilirim...
Ne yapabilirim, bana yol gösterin lütfen.
Rumuz: Kayıp hayatlar

Yazarın Tüm Yazıları