Bir çığlık

Geçtiğimiz perşembe günü köşemde, erkek arkadaşının tecavüzüne uğrayıp onunla evlenmek zorunda kalan bir okurumun yolladığı “Kadın olduğumuz için mi hep biz suçluyuz” başlıklı mektuba yer verdim.

Haberin Devamı

Bu yazının ardından genç siyasetçi, sosyal girişimci ve şair Kader Sevinç bana konuyla ilgili bir e-mail gönderdi...
Brüksel’de Avrupalı sosyal demokrat partileri bir araya getiren PES’in başkanlık divanı üyesi, CHP Avrupa Birliği Temsilcisi olan Sevinç, tacize uğramış bir başka kadının öyküsünü paylamış bizimle...

Şiddete sesinizi yükseltecek misiniz

Eski zihniyetli erkeklerin egemen olduğu siyasi dil ve şiddet kültürü, birçok yaşamsal alanda Türkiye’yi geriye götürüyor. Bu ortamdan en olumsuz etkilenenler ise kadınlar...
Feyza Hanım, bunun en somut örneği göstermek için sizinle bana gelen bir mektubu paylaşmak istedim.
Üniversiteden uluslararası ilişkiler bölümünden yeni mezun, Kocaeli’den Manolya rumuzlu genç kızın mektubunu yüreğim ağzımda okudum.
Siz de okuyun istedim satırlarını biraz empatiyle, özellikle erkekler...
İşte Manolya’nın mektubu...
“Geçen cuma akşamı evime giderken tacize uğradım.
Saat 23.30 sularında evime yürüyordum. Sokakta kimse yoktu. Telefonda konuşuyordum. Güya telefonda konuşurken kendimi güvende hissediyorum, sonuçta bir ses vardı kulağımda.
Yanımdan minibüs geçti, az ileride karşımdan gelen adamı araca aldı.
Ben yürüdüm biraz sonra da fark ettim ki araç hareket etmiyor, kaldırıma yanaşmış bekliyor. Böyle olunca korkup telefonu kapattım ve babamı aramak istedim.
Telefonum bağlanmadı, araç da bu sırada kaldırımdan bana doğru geri geri gelmeye başladı.
Minibüs yanıma gelince ben ileri doğru hareket etmeye başladım.
Bu sefer minibüs vitesi değiştirdi, benimle ileri doğru gelmeye başladı. Korktum ve koşmaya başladım; onların da benimle birlikte hızı arttı.
Çok güçlü çığlık attım çünkü minibüsün sürgülü kapısından birisinin beni içeri çekmek istediğini hissettim.
Sesime babam koşana kadar yetişen komşularımız oldu. Aracı hiçbir yere göndertmedim. Bu arada polisi aradım ve toplanan halk ile birlikte iki sapığı olay yerinde beklettim. Bu esnada gerçekten bir sinir boşalması yaşadım.
Polislerle karakola gittik ve şikâyetçi oldum. İnanın korkum, sinirimin yanında bir hiç artık. O kadar çok canıma tak etti ki, yolda gördüğüm erkeklerden tam anlamıyla midem bulanıyor.
Bu olayları yaşarken de gördüğüm tek bir şey var:
Kadınlar kendilerini savunmayı daha iyi bilmeli. Sözle tacizin bile bir yıla kadar hapsi var bunu bilmiyorlar. Sadece bir şahit olsa bile dava açabilirler; bunu da bilmiyorlar. O kadar çok korkuları var ki, sapıklar kendilerine musallat olur diye.
Şimdi İl Müdürlüğü Kadın Hizmetleri ile bir proje yapmak istiyorum bilinçlendirme amaçlı. Bu hafta yüz yüze görüşme sağlayacağım kendileriyle...”
Manolya kendi kentinde, mahallesinde yaşadı bu vahim deneyimi. Başka nerede güvende olacaksınız ki?
Bu sadece milyonlarca kadının Türkiye’de yaşamaktan yorulduğu bir örnek.
O sesini yükseltmeyi ve çözüm için harekete geçenlerden olmayı seçmiş.
İhtiyacımız olan cesaret ve toplumsal sorunlara girişimci bir tavırla çözüm arama yaklaşımına işaret ediyor bu davranışı. Peki ya siz?
Siz derken insanlardan bahsediyorum, kadın veya erkek ayrımı olmadan, insanlardan. Her gün çevrenizde ve kendi yaşamınızda gördüğünüz şiddete sesinizi yükseltecek misiniz? Sesini yükseltenlerin etkisini çoğaltmanın zamanı çoktan gelmedi mi?
Sokakta veya ruhumuzda, çığlık çığlığa yaşamaya alışmamak için.
* Kader Sevinç / Brüksel

Yazarın Tüm Yazıları