Önümüzdeki haftanın ‘yapılacaklar listesi’

Editörüme “Ben bir hafta yazmasam memlekete bir şey olur mu?” dedim. “Daha ne olacak ki artık?” gibi bir cevap bekliyordum.

Haberin Devamı

Sadece “Sanmam” deyip sustu.

İşte bu, “Önemsizliğin dayanılmaz hafifliği” sayın okuyucular!

Galiba zaten bu aralar ülkede kimse kendini önemli görmüyor.

Mizah yazarıyım, bu halimle “Tam koalisyonun kaderi belli olacakken yazmamak doğru olur mu?” diye kendi çapımda endişelere gark oldum.

Oysa bu alanda benden bir miktar daha yetkili ve sorumlu olan merci, yani Meclis, tatilde!

Sanırsın polar mont üreticileri derneği!

Sanırsın bura, en büyük sorunu bisiklet yollarındaki kar küreme işleri olan İsveç!

Haberin Devamı

Herhalde bu da politikacı olmanın dayanılmaz hafifliği!

GÖZÜM ÜSTLERİNDE

Büyüklerimiz takmıyorsa bana ne oluyor Allah aşkına?

Bensiz yürütsünler koalisyon işlerini filan!

Ama uyarıyorum, gözüm üstlerinde! Sinsi sinsi takip edip gelişmeleri not alacağım.

Şimdi ben bir hafta yokum ya, bir ricam olacak.

Size bir ‘yapılacaklar listesi’ bırakıyorum.

Bu sorunlarla ilgileniverin, döndüğümde çözülmüş olsunlar lütfen.

Mesela:

-THY’nin rötarsız uçuşu yok. Rötar yokmuş gibi vaktinde havalansa da, uçak yere indiğinde uzun uzun bekliyor. Bazen havada dönerek komşu şehirleri havadan geziyoruz. Birilerine rötar borcumuz varmış da, o almayı kabul etmiyor diye böyle ödüyormuşuz gibi. Onu bir düzeltelim.

Hoca’yı kollayın

-Karatay Hoca’yı yedirtmem! Yanımda şekerli hamurişleri lüpletip bir saat sonra açlıktan beni yemeye kalkanlara da kendimi yedirtmem! Hoca’yı kollayın. O bize lazım.

Haberin Devamı

- Esmiyor... Nem çok... Yeşillik az... Ağaç gölgesi karaborsa... Ağaç filan dikin. Kim bakıyor bu işlere? Belediye mi? Yapma bee!

-Bodrum’da ev fiyatları uçmuş. İstanbul’dan sonra emlakın en çok prim yaptığı yermiş Bodrum. Halk evlere hücum etmiş, vatandaş yazlık alamıyor iyi mi? Burada bir gizli özne var. ‘Vatandaş’, ben oluyorum! Valla iki oda bir salon yeter. Var mı tanıdığınız?

Köyün kavalcıcısı

-Ömrümde ilk defa spor yapayım dedim. Günde 35 dakika dışarıda yürüyorum. Evet ben! Bu, sportif bir insanın standardında günde dört saat koşma demek! Fakat yürüyüşüme başlamamla ne kadar kedi köpek varsa peşime takılıyor. Sevildiklerini mi anlıyorlar, resim mi çektirmek istiyorlar belli değil. Büyük ihtimalle hepsi çok susamış oluyor. Fareli köyün kavalcısı gibi yürüyorum her akşamüzeri. Hoşt, pıst filan da diyemiyorum. Durup, hayvanlarla “Ama ben sizi sahiplenemem ki...”, “Lütfen peşimi bırakın, muhitimize geldik” tarzı sohbetler yapıyorum. Deli gibi yaptım kendimi! Su alıp vermek tamam da, hangi birine? Hayvanlar için kapı önünüze bir kap su koyun, milletin sanatçısı rahat rahat sporunu yapsın!

Haberin Devamı

Denize atlıyorum

Evet, ben dönene kadar bu işler bitmiş olsun!
Ya da... Hiç dokunmayın!
İnşallah izinden döndüğümde bunlar değil, ülkenin esas sorunları, kaderimizi belirleyecek konular çözülmüş olsun. Meclis çalışsın! Terör bitsin, siyasetteki belirsizlik sona ersin, ekonomi toparlansın da... Bunlar kusur kalsın.

Yazarın Tüm Yazıları