Mizah hayatımızı nasıl kurtardı?

Avanak Avni, Çöpçüler Kralı Abdi, Domates Güzeli, Nuri Kantar, palavracı damat Ziya, Varsayalım İsmail, Mükremin Çıtır ve Lütfiye, Burhan Altıntop...

Haberin Devamı

Mizah hayatımızı nasıl kurtardı

 

Daha yüzlercesi...


Bağrış çağrış, yoksulluk, fakirlik, dert tasanın içinde, aslında bu işe yaramaz insanlar kurtardı bizi!
Haldun Taner’den Ferhan Şensoy’a, Gırgır’dan Gezi’nin duvar yazılarına kadar, mizah hep yaralarımıza merhem oldu.
Çocukların adamakıllı beslenemediği yıllarda, yoksulluktan ayakkabı alınamayan mahallelerde, geç konuşan, bitlenmesin diye kafası kazıtılan tüm bebelerin toplamıydı ‘Avni’.



Ama ‘Avni’nin adı konulup maceraları başlayınca, hem Avni’ler ve onların ana-babaları yalnız olmadıklarını hissedip gülümsediler hem de bizler sokaktaki Avni’leri daha bir sevdik.
Avni’ler büyük trajediydi aslında ama kısa dönemde ‘Avanak Avni’ye gülmek ilaç oluyordu biraz.
Arzu Film sayesinde
deliksiz uyuyabildik
Arzu Film’in yoksul aileleri “Para hiçbir halt değildir, mesele ailedir, sevgidir” dediği için, geceleri boş ceple deliksiz uyuyabildik.
‘Palavracı Ziya’ sayesinde zaten kolay iş bulunmayan bir memlekette işsiz güçsüz damatlara tahammül edebildik.

Haberin Devamı


‘Çöpçüler Kralı’yla fakirliğimizde, çaresizliğimizde, arayıp tarayıp, altlara saklanmış bir zafer bulduk.
‘Nuri Kantar’a gülerken hepimizden zengin sonradan görme yeni tüccarlara daha az kızmaya başladık.
O tüccarlar ve hemşerileri, ‘Kantar’ın dünürü operacı ‘Tijen’ “Niiii” dedikçe, kendilerine burun kıvıran tüm şehirlileri, gülerek affettiler.


‘Zeki-Metin’in oyunlarında memlekette olan biten yüzünden yaşadığımız depresyondan, öfkeden kurtulduk.
Siyasi baskılar, yasaklar, yozlaşma, göç yüzünden tanınmaz hale gelmiş eski semtler, hepsine güldük...
Ve baktık ki herkes gülüyor
daha az acımaya başladı!
‘Mükremin Çıtır’ o işsiz güçsüz gariban haliyle mafyaya kafa tutarken de içimizin yağları eridi, herkesi dövüp eve geldiğinde, hakkından kız kardeşi ‘Lütfiye’ gelince de...


‘Burhan Altıntop’la ‘Selin Yerebakan’ didişirken, bir o tarafa, bir bu tarafa daha yakın hissettik.
Bazen de ikisinden de (ve onlar gibilerden) nefis bir intikam alıyormuşuz gibi geldi. Bana bile öyle geldi!
Yani ülkeyle, otoriteyle, aileyle, hayatımızla, kendimizle, ne derdimiz ne hastalığımız varsa, kâğıtta, sahnede, beyazperdede, ekranda beliren bu komik insancıklar iyileştirdi.
Mizah külliyatı için
ciltlerce kitap lazım
Birçok ustayı, birçok karakteri, birçok hikâyeyi unutmuyoruz ama onlardan burada bahsedemiyoruz tabii. Koskoca mizah külliyatı için ciltlerce kitap lazım.

Haberin Devamı


Bu yılların çook öncesinden bugüne, bu topraklarda hiçbir zaman kolay olmamış günlerde, insanlar demişlerdir ki: “Bu işe üzülen, sinirlenen, yaralanan, uykusu kaçan yalnız ben miyim?”
Mizahçı da der ki: “Yok yav, çok kişi var, bak ben anlatıyorum, herkes yerlere yata yata gülüyor, düşün ne çokuz!”


Böylece, mizah sadece yaramıza merhem olup hayatımızı kurtarmaz, eş dost olur bize. Evet, yalnızlık paylaşılmaz. Ama yalnızlık kalabalıklara eşit olarak dağıtılabilir...
Ve mizah olur!
Mizah, sizin adınıza derdinizi alıp, şekerle kaplayıp yer!
Fakirliği, ezikliği,
baskıyı dizinde kırar!
Mizah alır o sizi kahreden eşitsizliği, adaletsizliği, yozlaşmayı, fakirliği, ezikliği, bunaltıcı baskıyı, hepsini dizinde kırar!
Artık daha ne yapsın?

Yazarın Tüm Yazıları