Kanadalı televizyon kanalı beni niye aradı?

GEÇEN hafta bir akşamüzeri telefonum çaldı.

Haberin Devamı

Uzun zamandır yurtdışında yaşadığını belli eden aksanlı Türkçesiyle, çok kibar bir kadın muhabir televizyon röportajı istedi. Kanada CBC haber kanalı için. Amaç, “Müslüman bir ülkede mizah yapmanın nasıl bir şey olduğunu bir Müslüman kadın mizahçıdan dinlemek”. Haberin Charlie Hebdo saldırısı üzerine yapılan bir dosya dahilinde olduğunu söylememe gerek yok.
Önce hemen kabul ettim.
Sonra aldı beni bir düşünce. Ne diyeceğim? “Aslında Türkiye çok farklı, demokratik ve laik bir ülke, burada dert üstü murad üstüyüz” desem bir türlü. “He valla, biz de korkuyoruz artık söylediğimize, yazdığımıza, iklim sertleşti” desem başka türlü.
Ya “Yok canıım, Türkiye’de özgürlükler çılgın atıyor, mizahçılar, yazarlar, gazeteciler gönüllerinden geçeni yazıp çiziyor” diye yalan atacağım ya da elin yabancısına ülkemi kötülemiş gibi olacağım.
Ya vatanseverliğim ağır basacak, her şey yolunda mesajı verip bir kısım vatandaştan “İnsaf artık, hükümete yalakalık mı?” diye dayak yiyeceğim ya da otoriterleşme ve İslam’ın siyasete sokulması eleştirisi yapıp başka bir kısım vatandaştan devlet ve/veya İslam düşmanı yaftası yiyeceğim!
Charlie Hebdo’yu sorarlarsa zaten bittim. Başbakan saldırıyı kınamak için yapılan yürüyüşe katılmış, Cumhurbaşkanı ise derginin yaptığını İslam’a hakaret olarak görüp onu kınıyor. Yani devletin zirvesinde bile (cinayetleri lanetlemek dışında), ifade özgürlüğüyle ilgili net bir görüş yok. Bu ülkenin Müslüman, ama demokrasiden yana bir mizahçısı olarak bakış açım o kadar karışık ki, CBC kadar ben de fikrimi merak ediyorum!
Ne yaman çelişki. Ancak röportaj tarihi de vermişim bir kere.
Saçma bir ifade olacak ama, Allah’tan grip oldum, iptal etmek zorunda kaldım!
Anladım ki artık Türkiye, siyaset, demokrasi, din, özgürlük konularında fikri açıdan bir mayın tarlası! Görüşün ne olursa olsun, ifade etmek gittikçe tehlikeli hale geliyor.
Ve bu, kanımca yakın geleceğimize dair, göstere göstere gelen en büyük problem!

Haberin Devamı


İtalyan taklidi yapan Müslüman

BİR Fransız komedisi “L’Italien”.
İtalyan arabaları satan, Fransa’da yaşayan Cezayirli Müslüman Murat, yıllardır İtalyan taklidi yapıyor. Kendini iş çevresine, hatta Fransız kız arkadaşına bile Marsilyalı Dino olarak tanıtmış, başarılı ve harika bir hayat sürüyor.
Bir gün babası rahatsızlanıp, kendisi için ramazanda oruç tutmasını isteyince, Murat’ın çift kimlikli hayatı karmakarışık oluyor.
Fena film değil, eğlenceli. Karakterin ofiste kimseye çaktırmadan oruç tutup namaz kılmasından, sevgilisinin ailesine İtalyan olduğunu kanıtlama çabalarından tatlı fars sahneleri çıkmış.
Ama filmi benim için ilginç kılan, alt metni. Her şey ortaya çıkıp, neden bu sahtekârlığa giriştiğini anlatırken “Kim olduğumu bilseydiniz iş vermez, hatta ev bile kiralamazdınız” diyor Dino-Murat. Avrupa’da Müslüman olmanın zorluğu, önyargı ve ırkçılık çok yumuşak, yer yer yüzeysel de olsa açıksözlülükle eleştiriliyor.
Hem Charlie Hebdo saldırısının motivasyon kaynaklarından olan İslamofobik hava şartları daha net anlaşılıyor. Hem de bir Fransız filminin Fransız toplumuna açık eleştiri yapmasıyla, Charlie Hebdo dergisinin karikatür yayınlamakta tereddüt etmediği ifade özgürlüğü iklimi.
Bir bakın bakalım...

Haberin Devamı


Bir gün herkes İzmirli olacak...

ÖNCELİKLE şu açıklamayı yapmak istiyorum: Ben sanıldığı gibi İzmirli değil İstanbulluyum, oynadığım karakter İzmirliydi! Ama fahri İzmirliliği seve seve kabul ediyorum!
Bir şehrin, mahallenin, ülkenin medeniyet seviyesi bence kadınların gece sokakta rahat yürüyebilmesiyle ölçülür. İzmir bu açıdan çölde vahadır. Güzel şehirdir, iyi yaşanır. Eş-dost son yıllarda akın akın İzmir’de ev arsa alıyor, oraya taşınma planı yapıyor.
“İzmir ekonomik olarak durgun, gelişmiyor” denirdi ya. Gila Benmayor’un son yazısında bunun da geçerliliğini yitirdiğini öğrendik. İzmir istihdam yaratma açısından dünyanın en hızlı büyüyen ikinci metropolü olmuş! Şehir, devlet hazinesine borcunu sıfırlamış. Altyapı projeleri için öz kaynaklarını veya dünya piyasalarından kredi kullanıyormuş. Fitch Ratings İzmir’in kredi notunu AA+’ya yükseltmiş. Pastanın üzerine krema gibi, bir de çok sağlam opera binası yapılıyormuş İzmir’e.
İzmirliler gittikçe yükseliyor, durduramıyoruz efendim!

Yazarın Tüm Yazıları