Bizim fotoğraflardaki büyük çaresizliğimiz!

Bir gün herkes onbeş dakikalığına ünlü olacaktı tamam...

Haberin Devamı

Ama bir gün herkes haftada üç gün fotomodel olmayacaktı! Böyle anlaşmamıştık Andy Warhol’la!


Bizim fotoğraflardaki büyük çaresizliğimiz


Florida’da Donald Pugh isimli aranan suçlu şahıs, polisin etrafa yapıştırdığı  ‘Aranıyor’ ilanlarını görünce fena halde bozuldu.

Arandığı ve enselenme ihtimali olduğu için değil.

İlanlarda kötü çıktığı bir fotoğrafı kullanıldığı için!

Haklıydı adam. Işık kötüydü, yüzü şişti, hiç rötuş yapılmamıştı fotoğrafa. Üstelik de terli ve şiş yüzüyle dümdüz objektife bakıyordu. Bu günün dünyasında böyle iş olmazdı!

Derhal sunroof’lu bir arabada çekilmiş, havalı bir güneş gözlüğü taktığı, çok daha ince, yakışıklı, şık ve zengin göründüğü bir selfie’sini sosyal medyadan polise yolladı! “O koyduğunuz fotoğraf berbat, bu daha iyi” notuyla! Bittabi derhal enselendi.

 

Haberin Devamı

Hayatımızın hikâyesi

 

Polis sadece enselemekle kalmadı. Pugh’nun gözaltında çekilmiş bir fotoğrafını yayımladı ve sosyal medyaya “Bu nasıl? İyi mi? Belki gönderdiğin selfie insanların seni daha iyi tanımasını sağlamıştır” diye yazdı.
Bereket ki gözaltında çekilen bu yeni fotoğraf, aranıyor ilanı fotoğrafından daha iyiydi! Donald Pugh’nun en azından o alanda içi rahattır diye düşünüyorum!
Hayatımızın hikâyesi bu oldu. Instagram’a ne koymuş, ne yaparken çıkmış, nerede çektirmiş, nasıl çıkmış, makyajlı mıymış, rötuşlu muymuş?
Bizim memleket bu konuya özellikle meraklı. Yazı okumak zorunda olmamak, sadece resimlere bakmak kolaylığı, üstelik bir de ünlülerin ev hallerini, kulislerini filan görmek cazip geliyor sanırım. Dolayısıyla dünyaca ünlü şöhretlerin, bizim Türk ünlüler, hatta şıklık yarışması kızları kadar takipçisi yok!

 

Bizim fotoğraflardaki büyük çaresizliğimiz


‘Aranıyor’ ilanındaki pozunu beğenmeyip, daha ‘şık’ bir karesini polise yollayan Donald Pugh selfie saplantısının mağdurlarından!

Haberin Devamı



Çekin ama güzel çıkacaksam!

 

Size şöhretlerle ilgili bir sır vereyim. Aslında televizyona, sahneye çıkan kimse fotoğrafının çekilmesinden nefret etmez. Sadece kötü bir fotoğrafının çekilmesinden nefret eder. Misal kendilerine Photoshop yapma imkânı verileceğini bilseler, bikiniyle çektirmek istemeyen ünlülerin en az üçte biri plajda fotoğraf vermekten kaçınmaz. Benim görüşüm bu.

Bu satırları yazan gariban ise Instagram hesabı açalı daha 4 ay oldu. Dört aydır Instagramı aktif kullanan tüm sanatçı arkadaşlarımın hayranıyım, askeriyim! Çabalıyorum, ediyorum. Ama sonuçta yazar insanım, hayatım masabaşında geçiyor. 19 yaşında Norveçli bir manken de değilim malumunuz.

Bir fotoğrafta saçımın, ağzımın yüzümün, kıyafetimin insan içine çıkabilecek durumda olduğu birkaç gün oluyor haftada! Ayrıyeten sabahtan akşama kadar eşofmanla evde oturup yazdığım günlerde ne fotoğraf koymam gerektiğini de bilmiyorum! Oysa Instagram’a, tek mesleği buymuş gibi günde 5-6 fotoğraf yükleyenler var. Sabah kahvaltıda, ardından sporda, arkadaşıyla kahve içip zafer işareti yaparken, köpeğiyle oynarken, şık bir elbiseyle modacısına teşekkür ederek akşam gezmesinde ve gece evde kanepede yorgunluktan bayılmış gibi yaparken fotoğraflarını koyuyorlar sadece bir gün içinde. Hepsinde de fevkalade görünüyorlar. Her gün fön mü çektiriyorsunuz, her sabah eve makyöz mü geliyor, ne yapıyorsunuz? Hayır bir de bir güne bu kadar iş güç ve gezme sığdırdıktan sonra nasıl hâlâ yorgunluktan suratınızda ödem olmuyor? Beni yanınıza çırak alın yav!

İnstagram herkesin kişisel moda dergisi gibi. Kapağında sen varsın. İçinde seninle röportaj, dekorasyon bölümünde evin, evcil hayvan bölümünde köpeğin, cemiyet sayfasında verdiğin yemek daveti, yemek tariflerinde yaptığın kurabiyeler, fitness bölümünde yoga pozların var.

 

Haberin Devamı


Artık herkesin dergisi var

 

İşin enteresanı, bu dergi ülkenin dergicilik tarihinde görülmediği kadar çok kişi tarafından okunuyor ve yeteri kadar okuyucusu olunca da reklam alıyor!

Yeterince takipçisi olduğu için yorucu işlerini bırakmış, sadece Instagram’da markalardan bahsedip fotoğraf koyarak para kazananlar var.

Ki normaldir. Bir zamanlar Hülya Avşar’ın ‘Hülya’ dergisi vardı. Her ay kapağında Hülya Avşar olur, içeriğinin bir kısmı da yine onunla alakalı konulardan oluşurdu. Bu fikri ilk duyduğumda tuhaf bulmuştum. Oprah’nın dergisi çıkmıştı ve ondan ilham alınacaktı.
Şimdi her ünlünün, hatta ünlü ünsüz herkesin kendi dergisi var Instagram’da! Bazısı da yüzbinlerce hatta milyonlarca okuyuculu.

Sabahtan akşama kadar bütün yaşananlar bir selfie’yle ölümsüzleştirilip, bunlar özel uygulamalarla güzelleştirilip, filtrelerle renklendirilip dünyaya servis ediliyor. Yaptığı kekin yanında çocuğuyla “selfie çekinen” ev hanımı, yüzün aşırı rötuştan mütevellit bir sis bulutunun arkasından görüyorsun! Bacım sen de pürüzsüz görünmeyiver yahu! Bazı pozlar da adeta mecburi. Lüks bir arabada poz, kahvaltı sofrasında poz, spor yaparken, arkadaşlarla, zafer işaretli, evde (nedense normal ev kıyafetinden çok daha şık ve bakımlı bir halde) gevşerken, filtreli kar-yağmur-günbatımı manzaraları ve de illa tatilden bronzlaşmış bir poz.

İnsanoğlu hiçbir döneminde bu kadar güzel görünmek, bu kadar renkli ve dopdoluymuş gibi görünen bir hayat yaşamak zorunda kalmamıştı...
Zavallı sabıkalı Donald Pugh’nun bu çılgınlığın bir parçası olmasına ne diyebiliriz ki?

Yazarın Tüm Yazıları