Bırakacağım her şeyi, New York’a taşınıp organik tarım yapacağım valla!

Amerika, Doğu’nun iyi taraflarını almış! ‘İçilebilir yoğurt’ ismiyle satılsa da ayran ve ‘evlenene kadar aileyle oturma’ buranın yeni trend’leri!

Haberin Devamı

Acaba biz ne zaman Batı’nın iyi taraflarını alıp ‘kullanıcı dostu’ şehirler ve deli sanatçılar-sakin siyasetçiler denklemini (tam tersini değil) benimseyeceğiz?

New York’tan sevgiler.... Bu pazar kısa izlenimler yazmak istiyorum. Tam yurtdışına gitmiş Türk zihniyetindeyim zira. “Bunlarda böyle, halbuki bizde ohoo...” kalıbında cümleler okuyacaksınız.



New York bize sayfiye kalır




Hava 26 derece ve solungaç ihtiyacı duyacak kadar nemli. “Niye o yapış yapış New York’tasın” diye sorana, “Ne yazık ki burası yaz için, o canım püfür püfür İstanbul’dan daha uygun” diye cevap veririm. New York’ta hayat İstanbul’un yanında Assos gibi! Burası sayfiyeye dönmüş. İstanbullunun stres skalasında, taşınılıp organik tarım yapılabilecek bir kasaba pembeliğinde! Bikinisini kapan Central Park’a koşuyor. Stres daha az, trafik sakin, yollar bisikletliler ve paten-kaykay dolu. Bizim deniz kenarı, mis gibi İstanbul’da yüzebilmeyi filan bırakın, ne yürüyecek yer ne oturup serinleyecek doğru dürüst bir park var. İstanbul gibi bir Akdeniz şehrini insan yaşamına daha uygun ve keyifli hale getirmenin çaresi nedir? Sanırım öncelikle kaldırımlardaki masaları ve sokakta oturan vatandaşları kaldırıp kovalamak! Öyle yaptılar çünkü. İkinci olarak meydanları beton kaplamak galiba. O da oldu. Bir de daha çok, ‘yetmez ama daha da çok’ inşaat yapmak. Böylece insanların dışarı çıkma ihtimali başarıyla asgariye indirildi! “Vatandaş sokaklarda sürünmesin, bol bol ev ve klima alsın, sıcak havalarda yuvasında püfür püfür otursun” dediyse büyüklerimiz...



Sanatçılar deli, siyasetçiler aklı başında olsa?



Dün akşam ünlü stand-up’çı Dave Chapelle’in gösterisine gittim. Dokuz yıl ara vermiş. 65 dakika sahnede kaldı. Her hafta 100 dakika yazan beni bırakın, iki saat gösteri yapan Cem’e (Yılmaz) ayıp! Dave Chapelle, sahnede sigara içti, sert küfürler kullandı. Cinsellik ve ırklarla ilgili şakaları komik ama hiiç ‘siyaseten doğrucu’ değildi. Biz yapsak ertesi gün kariyer bitmişti. Bugün bütün gazeteler “Dönüşü muhteşem oldu” filan yazıyor. E komedyendir ne yapsa yeridir tabii... Türkiye’de ise sanatçılardan abartılı bir ‘siyaseten doğrucu’ hal beklenirken, siyasetçilerin her tür ‘siyaseten yanlışçı’ tavrı genel ve mecburi kabul görüyor! Ayrımcılık, kutuplaştırma, argo, azar, küstahlık, hepsi başımızın üstünde. Oysa sanatçı olunca, “Size yakışıyor mu, nerede kaldı sanatçı duruşu?” Tam tersi olması gerekmez mi yav? Sanatçıysan efendi, kibar, alçakgönüllü olacaksın, kimseyi iğnelemeyeceksin, her şakana azami dikkat edeceksin. Misal bir kapıcı tiplemesi söz konusuysa, o kapıcının yaptığı sempatik sahtekârlıklardan ismine kadar iki kere düşünmen gerek. Kapıcılar alınabilir. O ismi taşıyanlar alınabilir. Hatta sahtekârlar bile alınabilir! Hayır kabalaşma meraklısı değiliz ama siyasetçiden azarı yiyince niye ayakta alkışlıyorsun o zaman kardeş? Sanatçıların delilik hakkı, siyasetçilerin aklı başındalık yükümlülüğü olan bir ülke istiyorum!

Haberin Devamı



Amerika iyi taraflarımızı almış!

Haberin Devamı



-New York Times’ın bu hafta en çok okunan makalelerinden biri ‘Bumerang Gençler’. Yani üniversite için evden ayrılıp, sonra dönüp ailesiyle yaşamaya ve ekonomik olarak onlara yaslanmaya devam edenler. Amerika’da 20’li ve 30’lu yaşlarında her beş kişiden biri artık ailesiyle oturuyor. Bir kuşak önce bu oran, her on gençten biriymiş. Kiraydı, eşyaydı, sorumluluktu, çamaşırdı, erzaktı, bizim tabirle “Ayrı ev açmak kolay mı çocuğum?” gerçeğini Amerika keşfetmiş!
-Amerika bir şey daha keşfetmiş: Yoğurt ve ayran! Burası çılgın atıyor. Yoğurt rekabeti kıran kırana. Hamdi Ulukaya’nın Chobani markası, Siggi’s, Fage ve Dannone’la saç saça baş başa denebilecek reklam kampanyaları eşliğinde yarışıyor. Son olarak Siggi’s markası ayran da çıkarmış. Çok eğlenceli: Yeni bir icatmış gibi ‘İçilebilir yoğurt!’ ismiyle satıyorlar! Anladığım kadarıyla Amerika Doğu’nun iyi taraflarını alıyor! Türk girişimcilerine ‘içilebilir darı’, ‘içilebilir şalgam’, ‘içilebilir üzüm’ isimleriyle boza, şalgam suyu ve şırayı burada denemelerini öneririm. İstanbul’un keşmekeşinden sonra kasaba hayatı çok rahat geldi, bir iki hafta daha buradayım sevgili okuyucularım

Yazarın Tüm Yazıları