Bir ilkokul çocuğunun bile çıkarabileceği dersler!

Haberin Devamı

BİR insan, eşini-dostunu, evini, anılarını öylece bırakıp, tek bavulla dilini bile konuşmadığı komşu ülkeye yürüyerek kaçıyorsa...
Bebeği kucağında, aç susuz sınırda bekleyip, dikenli tellerin üzerinden atlayarak başka bir ülkeye kapağı atmaya çalışıyorsa... Bu iki ülke, yani bu iki resim arasındaki beş farkı bulunuz!
Veya şöyle aktarayım:
1) Bir ilkokul çocuğu bile bu resimlerden, tüm şikâyetlerimize rağmen bu ülkenin Ortadoğu’da bir cennet olduğu anafikrini çıkarır.
2) Bir ilkokul çocuğu bile, bu ülkenin iyi eğitimli, aydınlık kafalı, işini iyi yapan insanlarının zamanında öyle böyle sağlam bir sistem kurduğunu anlar.
3) Bir ilkokul çocuğu bile, bunun, hakkında saygısız laflar edilmesi moda haline gelen Atatürk ve ekibinin, ciddi kurumları olan, yüzünü Batı’ya dönmüş, dönemin şartlarına göre olabildiği kadar demokratik bir cumhuriyeti, inanılmaz hızla kurmaları sayesinde olduğunu kavrar.
Peki sınırın diğer tarafındaki resim?
1) Bir ilkokul çocuğu bile komşu ülkedeki liderin, bu yangını otoriter yönetimiyle, halkı baskı altında tutarak ince ince alevlendirdiğini anlayabilir.
2) Bir ilkokul çocuğu bile, laiklik ve demokrasi fikrini benimsememiş kalabalıkların, körüklenen mezhepçilikle ülkedeki alevi nasıl yangın haline getirdiklerini görebilir.
3) Bir ilkokul çocuğu bile, gizli servislerin ateşe fön tutması ve ırkçılık akımlarının odun taşımasıyla yangının yayılmakta olduğunu kavrayabilir.
Yukarıdaki bilgilere göre, sevgili ilkokul çocuğu, yangının bize sıçramasından kaçınmak için, asla vazgeçmememiz ve hep uzak durmamız gereken kavramlar nelerdir?!
Yani “Yazar bize ne vermek istemiş”?

Haberin Devamı


Koalisyonda kırmızı çizgilerim!

-AK Parti’ye oy kayıplarıyla açıkça verilen mesajı, partinin yanlışlarını görüyorum. Görmekle kalmayıp yazıyorum. Ama partiye oy veren yüzde kırkın temsil edilmemesini saçma buluyorum.
-AK Parti’nin iktidar kirlenmesinin tillahını yaşadığını biliyorum. Ama muhalefet partilerinin bir iktidar bocalaması yaşamalarından çok korkuyorum.
-AK Parti-MHP-HDP koalisyonu veya bu üçlünün birbirini dışarıdan destekleme senaryolarını dinliyorum. Bunun son yıllarda milyonlarca vatandaşı yok saymış AK Parti’ye verilecek ceza olacağını duygusal olarak hissediyorum. Ama mantıklı baktığımda, iyi bir fikir olarak görmüyorum. Uzun vadede aralarındaki anlaşmazlıklarla üç partiyi de eritecek, AK Parti’ye tarihinin en büyük zaferini getirecek bir seçenek olduğunu seziyorum.
-Partilerin ince eleyip sık dokumalarını, AK Parti’ye olan tepkiyi göz önüne almalarını takdirle karşılıyorum. Ama bu müşkülpesentliğin erken seçim getirmesi halinde, büyük felaket olacağını düşünüyorum.
-Sınırın diğer tarafındaki bağımsız Kürdistan hazırlığından, PKK’dan, PYD’den işkilleniyor, öte yandan çözüm sürecinin ülke için vazgeçilmez olduğuna inanıyorum.
-CHP’li seçmenin ağırlıklı olarak bikinili, AK Partili seçmenin ağırlıklı olarak tesettürlü vatandaşlarımız olduğunu tahmin ediyorum. Ama temelde bu insanların komşu, akraba, iş ortağı olduğunu ve birbirlerinden rahatsız olmadıklarını da biliyorum.
-Yüzde 40 almış partiyle, yüzde 25 almış partinin tabanlarının, yaşam tarzı açısından taban tabana zıt göründüğünün farkındayım. Ama bu iki partinin, herhangi bir ortaklık yaptıklarında, ekonomi ve gelecek hedefleri konusunda vahim bir ayrılık yaşamayacaklarını, yüzde 65’in bir arada çalışmasının yaratılmış suni kutuplaşmayı su buharına çevireceğini, de düşünüyorum.
-Herkesin idealindeki hikâyeye saygı duyuyorum. Ama tüm partilerin Oyun Teorisi’ni tekrar okuyup, optimum sonuç için bazen ilk tercihlerinden vazgeçmeleri gerektiğini hatırlatmak istiyorum.
Sanırım bağrıma taş basarak üzerinde karar verdiğim koalisyon tercihimi de açık etmiş oldum!

Yazarın Tüm Yazıları