Gülben Abla söyle onlara biz de okula gitmek istiyoruz

Memleketimde bombalar patlasa da, evimde, kendi sokağımda olmak istiyorum diyor can kadın...

Haberin Devamı

“Hayattan ne isterdin?” diye sorduğum 9 yaşındaki hiç masal kahramanı olmayan zarif prenses ise “Bir yatak” diyor. “Bir yatağımın olmasını isterdim”... Gözünden yaş akmayan, ihtiyacı olduğunu belli etmek istemeyen bir çift göz bu... Sesi az çıkıyor... Kısık zannediyorum, değil. Annesi, “Ürküyor” diyor. Sınırdan geldiğimizde sokakta, parkta, cami kapılarında uyuduğumuz günlerde hep sessiz olmamız gerekiyordu. Şimdi çıkartamıyor sesini... Diğer can kadın eczaneye gidip nasıl ilaç alabildiğini anlatıyor. “Öhööö öhöö yapınca çocuğuma şurup, ah ah diye karnımı gösterince ağrı kesici alıyorum” diyor... Dil bilmemek ne acı. Düşünüyorum üç evladımla dilini bilmediğim bir memlekette yaşamak zorunda kaldığımı. İçim çırpınıyor derdimi anlatamayacağımı düşündüğümde... Annesi bir senedir hasta olan diğer can kadın, “Memleketimde doktora götürürdüm annemi, şimdi bakamıyorum anneme, durumu çok kötü” diyor. O kadar üzgün, o kadar kırgın ve o kadar yüreği savaşlı ki... “Bin lira kiramız var. Eşim ayda 900 lira alıyor, kızım (10) çalışıyor o da ayda 400 alıyor. Açız” diyor... “Memleketimde toktuk biz, yandık” diyor... Yanıyorum...

Haberin Devamı

Gülben Abla söyle onlara biz de okula gitmek istiyoruz

EVİNİN BALKONUNA BOMBALAR DÜŞEN NUR’UN HİKAYESİ “BALKONA BOMBA ATILINCA KORKUDAN DÜŞÜK YAPTIM”

◊ Nur, kaç yaşındasın?
- 23 yaşındayım…

◊ Ne zaman geldin Türkiye’ye?
- Biz 2013 yılında eşim ve iki çocuğumla birlikte Halep’ten geldik. Savaş mahallemize kadar gelince buraya gelmekten başka çaremiz yoktu.

◊ Halep’te nasıl bir hayatın vardı?
- Savaş başlamadan önce her şey çok iyiydi. İstediğimiz her yere gidebiliyorduk, geceleri bile dışarı çıkabiliyorduk. Ben erken yaşta evlendim. Eşim Halep’te tekstil atölyesinde makineci olarak çalışıyordu. İlkokuldan sonra okuyamadım. Ama yine de çocuklarımla ve eşimle mutlu bir hayatım vardı. Bir lira bile borcumuz yoktu.

◊ Savaş mahallemize kadar geldi dedin… Neler yaşadın Halep’teyken?
- Her yer çok karışmıştı. Sokağa bile çıkamaz olmuştuk. Patlama ve silah sesleri arasında kalmıştık. İkinci çocuğuma iki aylık hamileydim. Bir akşam mutfakta yemek yaparken bir gürültü koptu. Salona gittiğimde dumandan camın önü görülmüyordu. O an balkonumuza bombaların isabet ettiğini anladım. Büyük çocuğumu alıp hemen evden çıkmaya çalıştım. Üç sokak arkamızda oturan babam sesleri duyunca bizim eve geldi. Bizi hemen evden kaçırdı.

◊ Korku, panik, çaresizlik… Nasıl tarif edersin o duyguyu?
- Şimdi de tarif ederken zorlanıyorum. Çok korkmuştum ama her an bir yenisinin olma ihtimali vardı. Her ne olursa olsun ayakta kalmam gerektiğini biliyordum. İki aylık hamileydim ve o bombadan sonra korkudan düşük yaptım. 

Haberin Devamı

Gülben Abla söyle onlara biz de okula gitmek istiyoruz
Elimde bir annenin sınırdan geçtikten sonra kızı için çöpten bulduğu çanta ve mont var. 

NE SOKAK KALDI NE MAHALLE AMA YİNE DE DÖNMEK İSTİYORUM

◊ Halep’ten kaçmaya ve İstanbul’a gelmeye nasıl karar verdiniz?
- Birçok kişi hayatta kalmak için Suriye’den kaçmaya çalışıyordu. Önce eşim Türkiye’ye geldi. İstanbul’a bizden önce gelen akrabalarımız vardı. Onlar eşimin iş bulabilmesi için yardım etti. 6 ay sonra da biz geldik.

◊ İstanbul’a gelince ne gibi zorluklar yaşadınız?
- Her şey çok zordu. Halep’teyken hiç borcumuz yoktu. İstanbul’a geldik 6 bin lira borçlandık. Eşimin çalıştığı eski işyeri parasını vermedi. O yüzden sıkıntı çektik. Burada hayat zor.

◊ Geri dönmek istiyor musun?
- Annem, babam ve akrabalarımın bir kısmı orada kaldı. Geri dönsek ne evimiz var ne eşyalarımız. Ne sokak kaldı ne mahalle. Savaşla birlikte her şeyimiz bitti. Ama yine de geri dönmek isterim.

◊ Dünya liderlerinin olduğu bir toplantıya katılsan onlara ne söylemek istersin?
- “Şu insanlara biraz merhamet edin, bombalarınızı ve silahlarınızı susturun” derdim.

Haberin Devamı

ÇOCUKLARINI ALMANYA’YA GÖNDERMEK ZORUNDA KALAN HALEPLİ SAHAR:
“NEDEN BAŞKALARININ ÇOCUKLARINI ÖLDÜRÜYORSUNUZ?”

◊ Siz de Nur gibi Halepli misiniz?
- Evet. Biz de Halep’ten geldik. Savaş bizim tarafa gelince başka çaremiz kalmadı. İster miydik doğduğumuz, evimiz bildiğimiz ülkemizi bırakmak? Kimse istemezdi. Ama hayat işte… Bizi buraya savurdu.

◊ Çocuklarınızla birlikte mi geldiniz?
- Benim beş çocuğum var. İki kızım evli. Onlar Türkiye’ye gelmediler. Eşim ve üç oğlumla birlikte Kilis üzerinden İstanbul’a geldik. Oğullarımın biri Suriye’de üniversiteye gidiyordu diğeri de liseye. Buraya gelince çok sorun yaşadılar. Çalışmak nedir bilmezlerdi. 20 yaşındaki oğlumu bir gün eve gelirken dövdüler, telefonunu çaldılar. Dil bilmediği için derdini anlatamamış. 15 yaşındaki oğlum da benzer bir şey yaşadı. Bu olaylardan sonra çocuklar ne dışarı çıktı ne de konuştu.

◊ Sonra ne oldu?
- Almanya’nın mülteci kabul ettiğini duymuşlar. “Anne, Almanya’ya gidip okumak istiyoruz” dediler. Borç para bulduk. Sonra başvurdular ve kabul edildiler. Şimdi Almanya’dalar. Önce dil öğrenip sonra okula gidecekler.

◊ Sık sık konuşabiliyor musunuz? Orada mutlular mı?
- İki günde bir arıyorlar. Okula gidebilecekleri için mutlular.

Haberin Devamı

Gülben Abla söyle onlara biz de okula gitmek istiyoruz
Kucağımdaki bebek Suriye’da anne karnına düşüp İstanbul’da doğmuş. Tulumu küçülmüş ayağını çekiyor. Gözü hep akıyor. İlacı, vitamini yok... 

ORASI BİZİM EVİMİZDİ BURASI EVİMİZ DEĞİL

◊ Siz de onların yanına yerleşmek ister misiniz?
- Ben Almanya’da yaşamak istemem. Ben sadece çocuklarımın mutlu olmasını istiyorum. Bunu Müslüman olmayan bir ülkeye gitmek istediğim gibi anlamayın. Müslüman olan ya da olmayan herkesi seviyorum. Ama ben evimi, Suriye’yi istiyorum. En küçük oğlum kendi evimizdeyken hiç benimle uyumak istemezdi. Şimdi hep benimle uyumak istiyor. Neden diye sorunca “Orası bizim evimizdi, burası bizim evimiz değil” diyor.

◊ Türkçe bilmemek hayatınızı ne kadar zorlaştırıyor?
- Ben 43 yaşındayım. Bu yaştan sonra Türkçe öğrenmeye çalışıyorum. Türkçe çok kolay değil. Türkiye’ye geldiğimde üzüntüden yüz felci geçirdim. O dönem çok fazla sağlık sorunu yaşadım. Hastaneye gidiyorduk derdimizi anlatamıyorduk. Kimse Arapça konuşmuyordu. Mecburen para bulup özel hastaneye gitmek zorunda kalıyorduk.

◊ İstanbul’a geldiğinizde herhangi bir destek gördünüz mü?
- İlk geldiğimizde kimse bir kaşık bile vermedi. Ne devletten bir yardım alıyoruz ne de başka insanlardan. Her şeyi kendimiz yapmaya çalışıyoruz. Komşular bizimle pek konuşmaz. Şimdi biraz Türkçe konuşarak anlaşmaya çalışıyoruz.

◊ Savaşı bitirmeyen liderlere ne söylemek istersin?
- “Siz kendi çocuklarınızla mutluysanız neden başkalarının çocuklarını öldürüyorsunuz? Buna hakkınız yok. Yeter artık! Kadınları ve çocukları rahat bırakın.”

Haberin Devamı

Gülben Abla söyle onlara biz de okula gitmek istiyoruz

“SURİYE’DEKİ EVİMİZDE YATAĞIM VARDI, BURADA YOK”

◊ Fatma, burada neler yapıyorsun?
- Suriye’de ikinci sınıfa gidiyordum. Bir sene önce İstanbul’a taşındık ve okulu bırakmak zorunda kaldım. Okula gidemediğim için bu merkeze geliyorum. Burada resim yapıyoruz, oyun oynuyoruz. Yakında Türkçe öğrenmeye başlayacağım. 

◊ Okulunu özledin mi?
- Okulumu, arkadaşlarımı ve öğretmenlerimi çok özlüyorum. Halep’te okul arkadaşlarım evimize yakın otururdu. Okul çıkışları hep birlikte sokakta oyunlar oynardık. Bizim evin karşısında bozuk bir traktör vardı. En çok onun üzerine çıkıp orada oyun oynamayı severdik. Burada çok arkadaşım yok. O yüzden sokakta oyun oynayamıyorum

Oradaki arkadaşlarından haber alabiliyor musun?
- En yakın arkadaşım da ailesiyle birlikte Türkiye’ye geldi. Ama şu an neredeler bilmiyorum. 

◊ Büyüyünce ne olmak istiyorsun?
 - Arapça öğretmeni olmak istiyorum.

◊ En sevdiğin çizgi film ne?
- Çizgi film izlemeyi çok seviyorum ama evimizde televizyon yok◊ Evinde olmasını en çok istediğin şey ne?- Yatağımın olmasını istiyorum. Şimdi yerde yatıyorum. Suriye’deki evimizde yatağım vardı. Evimiz çok güzeldi. Ama buradaki evimiz öyle değil.

OYUNCAKLARLA DOLU BİR ÜLKE HAYALİ KURAN TUHA
“TÜRKİYE’Yİ SEVEMEDİĞİM İÇİN SÜREKLİ HASTA OLUYORUM”

◊ Bana kendini anlatır mısın?
- Benim adım Tuha. 6 yaşındayım. Bir yıldır İstanbul’da yaşıyoruz. Ailemle birlikte Halep’ten buraya geldik.

◊ Türkiye’ye alıştın mı?
- Hiç alışamadım. Suriye’ye dönmek istiyorum.

◊ Neden dönmek istiyorsun?
- Türkiye’yi hiç sevemiyorum. Sevemediğim için de sürekli hastalanıyorum. Buraya taşındığımızdan beri hep hastayım.

◊ Ne olursa Türkiye’yi seversin?
- Teyzem Suriye’de kaldı. Teyzemi getirirlerse sevebilirim.

◊ Türkiye dışında başka bir ülkede yaşamak ister miydin?
- Avrupa ya da Amerika’ya gidemeyiz çünkü paramız yok.

◊ Çocuklar için bir ülke kurma şansın olsaydı o ülkede neler olurdu?
- Oyuncaklarla dolu olurdu. İçinde oyun parkları, oyun hamurları, resim defterleri ve çokça boyama kalemleri...

◊ Peki en çok ne istiyorsun?
Okula gitmek istiyorum. Biz burada okula gidemiyoruz.

Gülben Abla söyle onlara biz de okula gitmek istiyoruz

“SAVAŞ ÇIKMADAN ÖNCE HER ŞEY ÇOK GÜVENLİ VE GÜZELDİ”

◊ İstanbul’da hayatınız nasıl geçiyor?
- Sama: Ne çok iyi ne çok kötü. İstanbul’a geleli iki sene olacak. İlk geldiğimizde parkta da yattık boş bir dükkanda da. Hatta bir gece de camide yattık. Caminin yanında bir dükkan vardı. Bize sürekli çay ikram ediyorlardı. Bizim için çok üzülüyorlardı. Hatta onların üzüldüğünü görünce ağlamıştım. Ben o zaman hamileydim. Burada doğum yaptım. Eşim iş bulduktan sonra kendimize ufak bir yer bulduk. Şimdi yavaş yavaş alışıyoruz buraya
.- Sara: Biz Halep’ten gelirken yanımıza çok fazla şey alamamıştık. Sınırı elimizde eşyalarla geçtik. Sınırdan ilk girdiğimizden itibaren geçen 6 ay çok zorluydu. İstanbul’a geldikten sonra biraz alıştık. Maddi olarak durumumuz iyi değil ama hayatta olduğumuz için şükrediyoruz.

 KANADA’YA GİTMEK İSTERDİM ORADAKİLER DAHA MUTLUYMUŞ

◊ Avrupa ülkelerine yerleşen çok sayıda Suriyeli var. Siz de gitmek ister misiniz?
- Sara: Avrupa’ya değil Kanada’ya gitmek isterdim. Kanada’ya gidenlerin mutlu olduğunu duydum.
- Sama: Ben de Avrupa’ya gitmek istemem. Tek gitmek istediğim ülke Suriye. 

◊ Sizi burada en çok ne zorluyor?
- Sama: Türkçe bilmemek çok zor. Türkiye’de Arapça konuşulmuyor. Özellikle markette ve pazarda alışveriş yaparken zorlanıyoruz. Türkçe öğrenmeye başladım. Ama kolay bir lisan değil. Bir de maddi sorunlar. 

Gülben Abla söyle onlara biz de okula gitmek istiyoruz

BÜTÜN MAHALLE BOŞALDI HEPİMİZ TÜRKİYE’YE GELDİK

◊ Suriye’de en çok neyi özlediniz?
- Sama: Evimi çok özledim. Ama şu an evim yerinde duruyor mu bilmiyorum. Haber alamıyoruz. Bizim mahallede yaşayan herkes evini bırakıp Türkiye’ye geldi.
 - Sara: Akrabalarımı ve komşularımı çok özlüyorum. Hepimiz bir yerlere dağıldık. Suriye’ye dönmeyi çok isterim ama şu anda güvenli değil. 3 aylık bir bebeğim var. Bu halde artık bir daha geri dönemeyiz.

◊ Suriye’de çalışıyor muydunuz?
- Sara: Ben çalışmıyordum. Ama eşimin kazandığı bize yetiyordu. Kendimize bakabiliyorduk orada. Savaş çıkmadan önce çok güvenli ve çok güzeldi her şey. Ne zaman savaş başladı. Her şey bozuldu. Ne iş kaldı ne para. Eşim savaş çıkınca işsiz kaldı. Sonra da zaten göç etmeye karar verdik.
- Sama: Ben hayatımda çalışma nedir bilmezdim. Suriye’deyken eşim çalışıyordu onun kazandığı para bize fazlasıyla yeterdi. İstanbul’a geldikten sonra geçinememeye başladık. Bir sene temizlik işinde çalıştım. Şimdi yeniden iş arıyorum.

KOMŞULAR DEVLETTEN PARA ALDIĞIMIZI SANIYOR OYSA BİR KURUŞ BİLE ALMIYORUZ

◊ Nasıl geçiniyorsunuz?
- Betül: Eşim ve üç çocuğum çalışıyor. 600 lira kira ödüyoruz. Ama gelirimiz az olduğu için yetmiyor. Çocuklar çalışmazsa aç kalırız.
- Ayşe: Biz İkitelli’de bir bodrum katında yaşıyoruz. Kayınvalidemler de bizimle oturuyor. Kayınvalidem hasta olduğu için doktor masrafları çok. Eşimin kazandığı da az. O yüzden paramız yetmiyor.

◊ Yardım alabiliyor musunuz?
- Betül: İnsanlar bizim devletten para aldığımızı ve onunla geçindiğimizi düşünüyor. Ama biz 1 lira bile yardım almıyoruz.
- Ayşe: Hiç yardım almıyoruz. O kadar zor ki durumumuz…
Kızım çöpten bulduğumuz kıyafetleri giyiyor. Kızımın okul çantasını da çöpten buldum. Biz hayatımızda böyle bir şey bilmezdik.
Benim ayakkabımı bile komşular verdi. Belediyeye yardım için isim yazdırdık ama ne arayan oldu ne ilgilenen.
- Betül: Çocuklar güzel yemek istiyorlar ama alamıyoruz. Pirinci ayda bir kez alabiliyoruz. Biz Halep’teyken çok güzel yaşıyorduk.
Eksiğimiz yok fazlamız vardı. Eşim iyi para kazanıyordu.
En güzel yerden alırdık elbisemizi. En güzel marketten alırdık erzaklarımızı.
Çok gezerdik. Burada hiçbir şey yapamıyoruz.
Her şey çok pahalı.

Gülben Abla söyle onlara biz de okula gitmek istiyoruz

POLİSTE KAYIT BEKLERKEN SUYU GELEN KADIN VAR

◊ Küçükçekmece’deki bu merkezde mülteciler için neler yapıyorsunuz?
- İstanbul’daki Suriyeli mültecilerin kayıt, eğitim, sağlık gibi hizmetlere erişmelerine destek oluyoruz. Bunun dışında travma sonrası iyileşmeye yönelik psikososyal destek hizmetleri veriyoruz. Yaşam becerilerini geliştirecek ve sosyal uyumu sağlayacak programlar düzenliyoruz.

◊ Türkiye’deki mülteci durumu şu anda nasıl?
- Kayıtlı olarak şu anda 2 buçuk milyonun üzerinde Suriyeli var. Kayıt olduktan itibaren Türkiye devleti onları geçici koruma altındaki mülteciler olarak alıyor ve onlara çeşitli hizmetler veriyor.

AYDA 50 LİRAYA ÇALIŞAN SURİYELİLER VAR

◊ Kayıtlı olmak ne demek?
- Sınırdan girdikleri anda bulundukları şehrin belirli Polis Merkezleri’ne gidip kendilerini geçici koruma altına aldırmaları. “Merhaba, ben geldim beni alın” diye olmuyor bu kayıt. Bu insanlar evlerini sırtlarına almış sınırı yürüyerek geçmiş insanlar. Birçoğu da kimliksiz. Bununla da bitmiyor. Diyelim ki ben sınırı geçtim ve Kilis’te kayıt oldum.
Ondan sonraki tüm süreçlerde yalnız başımayım. Kendi başınıza ev bulmanız, iş bulmanız gerekiyor. Sınırı geçen Suriyelilerin ilk girdikleri şehirler genellikle Kilis ve Hatay. Fakat artık bu şehirlerde iş bulamıyorlar.
O yüzden birçok Suriyeli, İstanbul gibi büyükşehirlere geliyor. Ve sınırdan geçtikten sonra vardıkları şehirlerde aldıkları kayıt numaraları gittikleri şehirde geçerli olmuyor. Kayıt Suriyelilerin çok zorlandığı bir konu. Kaydını İstanbul’da yenilemeye çalışırken Polis Merkezi’nde suyu gelen hamile kadın var.

◊ Peki gittikleri büyükşehirlerde kolay iş bulabiliyorlar mı?
- İstanbul’da ayda 50 liraya çalışan Suriyeli insanlar tespit ettik. Çok az bir paraya çalışıyorlar. İş bulabiliyorlar fakat bu farklı sorunları beraberinde getiriyor. Genellikle tekstil atölyelerinde çalışıyorlar. En büyük sorunlardan biri çocukların da çalışıyor olması. Türkiye’de nasıl çocuk işçiliği yasaksa Suriyeli çocuklar için de aynı yasalar uygulanmalı.

◊ Çocuklar okula gidebiliyor mu?
- Geçici koruma altına giren her Suriyeli anne-babanın çocuğunu okula kaydettirme hakkı var. Ama maalesef altyapımız müsait olmadığı için bu haktan yararlanamıyorlar. Okullarda Arapça bilen öğretmen sayısı çok sınırlı. O yüzden Suriyeli dernekler Arapça eğitim veren okullar açmaya başladı. Ama bu okullara erişmek maalesef çok zor. Hepsi dolu.
Düşünün hiç bilmediğimiz bir ülkeye canınızı atıp geliyorsunuz ve burada çok fazla prosedürle uğraşıyorsunuz. Suriyeli çocukların okul kapısından çevrilmemesi lazım. Okulun altyapısı yeterli değilse bile İlçe Mili Eğitim Müdürlüğü’nden destek istemesi lazım.
Fakat maalesef geri çevriliyorlar. Bu okulların da suçu değil. Geçici eğitim merkezleri açılmaya başladı. Fakat bunlar da yeterli olmuyor. 400 bine yakın bir nüfustan bahsediyoruz. Aynı şey sadece eğitim için değil sağlık için de geçerli.

ALO 182’Yİ ARAMIYORLAR  ÇÜNKÜ ARAPÇA BİLEN YOK

◊ Sağlık alanında ne gibi sorunlar yaşıyorlar?
- Suriyeliler Alo 182’yi arayıp randevu almak istediklerinde maalesef alamıyorlar. Çünkü 182 hattında Arapça bilen kimse yok. Bizim vaka ekibimiz randevu alıyor, onları hastaneye gönderiyor. Fakat hastanelerde de tercüman yok. Durum çok acil olduğunda bizim arkadaşlarımız da onlarla gidiyor. Bir de Türkiye’ye gelmiş çok sayıda Suriyeli doktor var.
Fakat kendi mesleklerini yapamadıkları için asgari ücretin altında maaşlarla farklı işler yapmak zorunda kalıyorlar. Bu insanların bir kısmı kendi ülkelerinde işi gücü olan okumuş insanlar. Biz şu anda bu potansiyeli de bilmiyor, değerlendiremiyoruz.

◊ Toplum olarak ne yapmalıyız?
- Bu bir insani kriz. Toplumsal empati kurarak, şu anda içinde bulundukları durumu anlamamız çok önemli. Mağdur da olsalar, insanlık onuruna yakışır şekilde temel ihtiyaçlarına erişimleri sağlanmalı ki, bu devletimizin görevi.
Bizler de toplum olarak onların özlük haklarına, insanlık onuruna uygun şekilde saygı duymalı, bu süreç içinde birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz. Şöyle düşünelim; belki sıcak bir ev, kışlık giyecek, karınlarını doyuracak yemek kadar, sokakta karşılaşınca insanca muamele görmeye, bir sıcak ‘merhaba’ya ihtiyaçları var. Bunu sokakta yürüyen herkes yapabilir.,

Gülben Abla söyle onlara biz de okula gitmek istiyoruz

5 KADININ KURDUĞU HAYATA DESTEK DERNEĞİ

◊ 2005 yılında beş kadın tarafından kurulan bir inisiyatif olarak yola çıkıldı.
◊ 2005-2008 yılları arasında İran, Pakistan ve Afganistan’da deprem ve çatışmalar sonucunda oluşan insani krizlerden etkilenen topluluklara gıda, hijyen ve okul malzemelerinin yanı sıra psikososyal destek ve meslek edindirme kurs hizmetleri verdi.
◊ 2009 yılında dernekleşerek, doğal ve insan kaynaklı afetlerden etkilenmiş toplumların ihtiyaçlarını hak temelli olarak karşılanması misyonunu edindi.
◊ Türkiye’de Marmara seli, Elazığ, Simav ve Van depremleri sonrasında insani yardım operasyonları yürüttü.
◊ Temel prensipleri ve çalışma ilkeleri, insan öncelikli olma, bağımsızlık, tarafsızlık, ayrımcılık gözetmeme ve hesap verebilirliktir.
◊ Afet sonrası acil insani yardım programları dışında Mülteci Destek Programı, Çocuk Koruma Programı ve afet alanında çalışan STK’ların işbirliklerini artırmaya yönelik programlar yürütmektedir.
◊ Hatay, Şanlıurfa, Diyarbakır başta olmak üzere sınır illeri ve İstanbul’da mültecilerin temel ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik e-kart programını yürütmekte, sosyal ihtiyaçların karşılanması ve psikolojik destek sağlanması için ise toplum merkezlerini yönetmektedir.
◊ Hayata Destek Derneği’ne
katkıda bulunmak için www. hayatadestek.org adresinden bilgi alabilirsiniz.

 

Yazarın Tüm Yazıları