Sayıya dönüşmez insan... Bir rakama sığmaz hikâyesi

AMBULANSTAKİ madenciyi hatırladınız mı?

Haberin Devamı


Hani hemşire hanıma, “Ayakkabımı çıkarayım mı” diye soran madenci...

 

Sedye kirlenmesin diye, kömüre bulanmış çizmelerini çıkarmaya çalışan madenci.

 

Yerin bilmem kaç yüz metre altından toz toprak içinde çıkarıldığında, koluna girmiş olanlara arkadaşını soruyordu.

 

Kendine hiç önem vermiyordu...

 

301 arkadaşının yaşamını yitirdiği faciadan mucize eseri kurtulmuştu ama onun aklı vardiya arkadaşlarındaydı...

 

Ambulansta da kendine hiç önem vermedi...

 

Devletin ambulansında beyaz örtülü sedyeye öyle kömür karası çizmeleriyle uzanamadı, tedirgin oldu, doğruldu, hemşireye doğru “Ayakkabımı çıkarıyım mı” diye hamle yaptı.

 

Haberin Devamı

“Yok” dedi hemşire hanım, “Gerek yok”.

 

Ancak ondan sonra uzanabildi sedyeye...

 

İzleyenleri gözyaşına boğdu...

 

O görüntü, o sözler belleklere kazındı...

 

RAHATSIZ EDİYOR MUYUM?

 

Beşiktaş’taki hain saldırıdan kurtulan genç polisin hastanedeki hassasiyetini aktaran hemşirenin satırlarını okuyunca o madenci geldi aklıma...

 

Hastanedeki polis de ambulanstaki madenci gibi kendini önemsememişti.

 

44 şehidin, 155 yaralının olduğu hain saldırıdan kurtulmuştu. Acılar içinde kıvranıyor, bağırıyordu ama hastanede rahatsızlık yaratmaktan çekiniyordu.

 

Hemşire hanım bu genç polisin hassasiyetini sosyal medyaya aktardı:

 

Haberin Devamı

“Dün gece 26 yaşında, bacağı ve kaburgaları kırılmış, vücudu yanık et ve barut kokan polis hastam, ‘hemşire hanım çok ağrım var, dayanamıyorum, bağırıyorum diğer hastaları çok mu rahatsız ediyorum’ dedi. O durumda bile hâlâ kendini değil diğer insanları düşünüyordu. Ara ara arkadaşlarının durumunu ve şehit sayısını soruyordu. İsyan etmiyordu, özel ilgi istemiyordu, söylediklerimize harfiyen uyuyordu. Yakınları da ortalığı yakıp yıkmıyordu, üstümüze yürümüyorlardı, yoğun bakımın kapısında metanetle bekliyorlardı.”

 

SAYI DEĞİL ONLAR

 

Hemşire hanım bu genç polisimizin asil tavrını aktardıktan sonra kendi duygu ve düşüncelerini de çok etkili biçimde şöyle yansıtmıştı:

 

Haberin Devamı

“Sadece o değil, o gece baktığım ve konuşabilecek durumda olan bütün hastaların tutumu böyleydi. Çoğumuz gözyaşlarımızı tutamadan çalıştık bütün gece...

 

Televizyonda izlemek gibi değil orada olmak, çiçeği burnunda gençlerin ellerinizin arasından kayıp gitmelerini izlemek, yaşasalar bile sakat kalacaklarını bilerek yaralarını sarmak.

 

Televizyondaki birer sayıdan ibaret değil onlar, hepsinin bir hikâyesi ve ellerinden alınmış bir gelecekleri var.

 

Nasıl kıydınız onlara!

 

Nasıl vicdanınız el verdi!

 

Nasıl hesabını vereceksiniz bu gencecik vatan evlatlarının!”

 

Evet, Özlem Hemşire...

 

Ne diyebiliriz ki?

 

Yerden göğe kadar haklısın...

 

Ölünce sayıya dönüşmez insan, bir rakama sığmaz hikâyesi...

Yazarın Tüm Yazıları